COP30 hakkında bir mekansal eleştiri denemesi
Mehmet Horuş 25 Kasım 2025

COP30 hakkında bir mekansal eleştiri denemesi

BM’nin resmi COP30 Zirvesi ile Halklar Zirvesi’nin (People’s Summit Towards COP30)  iklim krizine karşı uluslararası düzeyde iki ayrı politik odağa dönüştüğünü önceki yazımda anlatmaya çalışmıştım. Türkiye’den İklim Adaleti Koalisyonu olarak Belem’deki Halk Zirvesi’nin katılımcıları ve sonuç deklarasyonunun imzacıları arasında yer alırken resmi COP30 Zirvesi’ni de ziyaret etme ve inceleme fırsatımız oldu. Doğrusunu söylemek gerekirse her iki zirve arasındaki mekânsal plandaki ayrışma, kimin nerede durdurduğunu anlamak için kılavuz işlevi görüyor. Belem’de iki farklı mekandaki iki ayrı dünyada bambaşka politik tutumlar alındı. İdeolojik düzeydeki bu ayrışmanın bütün netliğine rağmen iki zirve organizasyonu arasında kalın duvarlar ve büyük mesafeler yoktu. Aksine bizim açımızdan garipsenecek kadar bir diyalog ve etkileşim vardı. Brezilya’nın siyasal kültürü ve Lula Hükümeti’nin özel diplomatik çabaları bu iki politik odak arasındaki ayrışmayı karşılıklı bakışım ve bütünlük içinde yürütmeyi başardı. Türkiye gibi siyasetin sert kamplaşmalarla yapıldığı, siyasi partiler arasında selam verme ve tokalaşmanın olay olduğu bir ülkeden giden bizler için farklı politik odakların bağımsızlıklarını koruyarak bir arada iş yapabilmelerine tanıklık etmek ilginç bir deneyim oldu.

Mekânsal plandaki politik tercihler, COP’un yapılacağı ülkenin seçimiyle başlıyor. Küresel bir halkla ilişkiler kampanyası olarak organize edilen COP için iklim krizinin küresel vitrindeki algısını yönetmek adına yer seçimi giderek belirleyici rol oynuyor. Avustralya, bu yüzden adaylığını Pasifik’teki ada ülkelerinin yok olacağı üzerinden vitrine sundu. Türkiye ise orta kuşak ülkesi olarak iklim krizinden en çok etkilenen bölgede yer aldığını belirterek adaylığını gerekçelendirdi.  Bu açıdan Amazon, dünyanın en büyük orman ve biyoçeşitlilik varlığı ile karbon yutak alanı özelliği sayesinde Brezilya için çok zengin iklim zirvesi motifleri sağladı.

BM Zirvesi, Amazon’un bir parçası olan Belem’de şehrin merkez parkının içine inşa adilmiş bir kapalı alanda yapıldı. FİFA ya da Formula1 gibi organizasyonlara benzeyen altyapı hazırlıklarıyla onlarca futbol sahası büyüklüğündeki devasa kapalı alanlar inşa edilmişti. Havaalanına indikten itibaren zirve için makyajlanmış bu mekânsal kurguya dahil oluyorsunuz. Şehrin sokakları boyanmış ve grafitiler bile ihale yoluyla yenilenmiş görünüyor. Resmi delegasyon kentin güvenli mahallelerindeki iyi otellerden COP için giydirilmiş son model araçlarla binalardaki yerli halk posterlerine ve genelde papağan kullanılan hayvan resimlerine bakarak özel güzergahlardan kapalı COP alanına geldiler. Film setini andıran bu alan o kadar yalıtık ki dünyanın herhangi bir yerinde de inşa edilebilirdi.   Merkez parka sadece birkaç yüz metre mesafede demir parmaklıklı yoksul evleriyle karşılaşıyorsunuz. Brezilya dünyada gelir adaletsizliğinde birinci sırada ve kentte yapacağınız kısa bir gezinti sizi bu gelir uçurumu karşısında hayrete düşürüyor. Aşırı güvenlik önlemleri ve hazırlık operasyonları sonucu bir asayiş olayına rastlamasak da şehrin neredeyse tamamında evlerin, apartmanların ve işyerlerinin önü demir parmaklıklarla kapatılmış. Bakkaldan bu demir parmaklıklar arasından alışveriş yapıyorsunuz. Sokakların bile girişleri büyük demir kapılarla kapatılmış. Lüks gökdelenlerin ve sitelerin girişleri de demir parmaklıklar ve tellerle çevrili. COP alanının biraz daha uzak noktalarında sokakta yatan evsiz insanlara rastlıyorsunuz. Belli ki daha uzaklara sürülmeleri için gereken maliyetten tasarruf edilmiş.

BM Zirvesi, kendi içinde de Yeşil Bölge ve Mavi Bölge olarak iki ayrı mekanda keskin sınırlarla bölünmüş olarak gerçekleştirildi. Yeşil Bölge’de, devlet temsilcileri yani imza yetkisine sahip olanlar yer alıyor. Buranın birkaç kilometre ilerisinde ülke stantlarının, STK temsilcilerinin, uzmanların, basın kuruluşlarının, gözlemcilerin ve lobilerin katıldığı Mavi Bölge var. Mavi Bölge’yi COP’un çekirdeği olan Yeşil Bölge ile dünyanın geri kalanı arasındaki tampon bölge olarak da düşünebiliriz. Mavi Bölge’de özellikle fosil yakıt şirketlerinin çok geniş katılımı kaydedildi. COP30’da fosilden çıkış ile ilgili net tutum alınmamasında bu fosil lobileri ve Brezilya Hükümeti’nin daha zirve başlamadan eleştiri konusu edilen Amazonlar’daki petrol çıkarma çabalarının etkili olduğu söylenebilir. Sadece fosil yakıt şirketleri değil, Syngenta, Nestle, Bayer ve CropLife gibi endüstriyel tarım yapan ve tarım kimyasalları üreten şirketler “sürdürülebilir tarım” tartışmalarına sponsorluk yaptılar ve kendi resmi ülke delegasyonları içinde yer aldılar.  Bankalar ve yenilenebilir enerji sektörünü de unutmamak lazım. Dünyada çevre suçları işleyen bütün şirketleri burada bulabilirsiniz. Stantların her santimetresi, yemek ve kafe alanları, vestiyer hizmetleri, görüşmelerdeki koltuk sayıları, basın toplantısı sıraları ve daha bütün ayrıntıların hesaplanıp fiyatlandırıldığı bir fuar alanında dolaşıyorsunuz. COP’lar bir toplantı ve iklim endüstrisine dönüşmüş durumda. Bu nedenle Mavi Bölge’ye gelerek bu resmi formatın dışına taşan yüz kişilik yerli halk temsilcisinin söz talep etmesi büyük infial yarattı. Yerlilerin eylemi güvenlik tarafından bastırılmak istenince Mavi Bölge’de yaşanan arbede bir anda bütün dünya basınında işgal girişimi olarak lanse edildi. Bu abartılı yorumlar, basit bir yanılsamanın semptomları değildi. Amazon’un gerçek ev sahiplerinin varlıklarını hatırlatması karşısında, COP katılımcılarının dışarıdaki dünyayla bir anlık yüzleşmesinin yarattığı şoktu. Yerlilerin bir işgal niyeti yoktu. En fazla COP için radikal sayılabilecek bir eylem planlanmıştı. Yerli halkları görünce egemenlerin yaşadığı panik, aynı zamanda içlerindeki kolonyalist duygunun bir anlık dışavurumuydu. Öyle ki iki gün sonra gittiğimizde bile binlerce yerlinin COP’a saldırı düzenlediğini, bunun çok büyük bir güvenlik açığı olduğunu korku ve öfkeyle anlatan resmi delegeleri dinledik.

Halk Zirvesi ise Amazon’a dökülen Guama Nehri kıyısındaki Para Eyalet Üniversitesi Ana Kampüsü’nde yapıldı. 1200 örgütün bileşeni olduğu yüzlerce toplantı, panel, forum, söyleşi, gösteri ve birbirinden heyecanlı konuşmalar gerçekleştirildi. 23 bin kişinin katıldığı Halk Zirvesi’nde gençlerin ve kadınların ağırlıkta olduğu MST(Topraksız Köylüler Hareketi), MAR(Barajlardan Etkilenen İnsanların Hareketi), MAM(Madencilikte Halk Egemenliği Hareketi), MTST (Evsiz İşçiler Hareketi) gibi örgütlü toplumsal hareketler hem katılım düzeyi hem de politik içerik açısından etkili oldular. 70 bin kişinin katıldığı 15 Kasım’daki Küresel İklim Yürüyüşü ile Halk Zirvesi, Latin Amerika başta olmak üzere dünya halklarının taleplerini Belem’in sokaklarında dile getirdi.

16 Kasım’da Halk Zirvesi sonuç bildirisi okunurken resmi BM Zirvesi’nin CEO’su ve müdürü ile birlikte ilk günden itibaren her iki zirve arasında bir tür koordinasyon sağlayan Çevre Bakanı, Yerli Halklar Bakanı, Sağlık Bakanı ve Tarım Bakanı hazır bulundular. Bu törende en büyük coşku, Amazon’un korunması mücadelesinin sembolü haline gelen 93 yaşındaki Şef Raoni Metuktire göründüğü sırada yaşandı ve konuşması sırasında alanda bulunanlar onu ayakta dinlediler. Üç dilde okunan sonuç bildirisinde Birleşmiş Milletler’e, resmi COP katılımcılarına ve Lula Hükümeti’ne karşı çok sert eleştirilere yer verilmişti. COP zirvesini aşan tarihsel değerlendirmeler ve programatik hedeflerin ortaya konulduğu bildiri, Komünist Manifesto’ya atfen “Dünyanın bütün halkları, birleşin!” çağrısıyla bitiyordu. Alandakilerin yumruklarını kaldırarak onaylamasıyla Halk Zirvesi tamamlandı. Daha sonra Şef Raoni ve beraberindeki Bakanlar, sonuç bildirisini iletmek ve liderlere iklim krizine karşı görevlerini hatırlatmak için resmi zirveye geçtiler. Halk Zirvesi bittikten sonra 18 Kasım’da Mavi Bölge’de, La Via Campesina ve Grassroots Global Justice Alliance silahlanmayı ve sömürgeciliği ortadan kaldırmak konulu bir panel düzenledi. Yine yerli halktan temsilcilerin katıldığı etkinlerle her iki zirve arasındaki etkileşim son ana kadar sürdürüldü.

Türkiye, COP30’a rakip olarak girdiği Avustralya ile COP31 için ortak olarak çıktı. Belem’i gördükten sonra her iki ülkenin de işinin zor olduğunu tahmin edebiliriz.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.