Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad ve beraberindeki 4 kişi ile 3 mürettebatı taşıyan özel jet, Esenboğa Havalimanı’ndan dün akşam havalandıktan sonra Ankara Haymana’da Kesikkavak köyünde boş araziye düştü.
Önceki gün TBMM Genel Kurulu’nda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Libya’daki görev süresinin 2 Ocak 2026’dan itibaren 24 ay uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi kabul edilmiş, tezkereye sadece DEM Parti “hayır” oyu vermişti.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile de görüşen Libya Genelkurmay Başkanı ve beraberindeki heyet, Ankara’ya resmi ziyaret kapsamında gelmişti.
Al Haddad’ın uçağının düşmesinin ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Uçak kazası hem düşündürücü hem de ziyadesiyle üzücüdür”şeklinde dikkat çekici bir açıklama yaptı.
Libya Genelkurmay Başkanı’nın uçağının resmi ziyaret için geldiği Ankara’da düşmesinin ardından Kuzey Afrika’nın bu stratejik ülkesi tekrar Türkiye’nin gündemine girdi.
Kolonyal dönemden Kaddafi iktidarına
Libya, 16’ncı yüzyıl ortalarında Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetine girmesinin ardından, 1911’de bu kez bir başka kolonyal döneme adım atarak İtalya sömürgesi oldu.
Bu dönemde İtalyan sömürgeciliğine karşı Ömer Muhtar tarafından başlatılan direniş hareketi ise Ömer Muhtar’ın yakalanarak idam edilmesi sonucunda başarısızlığa uğradı. II. Dünya Savaşı‘ndan sonra bölge Fransa ve Birleşik Krallık‘a bırakıldı. Birleşmiş Milletler 1949’da Libya’nın bağımsız bir ülke olması gerektiği kararını aldı. Görüşmelerde Libya’yı, 1920’lerden beri İtalyanlarla mücadele etmiş olan, sonrasında Mısır’a sürgüne giden Şeyh İdris temsil etti.
1951’de Libya bağımsızlığını kazandı ve Birleşmiş Milletler aracılığıyla bağımsızlığa kavuşan ilk ülke oldu. İdris ülkenin kralı oldu.
Bölgede petrol bulunmasının ardından petrol arama ve işletme ruhsatı önce ABD, İngiliz ve Fransız tekellerine dağıtıldı.
1969’da, ordunun genç subaylarından Albay Muammer Ebu Minyar El-Kaddafi bir grup subayla birlikte (Hür Subaylar Hareketi) Kral İdris‘e karşı bir darbe yaptı. Monarşi sona erdirildi ve Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi kuruldu.
Sosyalizm ve İslam karışımı bir politik rejim kuran Muammer Kaddafi’nin 42 yıl süren iktidarı 2011’de Arap Baharı protestolarının bu ülkeye de “sıçramasıyla” sona erdi.
Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi’nin kararına dayanarak Fransa, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri‘nin önderliğinde Libya’ya karşı 18 Mart 2011 akşamı havadan askerî operasyon başlattı.
Bu müdahalenin ardından Kaddafi 23 Ağustos 2011’de isyancılar tarafından linç edilerek öldürüldü ve ülkede 42 yıllık bir dönem sona erdi.
Kaddafi rejimi resmi olarak 20 Ekim 2011’de devrildi.
Anti-Batı bir çizgiye sahip izlenimi veren Kaddafi, diğer taraftan İngiltere ve Fransa gibi ülkenin yer aldığı coğrafyayı “arka bahçesi” gören ülkelerle kimi ilişkiler içindeydi.
Fransa’da 2007-2012 yıllarında Cumhurbaşkanı olan Nicholas Sarkozy, “2007’de cumhurbaşkanı seçim kampanyasını yürütmek için Kaddafi’den yasa dışı maddi destek aldığı” gerekçesiyle verilen ceza sonrası adli kontrolle serbest kaldı.
Financial Times’ın bu yılın başında yayımladığı gizli belgeler ise, Tony Blair liderliğindeki dönemin İngiltere hükümetinin, 2004 yılında BAE Systems lehine Libya’ya silah anlaşması için baskı yaptığını ortaya koyuyor. Belgelerde, Blair’in, şirketin taleplerini Kaddafi yönetimine ilettiği ve Libya ile yakın işbirliği içinde olduğu anlaşılıyor.
Çatışmaların başında, dönemin Libya ordusu Kaddafi’ye bağlı olanlar ile isyancılara destek verenler olarak ikiye bölünmüştü. Ankara’daki uçak kazasında ölen Genelkurmay Başkanı Mohammed Ali Ahmed al-Haddad isyancı güçlerin yanında yer aldı.
Al-Haddad Kaddafi güçlerinin saldırısı altındaki Misrata’da isyancı güçlerin komutanıydı. Al Haddad 2014’te başlayan iç savaşta ise Trablus’a destek verdi.
Kaddafi sonrası: Bölünmüş bir Libya
Muammer Kaddafi’nin 2011’de devrilmesinden sonra Libya’da Birleşmiş Milletlerin (BM) meşru kabul ettiği Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile ülkenin doğusundaki Tobruk ve Bingazi merkezli Temsilciler Meclisi (TM) arasındaki anlaşmazlıklar, fiili bir bölünmüşlük haritası ortaya çıkardı.
Halife Hafter’in komutasındaki Libya Ulusal Ordusu’nun (LNA) askeri desteğindeki TM 2014, UMH ise 2015’te kuruldu.
Libya’da, ülkenin doğusundaki silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’e bağlı güçler olan LNA ile batıda UMH’ye bağlı dünkü uçak kazasında ölen Muhammed Haddad’ın Genelkurmay Başkanı olduğu ordudan oluşan iki farklı askeri yapı bulunuyor.
Türkiye, Katar ve İtalya Trablus, komşu Mısır, BAE, Fransa ve Rusya ise doğudaki Tobruk yönetimini destekledi.
Taraflar arasında 2014’te başlayan iç savaşın ardından Birleşmiş Milletlerin (BM) girişimleriyle 17 Aralık 2015’te, Fas’ın Suheyrat kentinde varılan Libya Siyasi Anlaşması uyarınca Başkanlık Konseyi kuruldu. BM Güvenlik Konseyi 2259 sayılı kararla Başkanlık Konseyini Libya’nın tek meşru temsilcisi olarak tanıdı.
Konseyin Başkanlığına Fayiz es-Serrac getirildi. Ancak Başkanlık Konseyinin sunduğu hükümet listeleri General Halife Hafter’in baskıları nedeniyle Tobruk’taki Temsilciler Meclisinde onaylanmadı. Sonuç olarak BM girişimiyle kurulan bu idari ve siyasi mimari pratikte hayata geçmedi.
Libya’daki bölünmüş idari yapı nasıl ortaya çıktı?
Libya’daki üst düzey kurumlar; yasama işlevini yerine getiren “Temsilciler Meclisi” ve bu meclisin üst kanadı olarak görev yapan “Devlet Yüksek Konseyi” ile devlet başkanlığı görevini icra eden “Başkanlık Konseyi Başkanlığı” ve yürütme işlevini üstlenen UMH’den oluşuyor.
Ülkenin doğusundaki TM ile batısındaki UMH, Devlet Yüksek Konseyi ve Başkanlık Konseyi arasında 2015’ten bu yana çeşitli dönemlerde birçok konuda anlaşmazlıklar yaşandığı için söz konusu “yürütme” görevi işleyiş kazanmadı.
Libya Siyasi Anlaşmasına göre, TM’nin de özellikle tartışmalı konularda Devlet Yüksek Konseyinin onayı veya görüş beyanı olmadan kanun çıkarma yetkisi bulunmuyor.
Başkent Trablus’taki Abdulhamid Dibeybe’nin Başbakanı olduğu UBH, 2021 yılında ülkenin doğusu, batısı ve güneyinden bakanların atanmasıyla birleşik bir hükümet yapısında kuruldu.
Dibeybe liderliğindeki hükümet, 10 Mart 2021’de TM’nin güven oyunu alarak görevine başladı. Ancak kısa sürede meclis, hükümetle çeşitli konularda anlaşmazlıklar yaşadı.
Temsilciler Meclisi, Şubat 2022’de Dibeybe hükümetinin görevine son verdiğini ve Bingazi’de yeni bir hükümetin kurulduğunu duyurdu. Birleşmiş Milletler ise TM’nin kurduğu hükümeti tanımadığını ve ülkedeki “meşru hükümetin” Dibeybe hükümeti olduğunu açıkladı.
Libya Başbakanı Dibeyde, yaptığı birçok konuşmada, UBH’nin ülkedeki meşru hükümet olduğunu ve seçimler yapılana kadar görevini sürdüreceğini ifade etti.
Ülkede şu anda Trablus’ta görev yapan Dibeybe hükümeti ile Bingazi’de TM’nin atadığı Usame Hammad hükümeti olmak üzere iki hükümet bulunuyor.
Libya ordusundan unsurlar, yerel milisler ve aşiret savaşçıları üzerine oturan bir askeri yapı olarak tanımlanan Hafter komutasındaki LNA’nın 2019’da Trablus’u ele geçirmek üzere başlattığı büyük taarruz, ülkeyi yeniden geniş ölçekli çatışma eşiğine getirdi.
23 Ekim 2020’de onaylanan kalıcı ateşkesle geniş ölçekli çatışmalar fiilen durdu ancak ateşkes, taraflar arasında süren ihtilaflar nedeniyle ülkede “barış” anlamına gelmekten uzaktı.
Karmaşık denkleme hangi ülkeler müdahil?
1950’lerin başında petrolün bulunmasıyla ABD, İngiltere ve Fransa’nın “ilgi alanı” haline gelen Libya’nın, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rekabeti ve Akdeniz üzerinden Avrupa’ya yönelen göçün ana geçiş noktalarından biri olması stratejik önemini daha da artırdı.
Diğer yandan Libya’nın güneyindeki Sahel bölgesinde El Kaide ve IŞİD bağlantılı cihatçı-selefi grupların varlığı son yıllarda dünyadaki önemli güvenlik sorunları arasında yer alan “cihatçı aşırılıkçılık” bağlamında kritik.
Libya, 2019’da Beşir’in halk isyanıyla devrilmesinin ardından 2023’ten bu yana kanlı bir iç savaş yaşayan Sudan ile de sınır komşusu.
Bu “kısmen yerel” denklemlerin dışında Libya bölgesel ve küresel devletlerin de yakın markajında.
Türkiye, 2011 yılında iç savaşın başlangıcından bu yana Libya’da aktif ülkeler arasında yer alıyor.
Önce Muammer Kaddafi’ye karşı mücadele eden ve Bingazi’de yoğunlaşan silahlı grupları destekleyen Türkiye, Libya’da iki farklı hükümetin ortaya çıkmasının ardından UMH’ye destek verdi.
Türkiye’nin özellikle Hafter’in operasyonlarının yoğunlaştığı dönemde insansız hava araçlarıyla (İHA) UMH’ye bağlı güçlere destek verdiği iddia ediliyor.
Ankara’nın Suriye’den de Libya’ya savaşçı taşıdığı iddia edilmişti.
UMH 26 Aralık 2019’da Türkiye’den resmî olarak askerî destek talep etti, TBMM de 2 Ocak 2020’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Libya’da görevlendirilmesini mümkün kılan tezkereyi onayladı.
Bu tezkere son olarak 22 Aralık’ta iki yıl süreyle uzatılmıştı.
Türkiye 2019-2020 döneminde “düşman tarafta” gördüğü Hafter ile son dönemde ise daha “dostane” ilişkiler kuruyor.
Halife Hafter’in oğlu Saddam Hafter’in Ankara’ya yaptığı ziyaretler, ilişkilerdeki bu değişimin en açık kanıtıydı.
Bu temaslar, Türkiye–Mısır ilişkilerindeki normalleşmenin ardından hız kazandı. Mısır, uzun süre Hafter’in en güçlü destekçilerinden biriydi.
Ağustos 2025’te MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Bingazi ziyareti ve Halife Hafter ile yaptığı görüşme ise bu sürecin en kritik adımı oldu. Aynı dönemde TSK’ye TCG Kınalıada Bingazi Limanı’na demirledi.
Rusya ise iddialara göre Hafter’in 2019’da Trablus’u ele geçirmek için başlattığı saldırıya destek için yüzlerce paralı asker göndermişti.
ABD’li yetkililer, Rus askeri şirketi Wagner grubu aracılığıyla savaşçı konuşlandırıldığını öne sürmüştü. Moskova ise ülkedeki Rusların varlığını kabul etmekle birlikte Rusya adına hareket etmediklerini savunmuştu.
Rusya’nın Libya’daki öncelikleri arasında Kaddafi döneminde yapılmış enerji anlaşmalarını devam ettirecek istikrarlı bir yönetim kurulması var.
Ayrıca, Libya’da kendisine yakın bir yönetimin göreve gelmesi, Rusya’nın Akdeniz’deki varlığını da güçlendirecek bir gelişme olarak gösteriliyor.
Almanya da, 2020 ve 2021’de Libya’daki durumu barışçıl bir şekilde çözmek için inisiyatif aldı. Berlin, tek bir hükümet kurulması konusunda fikir birliğine varma amacıyla Libya çatışmasının kilit taraflarını bir araya getiren bir dizi toplantı düzenledi.
Zawiya rafinerisi gibi stratejik açıdan önemli bir sahada Alman uzmanların aktif varlığı, Almanya’nın Libya’daki etkisini genişletmeye, değerli kaynaklara erişimi güvence altına almaya ve bölgedeki konumunu güçlendirmeye çalıştığı şeklinde değerlendiriliyor.
Mısır ise özellikle 2013 yılındaki askeri darbeden bu yana Müslüman Kardeşler başta olmak üzere radikal olduğunu düşündüğü İslamcı grupları ciddi bir güvenlik tehdidi olarak görüyor.
Mısır hükümeti, ülke sınırları içerisinde İslamcılara karşı yoğun operasyonlar düzenlerken, Trablus yönetiminin de bu grupları desteklediğini savunuyor.
Mısır’ın ayrıca Libya’ya yönelik çok ciddi ekonomik çıkarları da bulunuyor. 1991 yılındaki Birinci Körfez Savaşı’ndan bu yana Libya’dan aldığı ucuz petrol anlaşmasını, ülkenin istikrara kavuşmasının ardından da devam ettirmek istiyor.
Ayrıca, savaşın sona erip Libya’nın yeniden yapılandırılmasında Mısır, kendi şirket ve işçilerinin de rol almasını umuyor.
BAE de Mısır ile benzer şekilde Müslüman kardeşler türevi oluşumlarla küresel çapta mücadele etme amacının bir parçası olarak Hafter’in desteklenmesi gerektiğini savunuyor.
Libya’da NATO’nun hava operasyonları ve uçuşa yasak bölge ilan edilmesiyle Kaddafi’nin devrilmesinde önemli rol oynayan ABD, Hafter ile doğrudan temas kuruyor.
20 yıl ABD’de yaşayan ve ABD vatandaşı olan Hafter’in CIA ile geçmişte bağlantısı olduğu yönünde de ortaya atılan iddialar var.
Hafter, 2019’da Trablus’a yönelik taarruzu başlattığında dönemin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ile telefonda bir görüşme yaptı.
İtalya, Libya’ya coğrafi yakınlığı ve tarihi bağlarından dolayı buradaki gelişmeleri en yakından takip eden Avrupa ülkelerinden birisi.
Libya, Akdeniz’i geçerek İtalya üzerinden Avrupa’ya ulaşmak isteyen mültecilerin Afrika’daki en önemli çıkış noktalarından birini oluşturuyor.
İtalya’nın mülteci akınını durdurmak için Ulusal Mutabakat Hükümeti ile birlikte çalıştığı ve destek verdiği biliniyor.
Fransa ile Libya’da etkili bir diğer Avrupa ülkesi İtalya’nın çıkarları pek örtüşmüyor.
Fransa’nın Kuzey Afrika’daki en temel önceliğini radikal İslam ve bunun dolaylı olarak Avrupa’da yaratabileceği tehditleri kontrol altına almak.
Bu nedenle Fransa zaman zaman Libya-Çad sınırındaki radikal İslamcı gruplara yönelik hava operasyonu düzenledi.
Bu bağlamda Fransa, Hafter’e karşı mücadele eden bazı radikal gruplara yönelik hava operasyonları ile Hafter’in sahadaki ilerlemesine yardımcı oldu.
Mavi Vatan ve Libya
Türkiye 27 Kasım 2019’da Trablus hükümeti ile deniz yetki alanları ve güvenlik başlıklarında bir işbirliği anlaşması imzaladı.
Söz konusu anlaşma, 2019’da Ankara’nın o dönem izlediği dış politika angajmanları nedeniyle dışlandığı Doğu Akdeniz Gaz Forumu tarafları İsrail, Güney Kıbrıs, Filistin Devleti, Yunanistan, Mısır, Lübnan ve İtalya ile bölgede giriştiği doğal gaz rekabeti açısından kritik önemdeydi.
2019 Türkiye–Libya deniz sınırı mutabakatı, bölgesel ihtilaflar kapsamında Doğu Akdeniz’de güç dengelerini değiştiren, Türkiye’nin deniz yetki alanı iddialarını uluslararası kayda geçiren ve Libya’daki iç savaşta Türkiye–Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ittifakının hukuki temelini oluşturan bir belge olarak önem kazandı.
27 Kasım 2019, İstanbul’da imzalanan mutabakat TBMM’de 5 Aralık 2019’da kabul edildi ve 8 Aralık 2019’da Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Libya UMH de mutabakatı kendi prosedürleriyle onayladı.
Mutabakat, Türkiye ile UMH arasında Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rekabeti bağlamında deniz yetki alanlarının sınırlandırılması amacı taşıyordu.
Anlaşma Türkiye’nin güney kıyıları ile Libya’nın kuzey kıyıları arasındaki 6 coğrafi koordinat noktasına dayandırıldı. Böylece tarafların kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlarını karşılıklı olarak tanımlamak amaçlandı.
Mutabakatın Türkiye açısından stratejik önemi, Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığını batıya doğru Libya kıyılarıyla bitiştirerek “denizden komşuluk” tesis etmesindeydi.
Mutabakat, Türkiye’nin denizlerde askeri ve stratejik üstünlük tesis etmeye dayalı genişlemeci “Mavi Vatan” doktrininin somut uluslararası adımlarından biri olarak sunuldu.
Yunanistan anlaşmayı uluslararası hukuka aykırı görerek; Atina’daki Libya büyükelçisini sınır dışı etti. Mısır, Libya’daki çatışan taraflar karşısındaki konumu üzerinden mutabakata sert biçimde karşı çıktı ve geçersiz ilan etti. AB ve ABD anlaşmayı kınadı, Doğu Akdeniz’de “istikrarsızlığa yol açtığı” görüşünü açıkladı.
Libya’daki Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi ve General Hafter ise anlaşmayı reddetti.
Türkiye ve Libya UMH, anlaşmayı BM Genel Sekreterliği’ne sundu. Anlaşma 2020’de BM kayıtlarına geçti.



