Kayıp yakınları ve İnsan Hakları Derneği (İHD) kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek amacıyla Diyarbakır, Batman ve Hakkari’de bir araya geldi.
Kayıp yakınları ve İHD, Diyarbakır ve Batman Mehmet Güler’in akıbetini sorarken Hakkari’de de Rojhat Özdel’in faillerinin yargılanmasını istedi.
Diyarbakır
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının düzenlediği “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” açıklaması 878’inci haftasında da Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde yapıldı.
Açıklamada gözaltında kaybedilen ve faili meçhul cinayetlerle öldürülen kişilerin fotoğraflarının olduğu pankart açıldı.
Kayıp fotoğraflarının da taşındığı açıklamada Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde 1 Aralık 1997’de çalıştığı işten geri dönmeyen ve kendisinden haber alınmayan Mehmet Güler’in akıbeti soruldu.

İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyon Üyesi Berfin Elçi tarafından okunan Mehmet Güler’in hikayesi şöyle:
“Nüfus sayımından sonraki gün olan 1 Aralık 1997 tarihinde çalıştığı kargo şirketine giden Mehmet Güler, günün sonunda eve dönmez. Oğlunun eve gelmemesi üzerine çalıştığı kargo şirketine giden annesi Şefika Güler, oğlunun eve gelmediğini ve nerede olabileceğini sorarak bilgi edinmeye çalışır. Kargo çalışanları, Mehmet Güler’in diğer bir çalışan olan Murat Güneş ile birlikte kargo aracıyla Batman’a gittiğini, orada bir tanıdığına rastladığını ve geri dönmediğini söylerler. Anne Şefika Güler, oğlunun Batman’da misafir olarak kaldığını düşünerek eve döner.
Aradan bir gün geçer ancak Mehmet Güler eve dönmez. Endişe duymaya başlayan anne Şefika Gürbüz, kargo şirketine giderek büro sahibi Murat Sütşurup ile görüşür. Bir telefon görüşmesi yapan büro sahibi, oğlunun iyi olduğunu söyler. Telefon görüşmesi sonrası oğlunun kısa bir süre içerisinde eve döneceğini düşünen anne Şefika Güler, evine gider.
Aradan yine birkaç gün geçmiş fakat Mehmet Güler eve dönmez. Endişeleri artan Anne Şefika Güler, oğlunun en son görüldüğü kişi olan kargo çalışanı Murat Güneş ile görüşür ancak farklı bir bilgi edinemeyince Murat Sütşurup’un evine gider. Burada telefonla kiminle görüştüğünü öğrenmek ister. Ancak Murat Sütşurup, görüştüğü kişinin Murat Güneş olduğunu söyleyerek, farklı bir bilgiye sahip olmadığını söyler.
Çaresizce evine dönen anne Şefika Güler’in anlatımlarına göre; her iki Murat da çevrede Hizbullah yandaşı olarak biliniyormuş. Oğlu Mehmet Güler’in de bir süre bu kişilerle fikri bir yakınlık yaşadığı için bulundukları ortamlarda yer almış ancak daha sonra fikri ayrılık yaşamıştır. Anne Şefika Güler, bu nedenle oğlu Mehmet Güler’in isimleri Murat olan bu iki kişinin işbirliğinde Hizbullah örgütü tarafından kaçırıldığını düşünür.
Anne Şefika Güler’in oğlunun eve döneceğine dair umutları tükenince, İnsan Hakları Derneği Batman Şubesi’ne ve Batman Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunarak, oğlunun akıbetinin ortaya çıkarılmasını ister. Oğlunun gözaltına alınmış olabileceğini ihtimalini zayıf gören anne Şefika Güler, isimleri Murat olan iki kişi hakkında suç duyurusunda bulunur. Yine çeşitli gazetelere ilan vererek arayışlarını sürdürür.
1999 yılı Nisan ve Mayıs aylarında kolluk kuvvetlerinin Hizbullah Örgütüne yönelik gerçekleştirdiği operasyonlarda, birçok kişi gözaltına alınmış ve örgüt üyesi olmak iddiasıyla tutuklanmıştır. Belirtilen tarihlerde Hizbullah Örgütüne üye olmak iddiasıyla tutuklananlar arasında Mehmet Sütşurup ve Mehmet Güneş isimli kişiler de bulunmaktaydı. Mehmet Güler’den 1 Aralık 1997 tarihinden itibaren bir daha haber alınamadı ve akıbeti hala meçhul.”
Batman
Batman’daki İHD ve kayıp yakınları açıklaması, 714’üncü haftasında da Gülistan Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde sürdü.
Batman’daki açıklamada da 1 Aralık 1997 tarihinde kaybolan Mehmet Güler’in akıbeti soruldu.
Güler’in kaybedilme hikayesini İHD Şube Yöneticisi Zana Yücel Bozkurt okudu.

Hakkari
İHD Hakkari Şubesi ve kayıp yakınları, açıklamalarının 204’ncü haftasında Hakkari’nin Yüksekova ilçesindeki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi.
“Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartının açıldığı açıklamada kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. Kayıp yakınları bu hafta Rojhat Özdeş için adalet talebinde bulundu.
Metni Rojhat Özdel’in kardeşi Helin Özdel okudu. Helin Özdel, “Rojhat Özdel ekonomik sıkıntılar içinde olan ailesine yardım etmek için okulunu bırakmak zorunda kalmış henüz 18 yaşında bir gençti. Akrabalarına ait bir ekmek fırınında çalışıyordu. Şemdinli olaylarına bağlı olarak gösteri yürüyüşlerinde katledilen Veysel ve Reşit İşbilir kardeşlerin cenazeleri Yüksekova’da toprağa verileceği gün (6 Aralık 2014) kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirildi. Rojhat; Kepenk kapatma eylemleri yapılacağından dolayı evine götürebileceği kadar ekmeği aldı ve yola çıktı.

Rojhat’ın evi yürüyüşün gerçekleştirildiği güzergah üzerindeydi. Esentepe yol ayrımında kitlesel yürüyüşten ayrılan Rojhat olayların çıkması ile birlikte çıkan kargaşada silahla vuruldu ve ağır yaralı bir halde yerde bekletildi. Olay yerindeki görgü tanıklarının anlatımına göre ambulansın Rojhat’ın yaralı bedenine müdahale etmesine izin verilmemişti” dedi.
Başka bir görgü tanığının ise yaralı halde yerde kan kaybeden Rojhat Özdel’in bedenine dipçiklerle işkence edildiğini anlattığını ifade eden Helin Özdel,”Aradan uzun bir süre geçtikten sonra Ambulansın olay yerine gitmesine izin verildi. Ambulansta ilk müdahaleyi gerçekleştiren ekip, Rojhat’ın yaralı bedenine müdahale etmek istediklerini lakin Rojhat’ın hayatını kaybettiğini gördüklerini anlattı. Aynı kanunsuzluk durumu haberi alan aile bireylerine de yaşatıldı. Hastaneye alınmayan aile bireyleri darp edildi. Dönemin milletvekillerinin dahi hastaneye girişlerine izin verilmedi. Gece geç saate ailenin katledilen evladını görmesi mümkün oldu. Akabinde Cenazenin teslim sürecinde ise yine birçok hukuksuz durum yaşatıldı ve cenaze aileye teslim edildi. Ailesi Rojhat’ın akıbetinin faili meçhul bırakılmaması için Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuru yapsa da uzun bir sürünceme dönemi sonrasında dosya faili meçhul bırakıldı” diye konuştu.
Helin Özdel son olarak, “Yapılan tüm soruşturmalar hukuksuz bir biçimde kapatıldı. Olayın ulusal medyaya yansıması, birçok soru işaretinin varlığı ve birden fazla görgü tanığı olmasına rağmen bir aklama politikası ile dosyalar düşürüldü. Biz insan hakları savunucuları hiçbir kimsenin akıbetinin bu sonla bitmemesi için devleti ve yönetenleri hukukun içinde kalamaya davet ediyoruz. Rojhat Özdel’i vuran ellerin ve akabinde ölümüne sebep olan kolluk kuvvetleri mensuplarının bir an önce ortaya çıkarılıp adil bir yargılama ile gereken cezaları almalarını talep ediyoruz” talebinde bulundu.




