• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Kartalkaya davasının 3. duruşması: ‘Bu dava köprüden önceki son çıkış’

Kartalkaya davasının 3. duruşması: ‘Bu dava köprüden önceki son çıkış’

Bolu Kartalkaya’da bulunan Grand Kartal Otel’de 78 kişinin hayatını kaybettiği yangına ilişkin görülen davanın üçüncü duruşmasının ikinci gününde esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapan toplam 18 sanık, olayda herhangi bir sorumluluk ya da ihmallerinin olmadığı iddiasında bulunarak tüm suçlamaları reddettiler. Duruşmaya perşembe gününe kadar ara verildi.

Kartalkaya davasının 3. duruşması: ‘Bu dava köprüden önceki son çıkış’
Kartalkaya davasının 3. duruşması: ‘Bu dava köprüden önceki son çıkış’
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 28 Ekim 2025 13:32
  • Güncellenme: 28 Ekim 2025 19:53

Bolu Kartalkaya’da bulunan Grand Kartal Otel’de, 21 Ocak’ta 78 kişinin yaşamını yitirdiği, 133 kişinin yaralandığı yangın faciasına ilişkin, 20’si tutuklu toplam 32 sanığın yargılandığı davanın üçüncü duruşması Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam ediliyor.

Duruşmada esas hakkındaki mütalaaya karşı söz alan yangında gelini Kübra Altın ve torunu Alya Altın’ı kaybeden Ahmet Altın, “Geleceğe, umuda açılan kapılarımız kapatıldı. Huzurdaki sanıklar kapattı bu kapılarımızı” dedi. Altın, şunları söyledi:

“Hayatının ilkbaharında 9 yaşında burada yanarak, katillerin ihmalleri, para hırsları yüzünden yavrum benim cayır cayır hayatını kaybetti. Benim ciğerim yanıyor. Evlatlarımız bir defa öldü ama biz her gün ölüyoruz. Sabah kalkıyoruz ölüyoruz, öğlen ölüyoruz, akşam ölüyoruz. Kimin yüzünden? Ben anlatayım kısaca; buradaki devlet yetkilileri, Bolu Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı hepsi buradaki katiller kadar birinci dereceden sorumludur. ETS Turizm, Bakan Mehmet Nuri Ersoy’un. Hiç mi görmediniz bu oteli? Burada benim çocuklarım da dahil pek çok kişi ETS Turizm ile bu otele gitti. Sırf bu yüzden Bakan Ersoy’un istifa etmesi lazım. Allah için adil bir karar verin onun bunun etkisinde kalmadan.”

“Her şey bir kahraman hakimin çıkıp bu cezasızlık düzenine son vermesiyle değişir”

Kızı ve eşini kaybeden Hilmi Altın ise şunları kaydetti:

“Kahraman dediğinin adı vardır, Alp’tir, Yiğit’tir. Kahraman ‘Hakim’ olur mu? Olur. Her şey bir kahraman hakimin çıkıp bu cezasızlık düzenine son vermesiyle değişir. Kağıttan kuleler yıkılır, ibret olur. Gidenlerin acısı değişmez ama kalanlara nefes olur. Canlarımın her şeyi duruyor ama canlarım yok. Yaşadığımın hala gerçek olduğunu düşünmüyorum. Yaşadıklarımdan dolayı psikiyatristler birbirine yönlendiriyor, ‘sende duvarda tosladık’ diyorlar. Benim canlarım, biz nefes alamazken kimse bize el uzatmadı. Ne bir ışık, ne bir siren sesi vardı. Kendi çabamızla tesadüfen çıktık oradan. Ben 10 metreden kendimi bırakırken evladıma ve eşime kavuşacağım diye düşündüm. Ama onlar yok şu an. Denetlemiş gibi yapanlar siz bu otelin tabut olduğunu biliyordunuz. Benim için bu dava ilk günden beri çok net. Bu otelin açık kalmasına göz yuman herkes katildir; burada olanı da, getirilemeyeni de katildir. Buradaki insanlar başlarına bir şey gelmeyeceği için bu kadar rahat davrandılar. Bu dava köprüden önceki son çıkıştır. Cezasızlık düzenidir bu. Siz bizi diri diri yaktınız. Biz bu oteli denetlemeye gelen Turizm Bakanlığı denetçilerinin otelinde yiyip içip yattığını, ertesi gün denetlenmiş gibi yaptıklarını gördük. Onlar neredeler? Bu rüşvet çarkı hesap vermeli artık. Bu dava bizim için sadece bir adalet arayışı değil, aynı zamanda insanlık arayışı. Eğer bu davadan doğru karar çıkarsa başka çocuklar yanmayacak. Eğer hakkaniyetli bir karar çıkmazsa benim bu devlete hakkım helal değildir.”

“Hayatta kalan kızıma ‘devlete güven’ diyebilmem için buradan çıkacak karara ihtiyacımız var”

Eşi Atakan Yalçın ve Derin Elif Yalçın’ı kaybeden Yaprak Yeşilada Yalçın, “Bu bir zincir, suç zinciri. Bu çürümüş düzen bizim için yeni değil, ama coğrafya da kader değil. Bu davada verilen karar başka canların kastedilmesine yol açmasın. Evdeki bir çiçekte, bahçede oynayan çocukların neşesinde Derin’i yaşatmaya çalışıyorum. Bu ülkeye olan güvenini kaybetmek üzere büyük kızım. Ona ‘güven’ diyebilmem için buradan çıkacak karara ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.

“İdarenin içinden adaleti çıkartırsanız eşkıya çetesine dönüşür”

Yangından kurtulan ancak sonrasında otelde mahsur kalan vatandaşları kurtarmak için otele tekrar giren ve hayatını kaybeden Alp Mercan’ın babası Eray Mercan, bir arkadaşının rüyasında Alp’i gördüğünü ifade ederek, şunları söyledi:

“‘Babama söyleyin ben kötü bir şey yapmadım. Babam bana kızmasın. Babamın mücadelesini görüyorum, biz ışıklar içindeyiz. Babam beni merak etmesin’ demiş. Yargıtay kararlarına göre, burada ‘ben bir şey bilmiyordum, sorumlu değilim’ diyen insanlar menfaat sahibidir ve bu yüzden suçludurlar. Eğer yaşasaydı o sesleri duyarak oğlum ya psikolojik tedavi görürdü ya da hayatına son verirdi. Burada oturan sanıklar gibi olmazdı. Oğlum Alp, sana söylüyorum ben önceden kendi sıfatımla tanınırken artık ‘Alp Mercan’ın babası olarak anılıyorum’. Bu onuru bana yaşattığın için teşekkür ediyorum. Ben sadece ne zaman sana kavuşacağım diye bekliyorum. İdarenin içinden adaleti çıkartırsanız eşkıya çetesine dönüşür. Adaletli bir karar vereceğinden eminim heyetin.”

Alp Mercan’ın annesi Ceyda Mercan da “Benim kıyametim 21 Ocak’ta koptu. Ben biliyorum evladım geri gelmeyecek. O yüzden emsal bir karar bekliyorum. Siz son nefesinizi verene kadar nefesim ensenizde olacak katiller” dedi.

“Dört evladım yandı, onları siyah poşetlerin için toprağa verdim”

Kızı Seden Nurgül Dayı’yı, damadını ve iki torununu kaybeden Ayşe Ekici, “Dört evladım yandı, onları poşetlerin içinde toprağa verdim. Her sabah kalkıp adalet arayışına giriyoruz. Neden böyle bir ülke olduk. Biz bunları hak etmedik. Lanet olası paranın yüzünden bu kişilerin yaptıkları olacak iş mi?” diye sordu.

“Bu dava bizim evlatlarımızın üstündeki is kokusu davası”

Çocukları Nehir ve Doruk’u kaybeden Duygu Can, “Bu dava bizim evlatlarımızın üstündeki is kokusu davası. Sizler çocuk katilisiniz. Sizler 36 çocuğun katilisiniz. Buradaki anaların, babaların, dedelerin, ninelerin, arkadaşların da katilisiniz. Ceyda, ben oğlumu yıkarken gözünü su kaçmasın diye yıkardım onu, aynı acılarla sınanın. Allah hepinizin belasını versin. Öbür dünyada da iki elimiz yakanızda olacak sizin. Kızımın hayalı hukuk okumaktı Sayın Savcım, Nehir’in hayalleri omzunuzda kalsın Sayın Savcım” ifadelerini kullandı.

“Savcılık makamı, Kültür ve Turizm Bakanı’nın müdafisi gibi davranıyor”

Müşteki avukatı Aşkın Demir de “Turizm ve Kültür Bakanlığı yetkilileri burada yargılanmıyor, gizli bir el engel oluyor. Bir anda mütalaa sunuldu, olası kastların bazıları taksire çevrildi. Otel yöneticilerinin, yangın olduğunu ve daha da büyüyeceğini bilerek sessizce kimseyi uyandırmaması, kırmızı ışıkta geçen bir otobüs şoförünün ne olacağını bilmemesinden farkı var mıdır? Neler oluyor bilmiyorum ama duruşmanın akışını bir el değiştiriyor. Savcılık makamı, Kültür ve Turizm Bakanı’nın müdafisi gibi davranıyor” diye konuştu.

Sanıkların esas hakkındaki savunması

Duruşmada sanıklar ve avukatlarının esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarına geçildi. Aygaz A.Ş.’de LPG tesisatı bakım görevlisi olarak çalışan tutuklu sanık Muharrem Şen, sorumlunun AYGAZ olduğunu kendisinin sadece aylık 34 bin liraya çalışan lise mezunu bir işçi olduğunu beyan etti ve şu savunmayı yaptı:

‘Gazı satan Aygaz, projeyi yapan Aygaz, denetimi yapan Aygaz ama bir tek ben tutukluyum’

“8 aydır Aygaz’ın gaz satmasından dolayı tutukluyum. Bize proje hakkında herhangi bir bilgi, eğitim ya da kontrol hakkı vermediler. Sözleşmede de böyle bir madde yok. Burada Aygaz sorumluluğum yok diyerek kaçıyor. Mühendis olmadığım için ben nelere sebep verebileceğini bilemem. Gazı satan Aygaz, projeyi yapan Aygaz, denetimi yapan Aygaz ama bir tek ben tutukluyum. Aygaz’a neden projesiz gaz sattığının sorulmasını isterim. Benim otel ile bir anlaşmam ya da sözleşmem yok. Otel ile sözleşmeyi Aygaz yapar. Ben 34 bin lira maaş ile İstanbul’da yaşamaya çalışan, onlarca insanın çalıştırılması gereken yerde iki kişi çalışan ve şehir şehir nereye gönderirlerse oraya giden biriyim. Ben bana verilen görevleri yaptım sadece. Beni sizin önünüze attılar. Ben suçsuzum.”

Şen’in avukatı ise savunmasında, “Lisans sahibi Aygaz’dır müvekkilim değil. Personelimin denetim görevi bulunmamaktadır. Aksini yapsa iş akdinin sonlanma nedenidir. Periyodik kontrolde anlık değerlendirme için otelde 21 yıl sonra bulunmuş ve belgelerini de düzenleyip Aygaz’a ve otele vermiştir. Personelimin bir delil karartma ihtimali de yoktur. Elindeki tek belgeyi zaten teslim etmiştir. Müvekkilim görevini eksiksizce yerine getirmiştir. Gaz tedarikini sağlayan, talimatları belirleyen Aygaz, ancak hiçbir yetkili ya da mühendisi sorumlu olarak karşınızda göremiyoruz. Bunu kabul edemeyiz. Müvekkilim sadece Aygaz’ın yönlendirmesiyle otele gitmiştir. Aygaz’ın talimatlarına uymakla zorunlu bir personelden bahsediyoruz. Burada bu sorumlulukları personelime yıkmak hakkaniyetli değildir. Yetkisi olmayan bir teknik personel vardır huzurda. Olayda ihmali ya da kusuru bulunmamaktadır. Cezalandırılması mümkün değildir. Beraatini ve tahliyesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Müvekkilimin yaptığı işler basit nitelikte elektrik işleridir’

Aygaz’a bağlı LPG tesisatçısı olarak çalışan Doğan Aydın suçsuz olduğunu ifade ederek beraatini talep etti. Aydın’ın avukatı da savunmasında, “Müvekkilimiz bir servis görevlisidir sadece tıpkı Muharrem Şen gibi. İsmi geçen herkesi cezalandırmak doğru bir yaklaşım değildir. Bir suçlunun cezasız kalması başka bir şeydir, bir masumunun cezalandırılması başka bir şey” ifadelerine yer verdi.

Otelin teknik görevlilerinden tutuksuz sanık Bayram Ütkü ve tutuklu sanık Hüseyin Özer de üstüne atılı suçlamaları reddetti. Tutuklu sanık Özer, “Otelin sigortasız çalışanı olan ben tutukluyum. Ben Gazelle Otel çalışanıyım, geçmiş SGK kayıtlarından görülebilir. Kartal Otel’den emekli olduktan sonra Gazelle Otel’de çalışmaya başladım. Çok üzgünüm ancak suçlu olduğumu düşünmüyorum. Beraatimi, aksi kanaatteyseniz adli kontrol hükümleri ile serbest bırakılmamı istiyorum” dedi.

Özer’in avukatı ise savunmasında “Müvekkilimin yaptığı işler basit nitelikte elektrik işleridir. Müvekkilime ‘şurada bozukluk var, gel yap’ derler ve müvekkilim de yapar. Üstlerinde bir mühendis şef olması gerekiyordu otelde. Ancak yok. Müvekkilim itfaiye raporlarındaki eksiklikleri cezaevinde öğreniyor. Bundan sorumlu olmamalıdır” dedi.

‘Suçum olduğunu düşünsem kendi canıma son verirdim’

Tutuklu sanıklardan otelin teknik personellerinden Tahsin Pekcan, esas hakkındaki mütalaaya karşı şu savunmayı yaptı:

“Bu dava ile ilgili bilgisi olmayan bir CMK avukatı bana verildi. Benim bu savunmayı yapmam mümkün değil. Bu sebepten dolayı mağdur kaldım ve kendi savunmamı kendim hazırlamak zorunda kaldım. Adil yargılanma hakkım ihlal edildi. Grand Kartal Otel’de hiçbir zaman görevli olmadım. Sadece Gazelle Otel’de sözlü olarak ‘sen şefsin’ dediler bana. Grand Kartal Otel’de bu sezon sadece iki kez çıktım. Yaptığım işlerin elektrikle de ilgili yoktur. Kayak ofisinin çıkışına daha önce yapılan kaynakları ekledim ve geriye döndüm. Suçtan kaçmak için Bayram Ütkü de Hüseyin Özer de sorumluluğu yıkıyor. Yargılamaya en çok etki eden Grand Kartal Otel’in kamera kayıtlarının yerini ve şifrelerini bizzat ben verdim. Bu olayın aydınlatılması için ben elimden geleni yaptım. Gösterdiğim çaba sonucunda olayda maddi gerçeği ortaya çıkaran kamera kayıtları herkesçe izlenmiştir. Beni otelde çalışanlar da tanımıyor, aksi yönde olsa herkes tanırdı.  Suçsuzum. 7-8 aydır kendime soruyorum suçum var mı diye. Bulabilsem gerçekten ben kendi canıma son verirdim. En ufak bir suçum yok. Eğer benim hakkımda suç bulduysanız da ben yıllarca yatmaya razıyım.”

Duruşmada gerginlik

Tutuksuz sanıklardan resepsiyonist Yiğithan Burak Çetin’in avukatı da “112’ye ilk ihbarda bulunan müvekkilimdir ve üstlerine haber vermiştir. Üstüne düşeni yapmıştır. Beraatini istiyoruz” talebinde bulundu. Bu sırada izleyiciler, yangın sırasında otelde kalan misafirleri aramadığı için sanık Çetin’e ve avukatına “Nasıl savunabilirsiniz? Allah belanızı versin, katiller” diyerek tepki gösterdi.

Tutuksuz sanıklardan iş güvenliği uzmanı Kübra Demir, “Yaşanan bu vahim olayda bir sorumluluğum yoktur” dedi. Demir’in avukatı ise “Grand Kartal Otel’de hiç bir zaman görevlendirilmemiş ve çalışmamıştır. Tanık, sanık beyanları da bunu desteklemiştir. Grand Kartal Otel’de tek bir gün SGK kaydı yoktur. Gazelle otelde vardır kaydı. SGK kaydı olmayan bir yerde nasıl tespitte bulunur bir iş güvenliği uzmanı anlayabilmiş değiliz. Müvekkilimin beraatini istiyorum” savunmasını yaptı.

Tutuksuz sanık iş güvenliği uzmanı Ece Kayacan, “Grand Karta Otel’e atamam yanlışlıkla yapılmıştır, sistem tarafından iptal edilmiştir. Ben yanan otelde görev almadım. Grand Kartal ve Gazelle Otel birbirinden ayrı iki ayrı işletmedir. Ayrıca atama tarihinde otelde çalışan yoktur. Çalışanı olmayan otelde benim iş yapmam zaten gerçekçi değildir. Benim SGK kaydım Gazelle Otel üzerinden yatmıştır. Dosyada aleyhime tek bir delil yok. Masumum. Bu otel ile ilgili hiçbir bağım ve sorumluluğum yoktur. Somut deliller ışığında beraatimi talep ediyorum” sözleriyle savunmasını tamamladı.

Yangında çocuklarını ve torunlarını kaybeden müştekiye ‘Kes sesini’ sözleri

Sanık Kayacan’ın avukatı, “Müvekkilimin masumiyeti bu kadar açıkken bilinçli taksirden ceza istenmesini kabul etmiyoruz. Somut olayda müvekkilimin atamayı soruşturmanın ilerleyen safhalarda öğrendiği dahi ortadadır” diyerek beraat talebinde bulundu. Bu sırada “Yarın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Adalet olmadan cumhuriyet olmaz” demesi üzerine çocuklarını ve torunlarını kaybeden Yüksel Gültekin “Propaganda yapma. Kes sesini” diye tepki göstermesi üzerine sanık avukatı da “Siz kesin sesinizi beyefendi” dedi. Bunun üzerine yakınlarını kaybedenler avukata tepki gösterdi. Avukat ise “Savunma hakkımız engelleniyor. Mahkeme heyetinden müşteki tarafına da sanık tarafına da eşit davranılmasını istiyoruz” dedi.

Tutuksuz sanık mutfakta kahvaltıcı olarak çalışan Faysal Yaver, “Grill plate aletini açmadığım ortadadır. Şef olmadığım da ortaya çıkmıştır. Beraatimi istiyorum” dedi. Yaver’in avukatı da “Faysal hakkında iddianamede ‘Grill plate ızgara aletini açıp açmadığı tespit edilmemiştir’ demesine rağmen yargılanması bile hukuki değildir. Yargılama aşamasında da bu aleti açmadığı ortaya çıkmıştır. Beraatini istiyoruz” talebinde bulundu.

Mutfak şefi Reşat Bölük’ün avukatı “Kusur olmadan ceza olmaz. Müvekkilimin olayın oluşmasında, yangının büyümesinde bir kusuru yoktur. Burada sorumlular bellidir. Biz de suçluların ceza almasını istiyoruz. Benim müvekkilim 8’inci kattan atlayarak zor kurtulmuştur. Müvekkilim aynı zamanda müştekidir. Toplumu rahatlatmak adına tüm sanıklara kolektif bir şekilde ceza istenmesini kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Kimin torpili ile o koltuğa geldiğini biliyorum, son gün açıklayacağım’

Tutuklu sanık muhasebe müdürü yardımcısı Mehmet Salun da şu savunmayı yaptı:

“Ben canımı zor kurtardım. Belki de otelden en son kurtarılan insanlardanım. Benim Grand Kartal Otel’e görevlendirme ile gittiğim, talimatla çalıştığım, karar alma gibi bir yetkimin olmadığı ortaya çıkmıştır. Ben sadece muhasebe ile ilgilenirim. Patronların söz sahibi olduğu hiyerarşik yapıda asgari ücretten biraz daha fazla çalışan bir işçinin herhangi bir etkisi ve yetkisi olmadığı bellidir.”

Salun’un avukatı da “Muhasebe müdürü ile eş değer şekilde nasıl karar alma süreçlerine etki edebiliyor. Ama muhasebe müdürünün dörtte bir maaşını alıyor. Denetimlerde yoktur ve eksikliklerden haberi yoktur. Söz konusu denetime eşlik eden personel Cemal Özer’dir. Müvekkilimden beklenen tam olarak nedir anlamış değiliz. Müvekkilim yangın çıkacağını ve sonuçlarını öngöremez. Müvekkil bir muhasebe elemanı olup yangının önlenmesine ilişkin bir teknik bilgisi yoktur” dedi.

Otelin muhasebesinde çalışan tutuklu sanık Cemal Özer, “Otelde kimse olmadığı için denetime katılmak zorunda kaldım. Ben sıradan bir personelim. İmza yetkim yoktur” derken avukatı da tahliye ve beraatini talep etti.

Tutuklu sanık Bolu İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı Bünyamin Bal, “Hiçbir işlemde ben yer almadım. Ruhsatla ilgili imzamın ve parafımın yer almadığı bir hususta sorumluluk kabul etmem mümkün değil. Suçum olmadığına inanıyorum” dedi. Müşteki Yüksel Gültekin ise sanık Bal’a “Torpille geldiğin koltukta hiçbir şeyden haberin yok. Ben biliyorum kimin torpili ile geldin. Açıklayacağım son gün” diye seslendi. Bal’ın avukatı da beraat talebinde bulundu.

Şu ana kadar toplam 18 sanığın savunma yaptığı duruşmaya 30 Ekim saat 09.00’a başlamak üzere ara verildi.(ANKA)

 

 

 

 

 

 

(ANKA)