• Ana Sayfa
  • Manşet
  • AP Raportörü Amor: Türkiye’de demokrasinin gerilemesini izlemek acı verici, üyelik sürecinde umudu bitirmeyeceğiz

AP Raportörü Amor: Türkiye’de demokrasinin gerilemesini izlemek acı verici, üyelik sürecinde umudu bitirmeyeceğiz

Türkiye hakkında Avrupa Parlamentosu için uzun yıllardır rapor hazırlayan Nacho Sanchez Amor, “Türkiye’deki adaletsizlikleri izlemek acı verici” diye konuştu.

AP Raportörü Amor: Türkiye’de demokrasinin gerilemesini izlemek acı verici, üyelik sürecinde umudu bitirmeyeceğiz
AP Raportörü Amor: Türkiye’de demokrasinin gerilemesini izlemek acı verici, üyelik sürecinde umudu bitirmeyeceğiz
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 7 Aralık 2025 20:13

CHP’nin İstanbul’da Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar Grubu (S&D) ile düzenlediği AB-Türkiye İlişkilerinin Derinleştirilmesine Yönelik İlerici Yaklaşım Konferansı’na katılan Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Daimi Raportörü ve Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı Grubu Üyesi Nacho Sánchez Amor, “Türkiye’de ’son yıllarda yaşanan demokratik gerilemeyi izlemenin acı verici olduğunu” söyledi.

Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin “Avrupa Birliği içerisinde ‘Türkiye’yi artık istemiyoruz’ diyen yok. Tam tersine, hiçbir lider çıkıp böyle bir şey söyleme ihtiyacı dahi duymuyor.” diyen ve tarafların “yükümlülüklerini yerine getirmesine” işaret eden Amor ” Avrupa standartlarına uyum süreci Türkiye için başlı başına büyük bir modernleşme değeridir.” ifadelerini kullandı.

“Burada esas amacım Türkiye’nin bugünkü durumunu değerlendirmek fakat bunu dışarıdan biri olarak yapıyorum. Sizler ülkenin içindesiniz ve bazen günlük hayatın içinde bazı şeylere alışılıyor. Halbuki dışarıdan bakınca durumun ağırlığı çok daha net görünüyor.” diyen Amor’un açıklamaları şöyle:

“Ekrem İmamoğlu’na yönelik süreç bunun en açık örneği. Arkadaşlarımla konuştuğumda hâlâ ‘hukuki açıdan bakalım, kampanya yürütürüz’ gibi sakin tepkiler alınca gerçekten şaşırıyorum. Çünkü ortada sadece hukuksuzluk değil, toplumun çok büyük bir kesimini etkileyen büyük bir adaletsizlik var. Daha da üzücü olan, toplumda bu adaletsizliği kanıksamaya başlayan bir kesimin oluşması.

Burada bulunduğum günlerde Özgür Bey ve Ekrem Bey’le görüşme imkânı buldum. İkisi de son derece ilham verici kişiler. Ankara’da yaptığımız görüşmede, CHP’nin meşhur beyaz kedisinin bile bulunduğu o samimi ortamda büyük bir kararlılık gördüm.

İstanbul’da Ekrem Bey’in çalışma odasını ziyaret ederken yaşadığım his çok ilginçti. Sıradan bir koltukta, lüksten uzak bir ortamda oturuyorsunuz fakat birkaç dakika içinde bir filmin sahnesindeymiş gibi büyük bir siyasi aktörün ülkesinin geleceğini yönlendirdiği bir mekânda olduğunuzu hissediyorsunuz. Gerçekten ne yapacağını bilen bir liderle karşı karşıya olduğumu hissettim.

Bu ziyaretlerden sonra Brüksel’e döndüğümde Avrupa’nın Türkiye’ye karşı daha güçlü dayanışma göstermesi gerektiğini tekrar söyledim. Avrupa Birliği içindeki sessizlikten utanç duyduğumu açıkça ifade ettim. Bazı liderlerin Türkiye’deki demokrasi mücadelesine destek vermekten kaçınması Avrupa’nın ahlaki zayıflığını gösteriyor.

Avrupa Birliği içerisinde ‘Türkiye’yi artık istemiyoruz’ diyen yok. Tam tersine, hiçbir lider çıkıp böyle bir şey söyleme ihtiyacı dahi duymuyor. Çünkü Türkiye’nin üyelik perspektifinin önünü tıkayan asıl şey, Türkiye’de yapılan hatalar. Yani kimse ‘Türkiye’yi istemiyoruz’ demiyor ama Türkiye’nin üyelik yolunun tıkanmasına neden olan gelişmeler ortada.

Avrupa’da bugün akılcı düşünceyle irrasyonel kimlik siyasetinin çatıştığı bir dönem yaşıyoruz. Avrupa Birliği bilim, akılcılık ve rasyonalite üzerine kurulu bir projedir. Türkiye’deki gelişmeler bu açıdan da çok yakından izleniyor. Raporlarımıza bu nedenle Türkiye’deki demokratik gerilemeyi açıkça yazmak zorundayız.

AB üyelik süreci bir liyakat sürecidir. Bu süreç hem aday ülkeyi hem de Avrupa Birliği’ni bağlar. Türkiye yükümlülüklerini yerine getirirse, AB’nin de yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekir. Hatta bazı muhataplarımın da söylediği gibi üyelik gerçekleşmese bile Avrupa standartlarına uyum süreci Türkiye için başlı başına büyük bir modernleşme değeridir.”