Bitlis’te bulunan Şems-i Bitlisi KYK Kız Öğrenci Yurdu’nda 9 engelli öğrencinin aynı odaya yerleştirildiği iddiası gündeme geldi.
Sosyal medyadan kamuoyuna seslenen Avukat Cemil Çiçek, 9 engelli öğrencinin aynı odaya yerleştirildiğini ve “Birine söylerseniz hepinizi atarız” şeklinde tehditlerin savrulduğunu aktardı. Ayrıca, asansörün bozuk olması nedeniyle bir engelli öğrencinin merdivenden düştüğü de iddia edildi.
Konuya ilişkin yurttan edindiğimiz bilgiler de iddiaları doğrular nitelikte.
‘Engelli odaları değişip koğuş gibi yapıldı’
Yurtta kalan bir kişinin aktardıkları şöyle:
“9 kişilik odalar. Engelli odaları değişip koğuş gibi yapıldı. Engelli öğrenciler diğer katlarda kalıyor. Demin engelli odaları yazılarını söktüler zaten. Dönem başından beri böyle. Yeni yurt yapıldı. Masraf olur diye açmıyorlar. Bekletiyorlar. ‘Yeni yurt açılmayacak’ diyorlar. Yeni yurt açılsa rahat edeceğiz. Perişan olduk. Çalışma alanlarımız yok, kalabalık odalar. Şimdi tepki olunca engelli odası yazıları kalktı. Ama kameralar izlenecek, ‘Kim şikayet etmiş?’ diye araştırma yapılacak.”
Öte yandan, iddiaların gündeme gelmesinin ardından yurt yönetimiyle yaptığımız görüşmede, “Konunun kesinlikle doğruluk payı yok ama ayrıntılı bilgiyi biz veremiyoruz.” denildi.
İl Müdürlüğü iddiaları yalanladı
Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Bitlis Kredi Yurtlar Kurumu İl Müdürlüğü’nde yetkili müdür sorularımızı yanıtladı.
Sosyal medyada paylaşılan bilgilerin doğru olmadığını ifade eden yetkili ile görüşmemiz şu şekilde:
Kamuoyunda ‘9 engelli öğrenci aynı odaya konuldu’ iddiası var. Bu doğru mu?
“Yalan haber olduğu için biz gerekli mercilere, adli mercilere, hatta üst mercilere gerekli bilgileri verdik. Burada herhangi bir engelli öğrencinin mağduriyeti ya da dışarıda kalma durumu yok. Bizim yurtta toplam 4 engelli öğrencimiz var ve her biri farklı odalarda kalıyor. Bahsi geçen odalarda ise misafir öğrenciler kalıyor, odalar geniş olduğu için geçici olarak kullanılıyor.”
Peki, odaların kapısında ‘engelli odası’ yazdığı söyleniyor. Bu doğru mu?
“Evet, ama o tabelalar geçen yıldan kalma. Zaten yurdumuzda toplam dört engelli öğrenci var ama dokuz tane engelli odası olarak düzenlenmiş odamız mevcut. Bu tabelalar önceki dönemden kalmış, güncellenmediği için kapılarda hala yazıyor olabilir.”
Yani yurtta dokuz tane engelli odası var, doğru mu anladım? Peki bu engelli odaları tek kişilik mi?
“Evet, toplamda dokuz engelli odamız var. Ancak şu anda bu odalarda kalan engelli sayısı dört. Her biri de farklı odalarda kalıyor. Bahsi geçen odalarda ise engelli öğrenci bulunmuyor.”
Peki, yönetmeliğe göre ‘engelli odası’ nedir ve niye kapıda bu yazıyor?
“Şöyle, engelli odalarında belki tuvalet falan onlara göre dizayn ediliyor. Ve buraya bakanlık tarafından yerleştirme yapılıyor. Bu misafir olarak barındırdığımız öğrencilerin hiçbiri engelli değil.”
Bu engelli odaları tek kişilik mi?
“Yok, bizim engelli olan barındırımız odalar 8 kişiliktir. Hiçbir yurtta yok böyle tek kişilik bir oda.”
Sekiz kişilik bir odada bir tane engelli kalınca girişine ‘engelli odası’ mı yazılıyor?
“Şöyle, onlar yönetmenlik gereği oraya yazılmış ama orada herhangi bir engelli kalan öğrenci yok. Bu odalar tamamıyla misafir öğrencileri için kullanılıyor. Çünkü yurtta engelli öğrenci olmadığı için. Orada da dışarıda öğrenci kaldığı için o şekilde bir geçici tedbir alındı. Tabelalar eski.”
Avukat Cemil Çiçek: Devletin görevi engellileri yük olarak görmek değil
Olayın ardından İlke TV’ye konuşan avukat Cemil Çiçek, iddiaların yalnızca barınma hakkı değil, insan onuru açısından da ciddi ihlaller içerdiğini söyledi:
“Son günlerde bir devlet yurdunda dokuz engellilerin aynı odaya yerleştirildiği yönündeki iddialar, hem insan onuru hem de engelli hakları açısından son derece endişe vericidir.
Engellilerin barınma koşulları, yalnızca fiziksel ihtiyaçlara göre değil; mahremiyet, psikolojik konfor ve kişisel alan hakkı temelinde düzenlenmelidir. Bu tür uygulamalar, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 17. ve 19. maddeleri, ayrıca Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan onuruna yakışır yaşam hakkı ile açıkça çelişmektedir.
Devletin görevi, engelli bireyleri bir araya toplayarak yük olarak görmek değil; onların bağımsız yaşama ve topluma eşit katılım hakkını güçlendirmektir.
Barınma adı altında yapılan bu uygulama, kurumsal ayrımcılık niteliği taşımakta ve sosyal devlet anlayışına gölge düşürmektedir.”
