11’inci Yargı Paketi TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Paketin infaz indirimi içeren 27’nci maddesinden, deprem suçları çıkarıldı.
Buna göre, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun Geçici 102uncu Maddesinde yapılan değişiklikle, 31 Temmuz 2023 tarihinden önce suç işleyenlerin üç yıl erken açık ceza infaz kurumu ve/veya denetimli serbestliğe ayrılabilme imkanı tanıyan düzenleme kabul edildi.
11’inci Yargı Paketi’nden siyasi tutukluların yararlanmadığına işaret eden DEM Partili milletvekilleri, “Kürtler annesini görmesin’ paketidir on birinci yargı paketi” dedi.
AİHM’in mahkum ettiği DGM’lere işaret edildi
Genel Kurul’daki görüşmelerde söz alan DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan, Türkiye’de adaletsizlik üzerine kurulu bir düzenin olduğunu, bu düzenin bugüne kadar getirilen 11 pakette rağmen giderilmediğini ifade etti.
“Adaletin çivisi çıkmıştır” diyerek, sözlerini sürdüren Tanhan, “vicdanlı olun” çağrısında bulundu.
Cezaevinde bulunan ve 30 yıl ceza verilen tutuklulara işaret eden Tanhan, bu tutuklulara dönemin Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) tarafından ceza verildiğini ancak bu mahkemelerin AİHM tarafından mahkum edildiğini, buna rağmen yeniden yargılamanın yapılmadığını söyledi.
Tahliyeleri engellenen mahpuslar
Tahliyeleri gelen mahpusların İdare ve Gözlem Kurulları kararları ile tahliye edilmediğini aktaran Tanhan, “Mardin’in Kızıltepe ilçesindeki Bahattin Öncü’nün hikâyesini anlatacağım. Otuz yıl cezaevinde kalmasına rağmen infazı ertelendi ve hasta olan annesi daha fazla dayanamayarak o süreçte yaşamını yitirdi. Annenin yaşama tutunma umudu bu infaz kurullarının erteleme kararıyla o kadar tükendi ki anne yaşamını yitirdi. Yine, başvurusu üzerine cenazeye katılmak istedi, taziyeleri kabul etmek istedi; işte, yine, bu kurulların kararlarıyla bunu yapamadı, cenazesine, taziyesine katılamadı. Bir diğer husus geçenlerde yaşandı. Yine, otuz yılını tamamladı, dokuz ay ertelendikten sonra anne yoğun bakımdayken bu sefer Adalet Bakanlığının yetkilileri izin verdi, annesini görmek için hastaneye geldi, yoğun bakımdayken annesini gördü ve bir saat sonra anne yaşamını yitirdi, bir saat sonra” diye konuştu.
Kürtler için, ‘Kürtler annesini görmesin’ paketidir
11’inci Yargı Paketi’ne tepki gösteren Tanhan, “DGM’lerle yargılayacaksın, ceza vereceksin, üstüne bir de hakkı olan her şeyi de ayaklar altına alacaksın, ‘Kürt, annesini görmeyecek’ diyeceksin. Bu paketin de başka bir açıklaması yok. On birinci yargı paketinin getirdiği nokta bu; Kürtler açısından, Kürtler için, ‘Kürtler annesini görmesin’ paketidir on birinci yargı paketi. Bundan sonra yapılacak paketlerin de hiçbir önemi yok çünkü paketlerle olacak bir şey değil; zihniyetin değişmesi gerekir, adaletin, hukukun üstünlüğünün yerleşmesi gerekir. Eğer biz bunu yapamazsak değil 11 tane yargı paketi 51 tane de yargı paketi getirsek sonuç bu olur” diye konuştu.
Mağduriyetleri artırıyor
Söz alan DEM Parti Bitlis Milletvekili Semra Çağlar Gökalp, AK Parti’nin çıkardığı paketler ile mağduriyetleri artırdığını ifade etti.
Yargı ve adalet sistemini eleştiren Semra Çağlar Gökalp, “Yargı, yurttaşın gözünde hak aranan, adalet beklenen bağımsız bir mekanizma olmaktan çıkmıştır; sınırları iktidar tarafından çizilen, kimin ne kadar konuşacağına, itiraz edeceğine, hatta umut edeceğine karar veren bir kontrol alanına dönüşmüştür. Bu algı, soyut değildir, somut hayatlara, somut acılara dayanmaktadır. Bitlis, işsizliğin, yoksulluğun, kimliksizliğin, gençlerin geleceksizliğinin her geçen gün daha da derinleştiği bir il, işte o hukuk dışına itilmişlerin coğrafyası. Son yıllarda basına yansıyan intihar vakaları, borç nedeniyle kapanan küçük esnaf dükkânları, mevsimlik işçiliğe mahkûm edilen gençler adaletin sadece mahkeme salonlarında değil, hayatın içinde de çöktüğünü herkese göstermektedir” dedi.
Türkiye’de adaletin Kürtler, muhalifler, kadınlar, yoksullar, gençler, emekçiler, hukukçular ve özgür basın için ya askıda ya da bütünüyle dışlandığını belirten Semra Çağlar Gökalp, “Türkiye yeni bir yüzyıldan söz ediyorsa, iktidar bu yeni yüzyılda adalet damgasını vurmak istiyorsa bunu eski yöntemlerle yönetemez, önceki yüzyıldan miras kalan yanlışlarla bu yüzyılı doğru bir temelde kuramaz. Adalet, cezayı büyüten değil, hukuku büyüten bir mekanizma olmalıdır. Yoksulluğun, borcun, işsizliğin ve politik muhalefetin suç gibi ele alındığı bir düzen yerine, onarıcı ve toplumsal adalet anlayışı esas alınmalıdır. Hukuk dışına itilmiş tüm kesimler için eşit yurttaşlık temelinde yeniden dâhil etme politikası hayata geçirilmelidir. Adalet, kapalı salonlarda yazılan paketlerle değil toplumun kendisiyle birlikte kurulmalıdır. Meclis bu ülkenin tüm halklarının ve inançlarının, adalet taleplerinin gerçek temsilcisi hâline gelmelidir. Türkiye halklarının tamamını hukukun içine alan hakiki adaleti savunuyoruz” diye belirtti.
DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın da yurttaşların yargı mekanizmasına güveninin olmadığını söyledi.
Meclis’in bu sorunu çözmediğini belirten Akın, paketin sorunları daha da derinleştirdiğini ifade etti.
İbrahim Akın, “Eğer gerçekten yeniden bir sağlıklı hukuk yapabileceksek, toplumsal uzlaşmayı gerçekleştirebileceksek palyatif çözümlerle, ara çözümlerle, yanlış politikalarla, tedbir alma biçimleriyle, baskı politikalarıyla bu işi yapamayacağımızı artık kabul edin, böyle yönetilemeyeceğini görün çünkü böyle yönetilme hâli ister istemez toplumsal olarak kutuplaşmayı derinleştirdiği gibi toplumsal çürümeyi de sağlıyor, yüzleşmeyi engelliyor” diye konuştu.
Bingöl Milletvekili Ömer Faruk Hülakü ise “Siz ise sorun çözmek yerine daha da sorun üretmeye devam ediyorsunuz. O kadar büyük mağduriyetler var ki ve bu mağduriyetler o kadar geniş bir toplumsal alana yayılmış ki saymakla bitmez, anlatmakla tükenmez ancak dilimizin döndüğünce birkaç soruna değinmek istiyoruz: Ailelerle birlikte neredeyse 100 binlerce insanı bulan TCK 158 mağdurları uzun zamandır çözüm arıyor. Toplumda ‘IBAN mağdurları’ olarak bilinen bu yurttaşlar suç kastı olmaksızın hesaplarını kullandırdıkları için cezalandırılıyorlar. Bunlar sadece IBAN’larını verdikleri için cezalandırılıyorlar; asıl suçlular dışarıda ama onlar içerideler. Bu mağduriyeti yaratan ise bizzat iktidarın kendisidir; KHK mağdurlarından bahsediyoruz. 2016 yılından bu yana yaşadıkları sayısız sorun var. Haklarında hiçbir yargılama yapılmaksızın kararlar verildi, on binlerce insan ihraç edildi; masumiyet karinesi ve lekelenme hakkı başta olmak üzere birçok temel hakları ihlal edildi; çoğunun özel işlerde çalışmasına dahi engeller çıkarıldı, her birisi sivil ölüme terk edildi” ifadelerini kullandı.
Hülakü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Açık cezaevinden ayrılma, denetimli serbestliğe çıkma ve koşullu salıvermelerden faydalanma gibi infaz uygulamalarından yararlanabilmek için iyi hâlli olma şartı öngörülüyor, disiplin cezaları ise iyi hâli engelleyen başlıca sebeplerdendir. İyi hâlli olmadığına karar verilen yüzlerce mahpus kademeli infaz sürecinden faydalanamıyor. Oysa disiplin cezası genel infaz usulleri karşısında ikinci nitelikte talidir. Esas itibarıyla, geçici olan disiplin cezaları uygulamada mahpuslar için ikinci bir mahkeme hükmüne dönüşüyor. Disiplin cezası sebebiyle tahliye olamayan yurttaşlar da çözüm bekleyen bir başka kesim. Sonuç olarak, önümüzdeki metin özgürlükleri genişletmiyor, eşitliği güçlendirmiyor, adaleti tesis etmiyor, toplumu daha güvenli kılmıyor, devleti daha güçlü kılıyor. Bu Meclis korku üzerinden yasa yapmamalı, ceza üzerinden siyaset kurmamalı.”
Paketler çözüm değil
DEM Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk da, cezasızlık politikasına dikkat çekerek halkın buna tepki göstermeye başlaması sonrasında AK Parti’nin paketler getirdiğini söyledi.
Bu paketler ile cezaların artırıldığını, ancak bunun çözüm olmadığını belirten Burcugül Çubuk, “Cezasızlık politikası artırılmış ceza değildir, suçun önlenmesidir, suçun engellenmesidir. Kadın katliamlarında biz ‘Yasada yazan suç verilmiyor, ceza verilmiyor, kadın katilleri kollanıyor.’ diyoruz. ‘Cezasızlık politikası’ dediğimiz o katillere, faillere gereken cezanın verilmemesi. Çocuk istismarında failler salıveriliyor yani hak ettikleri cezayı almıyorlar. Bunlar yasada varken pratikte yok, cezasızlık politikası budur. Cezasızlık suça uygun cezanın verilmemesidir. Siz istediğiniz kadar cezaları artırın, bu, cezasızlık politikasını ortadan kaldırmayacak çünkü bu yargı mekanizması erkeği kollar, bu yargı mekanizması işçiyi katleden patronu kollar, bu yargı mekanizması torba tutandan önce o uyuşturucuyu bu ülkeye sokanı kollar” diye konuştu.




