ABD Suriye Özel Temsilcisi ve Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack, bugün sosyal medya hesabından ABD’nin İsrail, Filistin, Suriye ve Lübnan’ı kapsayan stratejinin ayrıntılarını, olası gelişmeleri ve sonuçlarıyla ilgili bir değerlendirme yayınladı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın 29 Eylül’de duyurduğu Gazze Barış Planı kapsamında İsrail ile Hamas arasında varılan anlaşma ve ardından 13 Ekim’de Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde Trump’ın da katıldığı liderler zirvesini “diplomaside belirleyici bir an“ olarak değerlendiren Barrack, “Şarm El Şeyh’te dünya liderleri, rehinelerin serbest bırakılmasını, ateşkesi ve barış müzakerelerinin başlamasını kutlamaktan çok daha fazlasını yaptılar” iddiasında bulundu.
“Bir asırdır ilk kez gerçek bir mutabakat ortaya çıktı: Uzun süredir kabileler ve inançlar tarafından bölünmüş ve sömürge mirasıyla yara almış Orta Doğu’nun artık yeni bir işbirliği dokusu örebileceği anlayışı. Gazze’de bir ateşkes olarak başlayan şey, çok daha büyük bir şeye dönüştü: yenilenen bir ortaklığın ilk mozaikleri“ diyen Barrack, şunları belirtti:
“Çünkü bunun bir olaydan ziyade bir süreç olduğuna şüphe yok. Ancak diyalog ritminin artık kuzeye, Suriye’ye ve nihayetinde Lübnan’a doğru genişletilmesi gerekiyor. Tüm bölge için İbrahim Anlaşması gerçek bir Kuzey Yıldızı’dır. Yaşayan hafızada ilk kez, siyasi irade, ekonomik zorunluluk ve halkın umudu bir araya geldi ve ilerlemenin önündeki tek engel, düşmanca ve hain bir İran Devrim Muhafızları liderliği ve vekilleri oldu.”
Gazze’den sonra sıra Suriye ve Lübnan’da
Gazze’den sonra sıranın Suriye ve Lübnan’da olduğunu ifade eden Barrack, öncelikle Suriye’deki mevcut duruma ve ABD’nin 2019’dan sonra yürürlüğe koyduğu Sezar Yasası yaptırımlarına dikkat çekti.
Barrack’a göre, “8 Aralık 2024’te yeni bir Suriye hükümetinin göreve başlamasıyla Suriye, ne 2019’un Suriye’si ne de onu daha önce yöneten hükümet“ ve “Suriye hükümeti, Türkiye, Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Avrupa ile ilişkileri yeniden tesis ederek ve hatta İsrail ile sınır görüşmeleri yaparak uzlaşma yoluna” girdi.
Suriye’de istikrarın sağlandığını öne süren Barrack, bu noktada Trump’ın 13 Mayıs 2025’te yaptırımları kaldırma niyetini açıkladığını ve yakın zamanda ABD Senatosu’nun da Sezar Yasası’nın kaldırılması yönünde onay verdiğini hatırlatarak, Temsilciler Meclisi’nin de yasayı kaldırmak için “devlet adamlığı görevini yerine getirmesi“ gerektiğini kaydetti.
“Sezar’ı yürürlükten kaldırmak, tarihi unutmak değil, intikam sözlüğünü yenilenme diliyle değiştirerek onu yeniden şekillendirmektir” diyen Barrack’a göre, “Yaptırımların kaldırılması hayırseverlik değil, stratejidir“ ve yaptırımlardan sonra yaşanabilecek “Ekonomik canlılık, aşırılığa karşı en kesin panzehir olmaya devam ediyor; ticaret ise çatışmadan birlikte yaşama köprüsüdür.”
Sezar Yasası nedir?
2019 yılında yürürlüğe giren ve ABD tarafından uygulamaya konulan Sezar Yasası, Beşar Esad yönetimindeki Suriye’ye yönelik kapsamlı bir ekonomik ambargo niteliğindeydi.
ABD Başkanı Donald Trump, 30 Haziran 2025’te Suriye’ye yönelik ABD yaptırım programını sona erdirmek için bir başkanlık kararnamesi yayımladı; ancak insan hakları ihlalleri, kimyasal silah faaliyetleri ve uyuşturucu kaçakçılığına ilişkin yaptırımlar yürürlükte kalmaya devam ediyor.
Yasanın kaldırılması, Mart 2025’te göreve gelen Suriye geçiş hükümeti başkanı Ahmed Şara liderliğindeki yeni yönetimin uluslararası destek kazanmasını kolaylaştıracak.
A Personal Perspective – Syria and Lebanon Are the Next Pieces for Levant Peace
By Ambassador Tom Barrack
October 13, 2025, will be remembered as a defining moment in modern Middle Eastern diplomacy. In Sharm el-Sheikh, world leaders did more than celebrate the release of…
— Ambassador Tom Barrack (@USAMBTurkiye) October 20, 2025
‘Şam istikrara kavuşuyor, Hizbullah daha da yalnızlaşıyor’
Suriye’nin, İsrail ve Türkiye de dahil olmak üzere komşularıyla istikrarı yeniden tesis ettiğini ileri süren Barrack, bu durumun, İsrail’in kuzey güvenlik çerçevesinin ilk ayağını oluşturduğunu, ikinci ayağın ise Lübnan’daki Hizbullah’ın silahsızlandırılması ve İsrail ile güvenlik ve sınır görüşmelerinin başlatılması olması gerektiği belirtti.
Bu noktada Hizbullah’ın silahsızlanmasının önemli olduğunun altını çizen ve bu yılın başından beri ABD ile Fransa’nın Lübnan’da yürüttüğü faaliyetleri hatırlatan Barrack, “Şam istikrara kavuşurken, Hizbullah daha da yalnızlaşıyor“ dedi ve bundan sonra olabilecekleri ise şu sözlerle ifade etti:
“Suriye’nin sınır anlaşmasına doğru attığı cesur adımlar ve umarız gelecekte de işbirliği, İsrail’in kuzey sınırını güvence altına alma yolunda atılan ilk adımları temsil ediyor. Hizbullah’ın silahsızlandırılması ise ikinci adım olmalı. Lübnan şimdi belirleyici bir seçimle karşı karşıya: Ulusal yenilenme yolunu yakalamak ya da felç ve gerileme bataklığında kalmaya devam etmek. ABD, terör örgütlerine karşı sıfır tolerans dalgası Beyrut’u tüketmeden önce, Beyrut’un İran destekli Hizbullah milislerinden hızla ayrılmasını ve bölgesindeki terörle mücadele ritmine uyum sağlamasını desteklemelidir. Beyrut harekete geçmezse, Hizbullah’ın askeri kolu, İsrail’in güçlü olduğu ve İran destekli Hizbullah’ın en zayıf noktasında olduğu bir anda, kaçınılmaz olarak İsrail ile büyük bir çatışmayla karşı karşıya kalacaktır. Buna paralel olarak, siyasi kanadı da Mayıs 2026 seçimlerine yaklaşırken potansiyel bir izolasyonla karşı karşıya kalacaktır. Hizbullah, İsrail’den ciddi bir askeri saldırı alır ve toprak, siyasi veya itibar kaybıyla karşı karşıya kalırsa, iktidar tabanını korumak ve yeniden toparlanmak için Mayıs 2026 seçimlerini ertelemeye çalışacaktır. Böyle bir dönemde yapılacak seçimler, zayıflayan konumunu açığa çıkaracak, müttefikleri için seçimlerde başarısızlık riski oluşturacak ve rakip grupları Lübnan’ın kırılgan mezhepsel sistemi içindeki hakimiyetine meydan okumaya teşvik edecektir.”
‘Lübnan’ın harekete geçme zamanı’
Trump’ın ilk döneminde İsrail ile bazı Arap ülkeleri arasında imzalanan İbrahim Anlaşması’nın önemine de değinen Barrack, Trump sayesinde bu anlaşmanın genişleme fırsatının oluştuğunu, Suudi Arabistan’ın da anlaşmaya resmi katılım eşiğinde olduğunu ve diğerlerinin de onu takip edeceğini belirtti. İran’ın siyasi, ekonomik ve ahlaki olarak son derece zayıflamış durumda olduğunu belirten Barrack, Trump tarafından yeni atanan Lübnan Büyükelçisi Michel Issa’nın, Lübnan’ın bu karmaşık sorunlarda istikrarlı bir rota izlemesine yardımcı olmak için önümüzdeki ay Beyrut’a geleceğini duyurdu ve “Şimdi Lübnan’ın harekete geçme zamanı” çağrısında bulundu.
İbrahim Anlaşmaları nedir?
İbrahim Anlaşmaları, İsrail ile bazı Arap ülkeleri arasında 2020 yılında ABD’nin öncülüğünde imzalanan normalleşme anlaşmalarıdır. İlk olarak Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, ardından Sudan ve Fas, İsrail’i diplomatik olarak tanıyan ülkeler arasında yer aldı. Anlaşmaların adı, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam’ın ortak atası olarak kabul edilen Hz. İbrahim’den (Abraham) geliyor.
Bu anlaşmalar, taraf ülkeler arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasını, büyükelçilik açılmasını, ticari ve güvenlik iş birliğini kapsamaktadır. Aynı zamanda Orta Doğu’da İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki tarihsel çatışmaların diplomasi yoluyla çözülmesi açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.
Trump yönetimi tarafından şekillendirilen bu süreç, İran’a karşı bölgesel ittifaklar kurma çabasının da bir parçası olarak yorumlanıyor. Yeni ülkelerin bu çerçeveye katılması halinde, Orta Doğu’daki jeopolitik denge daha da değişebilir.