Ne zaman döneceksin diye sordum
Hiçbir zaman dedi
Saatim durdu
Abbas Kiyarüstemi*
Kalbim haftada bir daha çok atardı ve uzak olan ona ses pompalardı.
Sesin içinden hız geçer, su geçer, dua geçerdi.
En çok da anne geçerdi.
Uzaklık sadece bir mesafe değildi benim için.
Annenin dizine kadar uzanan derin bir boşluktu.
Zamandı.
Zaman yorulur muydu?
Bende zaman hep yorgundu.
Yol yorgunu, gün yorgunu, düş yorgunuydu.
Özlemdi.
En çok da özlediğimle kavgaydı.
İnsan özlediğini yeniden özler miydi?
Ben yeniden yeniden özleyendim.
Kendime anne, anneme hep başlangıç oldum.
Onun sesinden bir anne doğdu, benim sesimden bir anne yaşlandı.
O kendi köşesinde ağladı, ben kendi köşemde dudaklarımı ısırdım.
O bir bahçeye nar ekti, ben narı karda kırdım.
Soğuk benim yaramdı. Yara onun soğuyup iyileşen kalıcı iziydi.
Ben en çok düşümde sarılırdım ona, o sesimle kucaklaşırdı.
O saçlarını rüzgârdan korur, ben rüzgâra salardım.
Beyazdı annem. En çok saçlarına yüklemişti beyazı.
Her bir örüğüne derin anlamlar yükleyerek konuşurdu.
Daha doğrusu susardı.
Nemli bir huzurun is kokusuna uyandığım odada, bordo perdeye değen güneşti.
O kömüre ağıt yakardı. Ben omuzumda uyuyan kedime.
O bir karanlığın yolunu gözler, ben karanlığın içinden gelenin.
Onun inançları göğe, benimki daha çok yere doğruydu.
Kendi içinde hep yalnızdı, kendi içimde kalabalıktım.
Ezgileri bahçenin dışına taşmazdı, ezgilerim dağların dilindeydi.
Bazen gecelerin sırdaşı olurdu, çoğu zaman hayali.
Annemin gönlü yaralıydı.
Kanadı kırık olan kuş gibi inlerdi.
Ancak ay gibi ışığını esirgemez, güneş olup ısıtırdı.
Az sözün çok anlamlı haliydi.
Hep uzaktım. Yeryüzünün en uzak diyarlarındaydım.
İnlerdi annem, anneler inlerdi.
Sıcaktı annem, anneler sıcaktı.
Çocuk düşe sevdalıydı, çocuklar sevdaya koşardı.
Çocuk özgür olmaya yol arardı, çocuklar yolda çoğalırdı.
Her şey yarım ve gece ile gündüzün devinimi gibiydi.
Annem özlemini yanına alıp gitti.
Benim özlemim hâlâ büyük ve darda.
* Pusuda Bir Kurt, Abbas Kiyarüstemi, Çev: Makbule Aras Eivazi, Simurg Art Yayınları




