CHP neden eleştiriliyor?
Kuban Kural 2 Aralık 2025

CHP neden eleştiriliyor?

Hikâyesi bitmiş, yeni söz üretmekten, yeni bir söylem inşa etmekten uzaklaşmış, gelecek vadedemeyen bir parti olarak AKP, büyük ölçüde muhalefetin de yeni bir hikâye kurgulayamadığı için hala ayakta durabiliyor.

Özellikle ekonomik durum halkın oy tercihlerini etkileyecek bir boyuta gelmiş durumda. Böyle bir atmosferde insanlar haliyle ve doğal olarak ana muhalefet partisi CHP’nin politikalarına kilitleniyorlar. Ülkenin eski partisinden yeni bir şeyler duymak, problemlerin çözümüne dair ışık görmek istiyorlar. Yıllar önce tecrübeli bir Türkiye vatandaşı olan, ciddi bir entelektüelden duymuştum: “Türkiye’de solcular ve demokratlar her beş yılda bir CHP’den bir şey olacak bu sefer diye ümitlenirler ve her seferinde hayal kırıklığı yaşayarak evlerine dönerler” demişti. Şu ana kadar yaşadığımız tecrübeler çok da haksız olmadığını gösteriyor/du…

Bu kez sadece demokrat ve solcular değil, en radikal CHP muhalifleri bile ümitlenmiş durumdaydı aslında. En radikal CHP muhalifleri derken; sokaklarda göreceğiniz, anketlere cevap vermeyen, konuşmak için samimiyetinize ihtiyaç duyan salt seçmenden bahsediyorum. Bunların birçoğu AKP seçmeniydi yakın zamana kadar. Daha oy verecek hale gelmiş değiller ancak ne diyecek bu CHP diye kulak kesilmiş olduklarını görmek için biraz çaba gerekiyor sadece. Ancak bu çabayı CHP parti örgütlerinin gösterdiğini söylemek maalesef mümkün değil.

CHP’nin 19 Mart sürecinden beri ciddi bir baskı altında olduğunu tabi ki unutmuş değilim. Ancak siyaset, baskı altındayken de yapılabilen bir şey. Ülkede vatandaşların her alanda sorunları ayyuka çıkmışken sadece mağduriyet anlatısı, her ne kadar haklı olsa da, inanın potansiyel seçmene bir şey ifade etmiyor. Temel meselelerde, ülkenin en çok oy almış partisinden ön alan, alan açan, proaktif bir siyaset beklentisinde insanlar…

Kürt Sorunu ve CHP

Ülkenin en temel meselesi olan Kürt Sorunu’nda öyle veya böyle AKP-MHP ittifakı adım atmak zorunda kalmış durumda. Gönüllü olup olmadıklarından bağımsız olarak, adına ne derseniz deyin bir silahsızlanma süreci, düşe kalka da olsa ilerliyor. Silahsızlanma sürecinin, yani negatif barış atmosferinin pozitif barışa evrilmesi,  gerçek anlamda Kürt Meselesi’nin konuşulabilir olması başta muhalefet olmak üzere hepimizin üzerine düşen bir görev.

Yıllardır “bu mesele Meclis çatısı altında çözülmeli” diyen CHP’nin meclisteki komisyona üye verip vermemesini tartışmak bile abesle iştigalken, bunu yaşadık geçtiğimiz dönemde. Neyse ki CHP’li vekiller komisyonda yerlerini aldılar da bu badireyi atlatabildik hep beraber. Bu adımlarıyla CHP’yi süreç dışında bırakmak için çabalayan iktidar cenahına karşı önemli bir kazanç sağlamış durumdaydı CHP. Ta ki İmralı ziyareti gündeme gelene kadar…

CHP’nin, ülkenin en temel meselesinde adım atan AKP-MHP iktidarına karşı yapacağı en akıllıca hamle bu sorunun çözümü için en radikal adımları önerebilmesiydi. Bir örgütün silah bırakmasının konuşulduğu bir atmosferde örgüt lideriyle görüşülmesine muhalefet etmek, bu konuda MHP’nin çok gerisine, AKP’nin de az berisine düşmek, Kürt seçmeni CHP’ye karşı polarize ettiği gibi ülkede bu meselenin çözülmesini arzu eden demokrat kesimleri de yeni bir hayal kırıklığına sevk etmiş durumda.

Bunun gerekçesi olarak sunulan “halkımız bu görüşmeyi istemiyor” gibi argümanlar siyasetsizliğin siyasetini yapmak değilse eğer, mevcut durumu kurtarma çabasıdır. Halkın ya da mevcut ve potansiyel seçmenlerin o an ne istediğinden bağımsız olarak sizin sorumluluğunuz değil mi olması gerekeni yapmak ve bunu en doğru şekilde halkınıza anlatmak? Mevcut durumu dikkate alarak siyaset yapıldığı nerede görülmüş? Siyaset, sözü üretmek, söylemi inşa etmek ve halka derdini anlatıp ikna etme çabası değil midir bir noktada?  Bunu yapmaktan, böyle kritik bir noktada kaçınmak, siyasetsizliğe bahane aramaktan öte bir şey değil…

Mevcut seçmen profilini dikkate alan CHP’nin oylarını artıramadığı ortada. O zaman başta kendi kitlesini evirmesi ve yeni olduğunu iddia ettikleri söylemlerine ikna etmesi gerekiyor.

Yine de hala Meclis masasında bulunuyor olması, en azından Mecliste sorunun çözümü için radikal,  iktidarı/devleti zorlayacak sözler söylemesi/ öneriler getirmesi için bir fırsat olarak duruyor. Ümidimizi kaybetmeyelim…

Hala ümitlenecek kadar iyimser olmak “zorunda” hissedenlerin ülkesiyiz vesselam…

Böyle bir beklenti içindeyken CHP kurultayını yaparak o çok beklenen programını açıkladı ve Genel Kuruluna sundu. Bu program oldukça dikkat çekici. Üzerine uzun uzun konuşulmayı tartışılmayı hak ediyor…

Ancak tam da bu aşamada, adaya temsilci göndermeme kararı da bu kadar sıcakken, CHP temsilcilerinin takındığı tutum Kürt seçmen nezdinde kırıcı olmanın ötesinde CHP’nin geleneksel kodlarına selam vermek olarak algılanacak cinsten. CHP’nin geleneksel kodları derken takdir edersiniz ki “Dersimde analar ağlamadı mı?”dan , “Stockholm Sendromu “ göndermelerine geçilmesi, çok bir mesafe kat edilmediğini gösteriyor…

Bu eleştirilerimizin ardından yazının başlığında sorduğumuz soruya cevap vermeye çalışayım. CHP eleştiriliyor çünkü insanlar ümitvar olmak istiyor CHP’den. Bunun için de her hatasında hayal kırıklığına uğruyorlar. İnsanların CHP’den beklenti içerisinde olması CHP için önemli bir kazanç iken edilgen bir CHP görmeleri hayal kırıklığı yaratıyor. Süreç böyle ilerlerse de ufukta yine yüzde yirmi beş gözüküyor.

Yani, feraset ve cesaret…

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.