Almanya’da Nazi iktidarı döneminde 9 Kasım 1938’de “Kristal Gece” olarak tarihe geçen bir dizi saldırı düzenlendi.
Saldırıların başlangıcını, Nazilerin Yahudiler üzerindeki yok etme politikalarının bir uygulaması ateşledi.
Nazilerin 17 bin dolayında Polonya Yahudi’sini ülkeden kovması ve Polonya devletinin de bu insanları kabul etmemesi sonrası iki ülkenin sınırında mahsur kalan Yahudiler, açlık ve soğuk nedeniyle zor durumdaydı.
Zor koşullar altında bulunan Yahudiler arasında 17 yaşındaki Yahudi Herschel Grynszpan’in ailesi de vardı. Herschel Grynszpan Nazilerin bu politikasına tepki göstermek için Paris’teki Alman konsolosluğunu bastı. Önüne çıkan ilk kişi olan konsolos yardımcısı Ernst vom Rath’ı vurarak öldürdü.
Ancak yaşananların arka planını 1933’te Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesi oluşturuyordu.
Nazi propaganda mekanizması, Yahudileri Almanya’nın 1918’deki yenilgisinin ve bunun sonucu ortaya çıkan yoksulluğun sorumlusu olarak “iç düşman” ilan ederek, organize etnik saldırılara başladı. Hitler önderliğindeki Naziler daha iktidarlarının ilk aylarında, Yahudi dükkânlarına karşı boykot çağrısı yaptı, Nisan ayında çıkartılan yasa ile Yahudiler devlet hizmetinden uzaklaştırıldı, temmuz ayında vatandaşlığa kabul edilmiş Yahudilerin vatandaşlıkları iptal edildi. Takip eden yıllarda Yahudilere yönelik ayrımcı pek çok yasa daha çıkarılacaktı.

1933-1938 yılları boyunca, her kademedeki devlet kurumları, Yahudileri Almanya ekonomisinin bütün sektörlerinden dışlamak için çabaladı; hayatlarını idame etmelerini engelledi. Yahudiler, yerli ve yabancı malvarlıklarını ve yatırımlarını beyan etmek zorunda bırakıldı. Alman otoriteleri, bütün Yahudi işletmelerini arileştirme çalışmalarına başladı. Bu süreçte Yahudi işçi ve idareciler işten çıkartıldı. Şirketler ve ticarî kurumlar, piyasa değerinin çok altındaki fiyatlarla, Yahudi olmayan Almanlara devredildi. Daha önceden Yahudiler tarafından işletilen dükkânlara el konularak, Almanlara devredildi.
1935 yılında ilan edilen Nürnberg yasaları, Yahudileri üç ya da dört kuşak boyunca Yahudi büyükannesi ya da büyükbabası olan kişiler olarak tanımlarken, Musevilikten Katolik ya da Protestan inancına geçmiş pek çok kişiyi de Yahudi olarak etiketlemiş, Alman kanı taşıyan kişilerin bu kişilerle evlenmeleri ve cinsel ilişki kurmaları bu yasalar ile engellenmişti. “Alman kanı ve onurunu korumak” üzere kabul edilen “Nürnberg Yasaları” Hitler tarafından imzalandı.
1938 yılına gelindiğinde, ülkenin her yerinde “Yahudiler Giremez” levhaları yayılmaya başlarken, aynı yılın ağustos ayında çıkartılan bir yasa ile tüm Yahudilerin 1 Ocak 1939 tarihi itibariyle Yahudi olduklarını gösteren bir kimlik kartı taşımaları zorunlu kılındı.
8 Kasım 1938 günü Yahudilere karşı kolektif cezai yaptırımlar uygulanmaya başlandı. Buna göre, tüm Yahudi gazeteleri ve dergileri derhal yayına son vermek zorundaydı. Bu yasak, Yahudi toplumu ile liderleri arasındaki bağı koparmayı hedefliyordu. Böylece, Yahudilerin ülkeden ayrılması yönündeki liderlerin yönlendirici rolü kısıtlanmıştı.
O sıralar Almanya’daki Yahudilerin üç gazetesi, dört kültürel dergi, birkaç spor dergisi ve birkaç düzine de cemaat bülteni ulusal düzeyde yayımlanıyordu. Yine 8 Kasım günü ilan edilen yaptırımlar, Yahudi çocuklarının “Aryan” okullara katılmasının ve tüm kültürel faaliyetlerinin yasaklanmasını da içeriyordu. 1938 yılının 9 Kasım’ı 10 Kasım’a bağlayan gecesinde ise o güne dek yaşanan en kapsamlı saldırı gerçekleşti.
9 Kasım 1938 gecesi, tüm Almanya’da Yahudilere karşı bir şiddet hareketi başladı. Alman propaganda bakanı Joseph Goebbels önderliğinde düzenlenen pogrom organize edilmişti.
Joseph Goebbels, Münih’te Nazi partisi yandaşlarına yönelik ateşli bir Yahudi karşıtı konuşma yaptı. Paris’teki konsolosluk saldırısının planlanarak düzenlenmiş olan bir Yahudi komplosu olduğunu ileri sürerek, Alman ırkının bunun öcünü alması gerektiğine dair propaganda konuşması yaptı.
Pogromun, Paris’te bir Alman yetkilisinin Yahudi bir genç tarafından öldürülmesi sonucu Almanların öfkesiyle ortaya çıkmış gibi görünmesi planlanmıştı. Oysa Goebbels’in konuşmasının ardından Nazi yetkilileri Fırtına Birlikleri’ne (SA) ve diğer parti örgütlerine Yahudilere saldırma ve evlerini, işyerlerini ve ibadet yerlerini yıkma emri vermişti.
İki gün boyunca süren olayları polis ve itfaiye seyretti. Saldırı ve cinayetlere Nazi paramiliter gençlik grupları ve SS’ler de katıldı. Tüm Almanya’da saldırılar yer yer 13 Kasım’a kadar sürdü.
9 Kasım gecesi başlayan pogromda, SS lideri Reinhard Heydrich’in raporuna göre, 91 Yahudi öldürüldü. Binlerce Yahudi ağır yaralandı. En az 30 bin kişi, “Yahudi olmak suçuyla” tutuklanarak toplama kamplarına hapsedildi. Yahudilere ait 7 bin 500 civarında iş yeri yağmalandı ve saldırıya uğradı. 267 sinagog yakıldı, 177’si bütünüyle yıkıldı. Çok sayıda Yahudi mezarı tahrip edildi. Saldırılar, yalnızca Almanya’da gerçekleşmedi. Almanya’nın yanı sıra Avusturya ve Nazilerin denetimi altındaki diğer bölgelerde de gerçekleşti.
Pogromdan sonra, Nazi iktidarı Almanya’daki Yahudi cemaatine olayların bedeli olarak bir milyar Reichsmark (400.000.000 ABD doları) tutarında ceza kesti ve Yahudilerin hasarı temizlemesi ve onarması emredildi.
Oluşan hasarlardan dolayı sigortadan para almaları engellendi. Bunun yerine, sigorta şirketlerinin Yahudi mülk sahiplerine yapacağı ödemelere devlet el koydu.
Yahudilerin sahip oldukları işletmelerin, Yahudi olmayanlar tarafından işletilmediği takdirde yeniden açılmasına izin verilmedi. Yahudi işletmelerinin “Arilere” verilerek “Arileştirilmesi” hareketi pogromdan sonra hız kazandı.
Pogrom sonrasında, Yahudiler Almanya’daki kamu hayatının tüm alanlarından sistemli bir şekilde dışlandı. Pogromdan sonra hayat Almanya ve Avusturya Yahudileri için çok daha zor hale geldi.
Saldırılar nedeniyle cam kırıklarıyla kaplanan sokaklardan ötürü 9 Kasım’ı 10 Kasım’a bağlayan o kara gece tarihe “Kristal Gece” olarak geçti.




