• Ana Sayfa
  • Manşet
  • Gültan Kışanak: Biz başka bir alternatif sunacak güçteyiz

Gültan Kışanak: Biz başka bir alternatif sunacak güçteyiz

Yeşil Sol Parti panelinde konuşan Kürt siyasetçi Gültan Kışanak,”Bundan sonra sözümüzü daha güçlü kılıp bu açılan kapıyı daha aralayabilir, sürecin rotasını istediğimiz yöne çevirebiliriz” dedi.

Gültan Kışanak: Biz başka bir alternatif sunacak güçteyiz
Gültan Kışanak: Biz başka bir alternatif sunacak güçteyiz
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 20 Aralık 2025 19:15

Yeşil Sol Parti’nin, Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında düzenlediği “Kurucu siyasete çağrı” paneli Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (Tüm-Bel Sen) Genel Merkezi’nde yapıldı.

“Barış, demokrasi ve ekolojik geliş için kurucu siyaset” temasıyla düzenlenen panelin kolaylaştırıcılığını Aydın Şimşek ve Deniz Gümüşel üstlendi.

Panelin konuşmacılarından DEM Parti Strateji Kurulu Üyesi Gültan Kışanak, “Bu mücadeleyi iktidar, seçim, parlamento arasına sıkıştırmanın devrimci demokratik siyasete en büyük zararı vereceğini düşünüyorum. Biz başka bir alternatif sunacak güçteyiz. Bunun tarihsel mirası var.” ifadelerini kullandı.

İki oturumdan oluşan panelin ilk oturumunda, panelistler CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Parti Meclisi (PM) Üyesi Deniz Derinyol ve Ekoloji Aktivisti Mehmet Horuş’un konuşmaları yer aldı.

İkinci oturumda ise İnsan Hakları Aktivisti Veli Saçılık, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Strateji Kurulu Üyesi Gültan Kışanak ve Yeşil Sol Parti Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Naci Sönmez konuştu.

Birinci oturumda ilk olarak söz alan CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, Barış ve Demokratik Toplum Süreci ile tüm tarafların barışmak için diyalog kurması gerektiğini ifade ederek, “Partimizdeki ortak duygu demokrasi isteğimizdir. Bunun için barış ekmek su kadar ihtiyaç. Barışın olmadığı yerde adaletten eşitlikten söz etmek mümkün değil. Gelinen noktada barışı, sadece silahların susması anlamına gelmesi mümkün değil. Barış, demokrasi ve barış kültürü ile sağlanır. Konuşmadan barışmak mümkün değil. İlgili tarafların özgürce, enine boyuna konuşması lazım. Barışın kurban edildiği bir siyaset yerine barışın, sokaklarda sağlandığı bir siyasetin yürütülmesi gerekiyor” dedi.

Ardından konuşmasını yapmak üzere söz alan SYKP PM Üyesi Deniz Derinyol, kapitalizmin artık sadece emek ve sermaye arasında çelişki değil insanlık ve sermaye arasında bir çelişki haline geldiğini ifade ederek, “Dünyada burjuva, proto faşist iktidarların yükselişe geçmesi tesadüfi değildir. Yeşil kapitalizmin sadece bir oksimoron olduğunu, sermayenin olağan eğilimleri nedeniyle böyle olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Kadınlar açısından da bakım ve yeniden üretim krizinin de sadece keyfi bir uygulama olmadığını kapitalist krizin bir gerekliliği olduğunu görmek gerekiyor” dedi.

Ekoloji aktivisti Mehmet Horuş, konuşmasına Abdullah Öcalan’ın İstanbul’daki uluslararası konferansa sunduğu metni ile başlayan sosyalizm tartışmalarına değinerek yürütülen tartışmaların kısır ve soyut olduğunu belirtti.

Horuş, “Kürt Özgürlük Hareketi son 50 yılda canlı bir varlık gibi dünyanın bu dönüşümlerinden de beslenerek pratik bir faaliyet içerisinden konuşuyor. Yeşil harekette de bir dönüşüm oldu. Batılı, kuzeyli, iyi eğitimli orta sınıfların hareketi olan yeşil hareket, son 20 30 yılda dünyanın güneyine kaydı. Bizde de öyle oldu. Greenpeace’i TEMA’yı görüyordunuz, Akbelen Şırnak köylüsünü görüyorsunuz artık. Ekolojik hareket, dünyanın kapitalistleşmemiş topraklarına kaydı.” diye konuştu.

Soru cevap bölümünün ardından ilk oturum sonlandı.

Verilen aranın ardından ikinci oturum, Veli Saçılık’ın konuşması ile başladı.

Saçılık hak savunuculuğu yaparken mağdurun adına konuşulmaması, mağdurun yanında durulması gerektiğini vurguladı.

Veli Saçılık, olağanüstü saldırılar karşısında olağanüstü dayanışmanın gerekliliğini vurguladı.

DEM Parti Strateji Kurulu Üyesi Gültan Kışanak ise, siyasetin bütün ihtiyaçları sıralayıp tercihler yapılan bir alan olduğunu ifade etti.

Siyasette ihtiyaç sıralamasından kaynaklı öncelik sıralamasında farklılıklar olabileceğini dile getiren Gültan Kışanak, “Kürtlerin gündemi ile Türkiye’nin batısında yaşayanlar arasında farklılıklar olacağını kabul etmek gerekiyor. Fakat burada bir hiyerarşi ya da önemlilik atfetmeden ilişki kurmak gerekiyor. Akbelen’de toprağı için direnen köylü ile ana dil hakkı için direnenin gündemi farklı ama biri diğerinden kıymetsiz ya da önemsiz değil. Kurucu siyasetin sacayağını doğru oturtursak kesişimsel alanlarımızın olduğunu göreceğiz. Ortak mücadele konusunda bir toplumsal hareket açığa çıkarma konusunda eksikliklerimizin altında yatan temel neden, bunun tek bir parametreye indirgenmesidir. Her türlü ezilmişlik biçiminin, bizi birbirimize bağlayan bir kesişimsel alanı var” dedi.

Türkiye demokrasi mücadelesinin direnişi karşısında, iktidarın başka bir zemin açmak zorunda kaldığına işaret eden Gültan Kışanak, sürecin iktidarın güdümünde olmadığını belirtti.

Gültan Kışanak, “Bu süreci iktidarın oyun alanı gibi görüp reddetmek, bir siyaset biçimi olamaz. Bu alanın açılması için hep birlikte direnerek zorlayıcı rol oynadık. Geldiğimiz aşamada böyle bir süreç açıldı. Bu kapının aralanmasını sağlayan direnişin sahibi bizler, bundan sonra sözümüzü daha güçlü kılıp bu açılan kapıyı daha aralayabilir, sürecin rotasını değiştirebiliriz. İktidarın ne kadar kötü olduğunu tartışmak yerine iktidarı daha da sıkıştırabileceğimiz bir toplumsal enerji ortaya çıkarabiliriz. Biz çok iktidar gördük. Benim çalıştığım gazete bombalandığında, SHP-DYP koalisyonu iktidardaydı. Belki de SHP, DYP’yle o koalisyonu kurmasaydı topyekun bir savaş konsepti uygulanamayacaktı başka bir direniş ortaya çıkacaktı. O kadar köy yakılmayacaktı, o kadar faili meçhul cinayet işlenmeyecekti. Bu mücadeleyi iktidar, seçim, parlamento arasına sıkıştırmanın devrimci demokratik siyasete en büyük zararı vereceğini düşünüyorum. Biz başka bir alternatif sunacak güçteyiz. Bunun tarihsel mirası var. Barış ve demokrasi mücadelesini uzun soluklu bir mücadele olduğunu yaşayarak öğrendik. Barış ve Demokratik Toplum Süreci olarak adlandırdığımız sürecin bize alanlar açmasını bekliyorum” şeklinde konuştu.

Abdullah Öcalan’ın sunduğu perspektif ile başlayan sosyalizm tartışmalarının süreçten bağımsız olmadığını ifade eden Gültan Kışanak, “Ana dil mücadelesinin de emek mücadelesinin de demokratik tahayyüllerimiz ile bir ilişkisi var. Önceliklerimizin kesişim alanına ve ortak perspektife bakmak gerekiyor. Yoksa ‘herkes kendi derdine yansın kendi mücadelesini yürütsün’ olur. Kaldı ki Kürtler açısından ana dil ne kadar önemli bir sorun ise emek sorunu da en az onun kadar önemli, ekoloji sorunu da bir o kadar önemlidir. Türkiye’nin batısındaki emek sorununu daha yakıcı yaşıyor ama bunun ana dil sorunu ile bağlantısını görmüyor. Bu kadar büyük bir yoksulluk krizi varsa onun savaşla Kürt sorunu ile bağlantısını görmedikleri için ana dil sorunu öteleniyor. Bu süreçle birlikte sosyalizm tartışmalarının başlaması da tesadüf değil. Kürt hareketi şunu söylüyor: ‘Ben sadece devletle olan ilişkimi çözmekten ibaret bir yaklaşım içerisinde değilim, benim bir gelecek tahayyülüm var.’ Demokratik toplumu da demokratik ulus sosyalizmi ile kurma tahayyülü var. Bu sadece iktidarla bir şeyde anlaşıp anlaşmama meselesine indirgememek için açılmış bir başlıktır. Sürecin başlamasındaki önemli nedenlerden biri de Kürt hareketin stratejik dönüşüm ihtiyacı duymasıdır. Bu stratejik dönüşümü de iktidarla pazarlık yapmadan politik-ideolojik gerekçelerle sıralayarak silahlı mücadeleden demokratik mücadele alanına geçmek gibi stratejik bir kararlılığı da var. Bu süreci nasıl iyi bir şekilde yürütebiliriz konusunda Türkiye solu motive olmadı. Burada Kürtler ve AKP masada baş başa kalıyor. CHP’nin raporu ‘Türkiye’de Kürt sorunu yok’ raporu aslında. Bence bu bizim hepimizin başarısızlığıdır” ifadelerini kullandı.

Son olarak söz alan Yeşil Sol Parti MYK Üyesi Naci Sönmez, öznelerle birlikte siyaset kurmanın önemine değinerek “Partiyi yeniden kurarak kurucu siyaseti yeniden kurduk. Solda büyük bir ayrışma bizi bekliyor. Farklı yaklaşımları müzakere eden bir sürece girmiş bulunmaktayız. Herkesi anlamaya çalışarak, kendimizi güçlendirerek dayanışma içerisinde olacağız” diyerek oturumu kapattı.

Soru cevap bölümünün ardından panel sona erdi.