Demokratik İran Kürdistanı Partisi (KDPI) Genel Sekreteri Mustafa Hicri, The Amargi Genel Yayın Yönetmeni Kamal Chomani’ye verdiği özel söyleşide, İran’daki Kürtlerin “savaş ve barış için hazır olduğunu” söyledi. Çarşamba günü yayımlanacak tam söyleşinin ön bölümünde Hicri, 7 Ekim sonrasında Ortadoğu’nun “yeni bir tarihsel evreye” girdiğini, bu süreçte İran’ın bölgesel nüfuzunun ciddi biçimde zayıfladığını belirtti.
‘İran artık zayıf ve kırılgan bir devlet’
Hicri, 7 Ekim 2023’ün ardından bölgedeki ittifakların yeniden şekillendiğini, ekonomik çöküş, su krizi, siyasal baskı ve özellikle Kürtler, Araplar, Beluçlar ile Azeriler arasında büyüyen hoşnutsuzluğun İran rejimini içeriden aşındırdığını söyledi. “İslam Cumhuriyeti 7 Ekim’e kadar her gün gücünü artırıyordu. Şimdi ise zayıf ve kırılgan bir devlet” dedi.
Suudi Arabistan-İsrail normalleşme girişimleri, Lübnan’ın Hizbullah’tan uzaklaşması ve Şam’ın İbrahim Anlaşmaları’na yaklaşması gibi gelişmeleri İran’ın gerilemesinin göstergeleri olarak değerlendiren Hicri, “Bu hegemonyanın zayıflaması Orta Doğu’nun daha istikrarlı olmasının önünü açacaktır” diye konuştu.
Kürt birliği gelişiyor
Hicri, Kürt siyasi aktörlerin bölgesel değişimle uyumlu bir politika izlemesi ve iç birliği geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Doğu Kürdistan Partileri İşbirliği Merkezi’nin 2018’den bu yana Kürtler arası koordinasyonu güçlendirdiğini belirterek, “Ortak hareket zemini konusunda tarafların tutumları birbirine çok yaklaştı” dedi.
‘İran eski gücüne dönemez’
İran’ın sistemik yolsuzluk, para biriminin çöküşü, işsizlik, su ve elektrik krizleri, günlük baskı ve rejim içi çatışmalarla sarsıldığını söyleyen Hicri, “Batı artık sabrını tüketti. Rejim 7 Ekim öncesine dönemez” değerlendirmesini yaptı. Batılı ülkelerin İran’ın davranışını değiştirmeyeceğine kanaat getirdiğini ve bu nedenle rejimi sınırlamaya yönelik daha doğrudan adımlar attığını ifade etti.
‘Her senaryoya hazırız’
KDPI’nin 2015’te sınırlı silahlı eylemlere döndüğünü hatırlatan Hicri, Jina (Mahsa) Amini protestoları ve 7 Ekim’in tetiklediği 12 günlük savaş döneminde strateji değişikliğine gittiklerini söyledi. “Hiçbir halk bu rejimi tek başına deviremez. Silahlı mücadele büyük bedellere yol açar. Mücadeleyi İran’ın diğer halklarıyla omuz omuza sürdürmek istiyoruz” dedi.
Buna karşın askeri kapasitenin korunduğunu vurgulayan Hicri, “Silahlı mücadele dahil her senaryoya hazırız” ifadelerini kullandı. Mevcut dönemde örgütsel ve sivil direniş yöntemlerinin daha etkili olduğunu, insan kaybını azaltırken uluslararası meşruiyeti artırdığını söyledi.
Tahran’ın güvenlik anlaşmaları ve baskı girişimleri
İran, Irak ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında yapılan güvenlik anlaşmalarının İranlı Kürt grupların silahlı faaliyetlerini sınırladığını kabul eden Hicri, ancak “diğer mücadele biçimlerinin devam ettiğini” söyledi. İran’ın Erbil ve Bağdat’a muhalif Kürt örgütlerini tamamen sınır dışı ettirme baskısı yaptığını belirterek, “Zeminimizden çekilmedik. İran’ın bölgesel zayıflaması özellikle Irak’ta bizim lehimize” dedi.
‘İran muhalefeti birlik bilmiyor’
Hicri, İran muhalefetinin dağınıklığını rejimin ömrünü uzatan temel nedenlerden biri olarak tanımladı: “Yüz yıldır ortak siyasi çalışma kültürü oluşmadı. Demokrasi söylemi var ama çoğu aktörün özü otoriter.” Bu durumun Batı’nın rejim değişimi konusunda çekingen davranmasına yol açtığını söyledi.
Buna karşılık, Kürtler, Araplar, Beluçlar ve Azeriler arasında federal bir İran talebi etrafında gelişen işbirliğinin umut verici olduğunu belirtti. KDPI’nin bu çerçevede Uluslar Kongresi ve Özgürlük ve Eşitlik İttifakı gibi yapılarla ortak çalışmalar yürüttüğünü vurguladı.
Rıza Pehlevi eleştirisi: ‘Liderlik mücadeleden doğar’
Hicri, Batılı ülkelerin Rıza Pehlevi’yi muhalefetin lideri olarak konumlandırma çabalarını eleştirerek, “Karizmatik liderlik çalışmadan, mücadeleden ve deneyimden doğar; medya desteğinden değil” dedi. Pehlevi’nin partiye sahip olmadığını, liderlik deneyimi bulunmadığını ve halk içinde bir taban oluşturamadığını söyleyen Hicri, “Onun öne çıkarılması muhalefeti daha da böldü” ifadelerini kullandı.
Batı’nın çekingenliği ve İran’ın geleceği
ABD ve Avrupa ülkelerinin yeni bir nükleer anlaşma arayışının sürdüğünü belirten Hicri, Batı’nın rejim değişimini açıkça desteklememesini “İran sonrası dönemin belirsizliğine duyulan kaygı” ile açıkladı. Irak ve Afganistan örneklerinin Batı’da derin tereddüt yarattığını söyledi.
‘Demokratik, federal ve laik bir İran’
Hicri, Tahran ile bir gün müzakerelerin başlaması halinde Kürt tarafının taleplerinin net olduğunu vurguladı: Gücün merkezden bölgelere devredilmesi, tüm etnik toplulukların yönetime katılması, yerel halkın kendi temsilcilerini seçmesi, bölgesel düzeyde anadillerin resmî olarak tanınması ve siyasi partilere yasal statü verilmesi. “Bu talepler demokratik, federal ve laik bir İran içinde karşılanabilir” dedi.
Hicri, ancak bu şekilde tüm İran halklarının “ülkeyi yeniden inşa etmek için ortak bir iradeyle hareket edebileceğini” söyledi.




