ABD’de Starbucks grevi: Mamdani ve Sanders işçilerle omuz omuza

Ülke çapında 12 bin Starbucks işçisinin katıldığı “Kırmızı Kupa İsyanı” grevi rekor kırarken, Zohran Mamdani ve Bernie Sanders Brooklyn’deki grev hattına katıldı. Aynı gün Starbucks’ın 35 milyon dolarlık geri ödeme ve 3,4 milyon dolarlık ceza anlaşmasını kabul ettiği açıklandı.

ABD’de Starbucks grevi: Mamdani ve Sanders işçilerle omuz omuza
  • Yayınlanma: 3 Aralık 2025 11:06
  • Güncellenme: 3 Aralık 2025 11:08

ABD’de sendikalı Starbucks işçilerinin ülke çapındaki ”Red Cup Rebellion“ (Kırmızı Kupa İsyanı) grevi büyürken, 12 bin barista aynı gün hem önemli bir siyasi destek hem de milyonlarca dolarlık bir kazanım elde etti. 1 Aralık’ta duyurulan anlaşmaya göre Starbucks, yasadışı biçimde ödenmeyen ücretler için 35 milyon dolar geri ödeme yapacak ve ayrıca 3,4 milyon dolar ceza ödeyecek.

Ancak bu ağır yaptırımlara rağmen, Starbucks CEO’su Brian Niccol’un sendikayla iyi niyetli bir sözleşme görüşmesine yanaşmadığı belirtiliyor. İşçiler, şirketin süreci sürüncemede bıraktığını ve dört yıldır bir toplu sözleşme imzalanmamasının tamamen şirket tutumu nedeniyle olduğunu ifade ediyor.

Grev hattına en güçlü siyasi katkı, ABD’nin iki önde gelen işçi yanlısı siyasetçisinden geldi. Bağımsız Vermont Senatörü Bernie Sanders ve New York’un yeni Belediye Başkanı Zohran Mamdani pazartesi günü Brooklyn’de grevdeki işçileri ziyaret etti. Mamdani, grev başladığında yaptığı açıklamada, “Starbucks işçileri adil bir sözleşme için haksız çalışma uygulamalarına karşı greve gidiyor. Grev sürerken Starbucks’tan alışveriş yapmayacağım, sizleri de bize katılmaya çağırıyorum” demişti.

Brooklyn’deki konuşmasında ise “Bu talepler açgözlülüğün değil, insanca yaşamın talepleridir” dedi ve ekledi: “Her işçinin onurlu bir yaşam sürdürebileceği bir New York inşa etmek zorundayız.”

Destek sadece New York’la sınırlı kalmadı. Seattle’da, Starbucks Genel Merkezi’nin bulunduğu kentte Demokratik Sosyalist Belediye Başkanı seçilen Katie Wilson da Senatör Patty Murray ile birlikte işçilere destek verdi.

Starbucks Workers United (SWU) öncülüğünde dört yıldır süren taban örgütlenmesi bugün 600’e yakın mağazada yaklaşık 12 bin çalışanı kapsıyor. İşçilerin ana talepleri, düzenli çalışma saatleri, daha yüksek ücret, haftada en az 20 saat çalışma garantisi ve böylece sağlık sigortası, emeklilik ve eğitim desteği gibi şirket faydalarına erişim.

Ancak Starbucks, yaz aylarında kesilen görüşmelerde bu talepleri reddetti ve yalnızca sınırlı bir ücret artışını önerdi. İşçiler, bu teklifin mayıs ayında ezici çoğunlukla karşısında oy kullandı.

AFL-CIO’nun Paywatch verilerine göre geçen yıl bir Starbucks baristasının yıllık medyan geliri 14.371 dolar olurken, CEO Brian Niccol’un yıllık kazancı 95,8 milyon dolara ulaştı. Bu, CEO’nun maaşının bir baristanınkinden 6.666 kat daha fazla olduğu anlamına geliyor.

İşçiler, kronik personel eksikliği, karmaşık online siparişler, son dakika vardiya çağrıları ve düzensiz saatler nedeniyle çalışma koşullarının sürdürülemez hale geldiğini söylüyor. Brooklyn’de grevde olan vardiya sorumlusu Kaari Harsila, şehir tarafından verilen büyük cezanın “şirketi uyandırmasını umduklarını” belirtti.

New York Şehri Tüketici ve İşçi Koruma Departmanı’nın açıkladığı anlaşmaya göre, baristalara geçmiş üç yıl için haftalık 50 dolarlık geriye dönük ödeme yapılacak. Ayrıca işçiler, Temmuz 2024 sonrası ihlaller için de başvuru yapabilecek.

Ancak tüm bu baskıya karşın Starbucks CEO’su Niccol grev hakkında tek kelime etmedi. Şirket, düşen satışlara ve tüketici tepkisine rağmen 1 milyar dolarlık “yeniden yapılandırma planını” savunuyor. Bu süreçte kapanan mağazaların yüzde 14’ünün sendikalı olması ise sendikanın oranının çok üzerinde.

SWU sözcüsü deneyimli barista Michelle Eisen, durumu şöyle özetledi: “Brian Niccol ve Starbucks yönetiminin oyalamayı bırakıp çözüme yönelmesinin zamanı geldi. Temel taleplerimiz ve yüzlerce iş hukuku ihlali hâlâ ortada duruyor.”

Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu’nun (NLRB) hükümetin kapanması öncesi Starbucks’a yönelttiği 1.000’i aşkın “haksız çalışma uygulaması” tespiti, şirketin dört yıl boyunca işçilerin sendikal mücadelesini sistematik olarak bastırdığını gösteriyor. Bu dosyalar arasında, şirket kurucusu Howard Schultz’un sendikadan yana bir baristayı tehdit ettiği iddiası da yer alıyor.