TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, sosyal medya hesabından paylaşım yaptı.
Arınç, Kasım 2022’de bir televizyon programında yaptığı konuşmada, “… O günlerde yapılan haksızlıkların, organize bir şekilde söylenen ağır kırıcı sözlerin bir kul hakkı oluşturduğuna inanıyorum. Bu hak, ancak samimi bir özürle temizlenir. Eğer bir özür dilenirse, hakkımı helal ederim. Aksi halde bu hakkı öbür dünyaya da götürürüm….” diyerek, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın yargı süreçlerine ilişkin düşüncelerini açık yüreklilikle ifade ettiğini, “Tutukluluk cezaya dönüşmemelidir. Her iki isim de tahliye edilmelidir” dediğini belirtti.
‘Bahçeli’nin bugün bu noktaya gelmiş olmasını da önemli bir gelişme’
Bu sözleri, o dönemde hukukun üstünlüğüne ve adaletin evrensel ilkelerine inanan bir siyasetçinin sorumluluğu içinde söylediğini ifade eden Bülent Arınç, şunları kaydetti:
“Ancak o açıklamanın ardından, başta Sayın Devlet Bahçeli olmak üzere pek çok kesimden hak etmediğim ağır ifadeler, yakıştırmalar, hatta iftiralar geldi. O gün bana ‘terörist’ diyenler, ‘hain’ diyenler oldu. Bu saldırılar sadece şahsıma değil, vicdanına ve adalet duygusuna sahip herkese yönelmişti. O günlerde yaşananlardan dolayı Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden istifa ettim. Çünkü ben, inandığım doğruları savunmakla görevliydim. Bugün, aradan beş yıl geçtikten sonra aynı sözleri, aynı çağrıyı, bizzat o dönemde en sert eleştirileri yönelten Sayın Bahçeli’nin ağzından duymak, beni şaşırtmadı ama düşündürdü. Sayın Bahçeli’nin ‘yargı kararlarına uyulmalıdır’ şeklindeki bugünkü beyanı elbette kıymetlidir. Geldiği nokta, beş yıl önce benim durduğum noktadır. Ben yıllardır Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının mutlaka uygulanması gerektiğini söylüyorum. Bu bizim anayasal mükellefiyetimizdir. Sayın Bahçeli’nin bugün bu noktaya gelmiş olmasını da önemli bir gelişme olarak görüyorum.”
‘Beni bazı kesimlerde nefret objesi haline getirdiler’
“Ancak bu değişim, o günlerde bana yöneltilen ağır sözlerin üzerini örtemez. O günlerde bizzat en tepeden başlayıp en aşağıya kadar organize bir şekilde hakaret dolu cümlelerle beni hedefe koyarak itibarsızlaştırdılar, kişilik haklarımı zedelediler ve bazı kesimlerde nefret objesi haline getirdiler. Ben, kul hakkına büyük önem veren bir insanim. O günlerde yapılan haksızlıkların, organize bir şekilde söylenen ağır ve kırıcı sözlerin bir kul hakkı oluşturduğuna inanıyorum. Bu hak, ancak samimi bir özürle temizlenir. Eğer bir özür dilenirse, hakkımı helal ederim. Aksi halde bu hakkı öbür dünyaya da götürürüm.”
‘Dilerim ki o güne kadar adalet tecelli eder, evlerinde ziyaret ederim’
“11 Kasım Salı günü, daha önce Adalet Bakanlığımızdan izin alarak planladığım bir ziyaret kapsamında Selahattin Demirtaş’ı ve Osman Kavala’yı cezaevinde ziyaret edeceğim. Bu ziyaret, bir siyasi gösteri değil, insani ve vicdani bir duruşun ifadesidir. Dilerim ki o güne kadar adalet tecelli eder ve her iki ismi de cezaevinde değil, evlerinde, aileleriyle birlikte ‘geçmiş olsun’ diyerek ziyaret ederim.
Bu süreçte bana yöneltilen ağır sözlerin, sadece bir kişiye değil, bir vicdana bedel ödettiğini hatırlatmak isterim. O gün bana karşı yürütülen kampanya, sadece bir siyasi hesaplaşma değil, bir insanı, düşüncelerinden dolayı itibarsızlaştırma çabasıydı. Bugün yaşanan gelişmeler, hakikatin er geç ortaya çıkacağını bir kez daha göstermiştir. Sözlerimi şu inançla bitiriyorum: Adaletin terazisi şaşmaz, yeter ki elimizle eğip bükmeyelim ve hiçbir siyasi hesap, bir kul hakkının üzerini örtemez.”




