İnsan Hakları Derneği İHD Şanlıurfa Şubesi, Özgürlük için Hukukçular Derneği Şanlıurfa Şubesi ve Şanlıurfa Barosu, İnsan Hakları Haftası kapsamında panel düzenledi.
Şanlıurfa Barosu Tahir Elçi Konferans Salonunda gerçekleşen panele, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.
Panelin ilk oturumuna panelist olarak Saha Araştırmaları Merkezi (SAMER) Genel Koordinatörü ve Barış Grubu üyesi Yüksel Genç ve Sosyolog ve yazar Veli Saçılık katıldı.
Şanlıurfa Barosu İnsan Hakları Merkezi Divan üyesi Avukat Ferhat Oldurur’un moderatörlüğünde gerçekleşen panelde konuşan Yüksel Genç, “Otoriterleşen bir ülkede ifade özgürlüğü” üzerine bir sunum yaptı.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün Türkiye’de süreçle doğrudan bağının olduğunu belirten Yüksel Genç, “Bu sürecin başından beri Kürt hareketi, iki şeyi talep ediyor. Birincisi düşünce ve ifade özgürlüğüdür. İkincisi ise örgütlenme özgürlüğüdür. Bunu sağladığın zaman toplumsal dönüşüm başlar. Bu ikisi sağlandığı zaman demokratikleşme başlar. Bu olgular çözüm sürecini güçlendiren yaklaşımlardır” diye konuştu.
Düşünce özgürlüğü ve çözüm süreci arasındaki bağ üzerinde duran Yüksel Genç, “Türkiye’nin düşünce özgürlüğü üzerine konuşmak çok zor. Bunu sadece biz düşünmüyoruz dünya da bunu düşünüyor. Uluslararası araştırmalara baktığımız zaman da bu tabloyu açıkça görebiliyoruz. Hak ve özgürlüklerin her zaman kısıtlandığını görüyoruz” dedi.
Çatışma ve çözüm süreçlerinin yöntemlerine dikkat çeken Yüksel Genç, “Şu an burada yürütülen çözüm süreci temkinli diye tanımladığımız süreç var. Bazı yöntemde otoriteden taviz vermeyen bir yoldur. Biz buna kontrollü süreç diyoruz. Bu tür kontrollü süreçlerde bilgi akışı sınırlıdır. Medya üzerinde çok baskı vardır. Güvenlikçi yasalar korunur. Ademi merkeziyet konuşmalarından kaçınıldığı görülür. Özerlik, kendini yönetme, kimliksel ve inançsal özgürlüklerin dile getirildiğini fazla görmeyiz. Bu süreçlerde siyasi rahatlama olur ama düşünce ve ifade özgürlüğü baskı altında olur. Bugün belli oranda süreç konuşuluyor, fakat hala katı kırmızı çizgiler var. Özgürlük alanı genişlediği düşünülse de baskıcı yapısı durur. Bundan dolayı şu an yaptığımız araştırmalarda halkın ciddi anlamda temkinli olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Sosyolog ve yazar Veli Saçılık ise ifade özgürlüğünün sözle başladığını belirterek, “Bu ülkede Türkler kadar Kürtler de özgür olacak. Suniler kadar Alevilerde özgür olacak. Patronlar kadar emekçilerde haklarını dile getirebilecek. 2010’da bazı şeyleri çok daha yük sesle söyleyebiliyorduk. Ama o zaman çok daha örgütlü olduğumuz için sesimizi çıkarıyorduk. Bugün o süreç kadar rahat konuşamıyorsak bunda iktidarın baskıcı yaklaşımının yanında birazda bizim suçumuzdur. Örgütlülüğümüz o kadar güçlü değil. Yeterince güçlü olursanız ve yeteri kadar baskı yaratabilirseniz kazanım elde edebiliriz. Şu an da biz yalnızız. İmralı’daki tecritten F tiplerindeki tecride, şimdikilerdeki kuyu tiplerindeki tecride kadar tecrit ediliyoruz. Yalnızlaştırılıyoruz. İfade özgürlüğü dediğimiz şey yasayla kanunla sınırlanan veya bununla sınırlanan şey değildir. Örgütlülük arttıkça ifade özgürlüğü daha çok elde edilir” diye konuştu.
AİHM kararlarına dikkat çekildi
Panelin ikinci oturumunda ise, “Cezasızlık politikaları, zamanaşımı sorunları, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının yargı sistemimizde uygulanmaması” konusu üzerine sunumlar yapıldı.
ÖHD Şanlıurfa Şubesi Eşbaşkanı Avukat Gül Fehime Binici moderatörlüğünde düzenlenen oturumda ÖHD Genel Merkez Yöneticisi Avukat Ebru Akkal ve Cumartesi İnsanı Avukat Eren Baskın panelist olarak sunum yaptı.
ÖHD Genel Merkez yöneticisi Ebru Akkal, “Bugünkü hukuk toplumun ortak konsensüsünü esas almak yerine bireyci ve ataerkil bir hukuktur. Hukukun temel karakteri, şu anki yaşadığımız hukuksal sorunların temelidir” dedi.
AİHM’in hak ihlali kararlarına değinen Ebru Akkal, “Türkiye’de ilk uygulanmayan karar Sayın Öcalan hakkında verilen ‘umut hakkı’ ihlali karardır. Tabii ki ‘umut hakkı’nın kendisi aynı zamanda yaşam hakkıyla çok ilgili. İlk olarak 1999 yılından itibaren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapıldı ve 2005 yılında ilk kez kendisinin özgürlük ve güvenlik hakkıyla işkence ve kötü muamele yasağı ihlal edilmesine dahil karar verildi” diye konuştu.
‘Onurlu bir barış için affetmeye hazırım’
Cumartesi İnsanı Avukat Eren Baskın ise gözaltında kaybettirilen babasının hikayesini anlattı.
İnsan hakları aktivisti olarak sürdürdükleri mücadeleyi anlatan Baskın, özellikle zaman aşımına karşı verdikleri mücadeleye değindi.
Faili meçhul cinayetlere dikkat çeken Baskın, “Onurlu bir barış olacaksa ben affetmeye hazırım. Bunu yüksek bir sesle de söyledim. Gerek sosyal medyadan gerek tanıştığım beraber mücadele ettiğim arkadaşlarıma bunu anlatmaya çalıştım. Ben affetmeye hazırım. Ne olursa olsun bu barış sürecinde eğer ki bir katkımız olacaksa buna bir birey olarak en azından katkı sunabilmek için durumu biraz daha genele yaymam gerektiğini düşündüğüm için affetmeye hazırım dedim. Bugün de öyle söylüyorum” ifadelerini kullandı.




