Şablonları kırmak
Hicri İzgören 16 Kasım 2025

Şablonları kırmak

İster siyasette ister sosyal yaşamda olsun, hayatın her alanında, yani günlük yaşam diyalektiğinde kendimize nasıl bir duruş seçmişsek hareketiniz, davranışlarımız ve üretimimiz de ona göre şekillenir. Bilinen şeydir; sistem tek tip insanlar yetiştirir. Herkesin aynı sıradanlıkta olmasını hedefler. Farklı düşünen insan makbul değildir sistem için. Söylemler aynı, replikler ve tepkiler aynı. Aynı mantalitenin ezberleriyle yorumlanıyor her şey, aynı at gözlükleriyle bakılıyor olan bitene, aynı volumeden ve aynı perdeden konuşuluyor. Bir gerçek karşısında susmak da yok saymak da aynı tamtamlar eşliğinde seslendiriliyor.

Duyduğumuz ya da okuduğumuz her şeyi kabullenmeden onu mantık terazisinde tartmak gerekecektir. Araştırıp öğrenmeden mantığa uygun açıklamalar olmadan kabul edişler bizi doğal olarak yanlışa yönlendirecektir.

İnsanın farklı düşünebilmesi, görünenin ve sunulanın ötesine geçebilmesi, önyargılardan ve şablonlardan kurtulabilmesine bağlıdır. Kendisine sunulanı irdelemekten, sorgulamaktan yoksun bireylerden oluşan toplumların varacağı bir menzil yoktur. Bu tür bir yapı tek tek bireylerin (aslında birey olamamış demek gerekir) ve toplumların tarihi hezimetler tablosundan ibarettir.

Önyargılardan, şablonlardan kurtulabilmenin ön koşulu olan biteni çarpıtmamaktır. Bu da ancak zihin haritasının koordinatlarını değiştirmekle mümkündür. Toplumda her etkiye karşı bir tepki oluşur. Bu doğa yasasıdır. Kimi olayları değerlendirirken bakış açımızı, zihin haritamızı değiştirmeden gerçeği yakalayamaz ve yanılırız.

Kökleşmiş saplantıları anlayışa, düşmanlıkları dostluğa çevirecek bir akla ihtiyaç var. Akletmek insana verilmiş bir nimettir ve bu; yüreğinin kavrukluğunu hırçınlığa dönüştürmüş, taşlık ve çorak vicdanlar için yegane eczadır.

Önyargılar zihne belli sınırlar çeker ve bu sınır dışından söylenilen her söze, her görüşe ve her eyleme karşı çıkar. Bu tür davranışlar kişinin kişisel gelişimine set çeker ve belli sabit şablon fikirler meydana getirir. Türkiye’de siyasal ve ideolojik tercihler başından itibaren bu zihniyet ve şablonlar üzerinde kuruldu. Halk olgu ve olayları yargılamadan bilinçsizce benimser duruma getirildi. Yalan yanlış bilgilerle manipüle edildi.Sistemin kışkırtıcı, ayırımcı tarzına medyanın nefreti makamındaki tarafgir ve önyargılı dili de eklenince, halk empatiden, insani değerlerden yoksun ırkçı ve saldırgan bir hale getirildi. Türkiye’de zaten öteden beri var olan “öteki”ne yönelik düşmanca algı ve tutumlar giderek büyüyen bir soruna dönüştü.

“Propagandayla zehirlenmedikleri sürece, kitleler asla savaş düşkünü değildir.” der Albert Einstein.

Bugün barış sürecine karşı çıkanlar da yıllarca ekilen ırkçı tohumların meyveleridir.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.