• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Can Memiş’in avukatlığa ‘kabulünü’ istinaf mahkemesi oybirliğiyle reddetti

Can Memiş’in avukatlığa ‘kabulünü’ istinaf mahkemesi oybirliğiyle reddetti

Adalet Bakanlığı Can Memiş’in kesinleşmemiş cezasının mesleğini icra etmesine engel teşkil edeceğini bildirdi.

Can Memiş’in avukatlığa ‘kabulünü’ istinaf mahkemesi oybirliğiyle reddetti
Can Memiş’in avukatlığa ‘kabulünü’ istinaf mahkemesi oybirliğiyle reddetti
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 25 Kasım 2025 18:31

Mimar Sinan Üniversitesi’nde sosyoloji eğitimi alan ve aynı okulda doktora çalışmalarını sürdüren Can Memiş, 2018’de cezaevindeyken avukat olmaya karar verdi.

Binat’ten Tuğçe Yılmaz’ın haberine göre Memiş, üniversite sınavını kazanarak ikinci lisansını tamamladı ve stajını bitirdi. İstanbul Barosu’na Aralık 2023’te avukatlık ruhsatı için başvuran Can Memiş’in başvuru dosyasını İstanbul Barosu 12 Aralık 2024 tarihli kararıyla Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) iletti.

Adalet Bakanlığı ise, Memiş’in kesinleşmemiş cezasının mesleğini icra etmesine engel teşkil edeceğini bildirdi.

Ancak TBB, Memiş’in avukat olmasına bir engel bulunmadığını teyit etti ve Memiş, 27 Şubat 2025’te avukatlık ruhsatını aldı.

Can Memiş avukatlığa başlamadan önce, 18 Şubat’ta Adalet Bakanlığı tarafından ruhsatının iptali için idari dava açıldığı ortaya çıktı.

Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi’nin 13 Kasım 2025 tarihli kararıyla, Memiş’in avukatlık mesleğine kabulü konusunda Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin verdiği yürütmeyi durdurma kararı onaylandı ve TBB’nin istinaf başvurusu oybirliğiyle reddedildi.

Böylece Memiş’in mesleğini icra edebilmesi, hakkındaki ceza davasının kesinleşmesine kadar engellenmiş oldu.

İstinaf kararını bianet’e değerlendiren Memiş, “Henüz kesinleşmemiş bir ceza sebebiyle, mesleğimin elimden alınmasına yol açan bu karar, İdare Hukuku doktrinlerinin hayatın içinde hiçbir karşılığının olmadığını gösteriyor” dedi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) faaliyetleriyle ilgili tutuklanan ve “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılanan Memiş hakkında henüz kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmuyor.

Mahkeme gerekçesi: Mesleğin itibarı

Mahkeme, Memiş hakkında İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28 Kasım 2024 tarihli kararıyla “PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına hükmedildiğini, kararın henüz kesinleşmediğini; ancak istinaf aşamasında olduğunu tespit ediyor.

Ancak mahkeme, avukatlığın yargının kurucu unsurlarından biri ve kamu hizmeti niteliğinde olduğunu vurguluyor. Bu bağlamda, Memiş hakkında devam eden bir “terör örgütü” üyeliği davası bulunduğu dikkate alındığında, kişinin baro levhasına yazılmasının “mesleğin itibarını zedeleyebileceği” ve yargıya olan güveni sarsabileceği değerlendirmesinde de bulunuyor.

Dolayısıyla, kovuşturma tamamlanmadan Memiş’in baro kaydının yapılmasının uygun olmayacağına hükmediyor.

‘Hakkımda peşin hüküm verildi’

Memiş, avukatlık mesleğini icra edebilmek için cezaevi yıllarından itibaren verdiği altı yıllık emeği ve süreçteki ihlalleri şöyle aktardı:

“Sürecin bende yarattığı büyük karanlık dört yıllık hukuk öğrenimimin, bir yıl sınav hazırlığımın ve bir yıl zorunlu stajımın ‘boşuna’ olduğunu düşünmek oldu. Türkiye’de ceza hukukunun anayasal normlardan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) standartlarından, temel insan hakları ilkelerinden uzakta konumlanmış bir siyasi yaptırım aracına dönüşmesi olgusu hep tartışılır. Ama kamu otoriteleriyle yurttaş olarak karşı karşıya geldiğimiz hukuki alanların çoğunluğu bu tartışmadan azade değil. Bu karşılaşmada yurttaşın menfaatlerini gözetebilecek kuvveti olan bir hukukun kalmadığını tekrar eden bir istinaf mahkemesi kararı var karşımızda.

Ankara 12. İdari Dava Dairesi Başkanlığı, avukatlık mesleğine kabul edilmemi engelleyecek nihai karara imza atarken masumiyet karinesi ilkesini dikkate almayarak esasını bile bilmediği bir ceza davası üzerinden hakkımda peşin hüküm vermiş oldu. Avukatlık Yasası, belirli ceza maddelerinden yargılaması süren kişilerin mesleğe alınmamasını zorunlu bir şart olarak sunmuyor. Mesleğe alınmayabileceğini söyleyerek bu konuda idareye bir takdir alanı bırakıyor. Bu takdirin, çatışmasızlık ortamının kalıcı bir barışa dönüşmesi için tarafların çaba sarf ettiği bir dönemeçte, hak ve özgürlükler lehine yorumlanmıyor olması bana kalırsa çözülmesi gereken bir çelişki. Ama daha önemlisi, Anayasa Mahkemesi (AYM), çok yakın zamanda benzer kararlar sebebiyle avukatlık mesleğine devam edemeyenlerle ilgili kapsamlı bir hak ihlali kararı verdi.

Yani, ortada AYM’nin kararı var ve bu kararlar hepimizi bağladığı gibi idare mahkemelerindeki yargıçları da bağlıyor. AYM kararlarının mantığı, kamu otoritelerinin ihlallerini raporlamak değil, bu ihlale yol açan sebebin hukuka aykırı olduğunu tespit edip bu aykırılığın başkaları yönünden tekrarını önlemeye dayanır. Mesleğimi yapamamanın yanında, esas endişe verici olan anayasa yargısına bireysel başvuru mekanizmasının sonuçlarının herhangi bir İdare Mahkemesi’nde dahi etki etmiyor olması.

Ruhsatımın iptaline ilişkin mahkemenin gerekçeli karardan önce vermiş olduğu tedbir kararını istinaf etmiştim. İstinaf o başvurumu da reddettiği için tedbir kararı yönünden temel haklarımın ihlal edildiği gerekçesiyle AYM’ye başvurmuştum. İstinafın nihai kararını önceki başvurumla birleştirdikten sonra AYM’nin vereceği sonucu beklemek dışında seçeneğim kalmıyor.”

AYM’den emsal karar

AYM, “Abdulhadi Oğuz ve diğerleri” bireysel başvurusu kapsamında 13 Mayıs 2025’te verdiği kararda; hakkında ceza kovuşturması olan avukat adaylarının baroya kabulünün otomatik olarak ertelenmesini, özel hayata saygı hakkının (Anayasa m. 20) ihlali saydı.

Karar, örgüt üyeliği ve propaganda davalarında meslek ve yaşam hakkına yönelik müdahalelere karşı emsal teşkil ediyor.

AYM kararı, kısaca şunu söylüyor: “Devam eden ‘örgüt üyeliği’ vb. ceza davaları, bir kişinin mesleğini yapmasını otomatik olarak engellemek için tek başına yeterli gerekçe olamaz; mahkemeler somut olayı tartıp, baro ve TBB’nin takdirini hiçe sayamaz.”

Sonuç olarak AYM, “hakkında örgüt üyeliği/propaganda davası var” denerek bir kişinin baroya kaydının yıllarca ertelenmesini otomatik ve peşin bir yasak olarak görüyor ve bunu ölçüsüz bir müdahale olarak değerlendiriyor. Bu yönüyle karar, yalnızca avukat adayları için değil, hakkında örgüt üyeliği/propaganda davası yürütülen ve bu nedenle mesleki hakları, çalışma ve özel hayatı kısıtlanan herkes açısından önemli bir referans niteliği taşıyor.

 

Hukuk fakültesine cezaevinde başlayan Can Memiş’e avukatlık engeli