ABD’nin geçtiğimiz hafta Tayvan’a 11.1 milyar dolarlık dev silah satışı yapacağını duyurmasının ardından Çin ABD’li silah şirketlerine yöneticilerine yaptırım kararı açıkladı.
Çin Dışişleri Bakanlığı, Tayvan’a silah satışı nedeniyle Boeing (BA.N) şirketinin St. Louis şubesi dahil olmak üzere 10 kişi ve 20 ABD silah şirketine yönelik yaptırımlar uygulayacağını duyurdu.
Bakanlık, bu önlemlerle şirketlerin ve kişilerin Çin’deki tüm varlıklarının dondurulacağını ve yerli kuruluşların ve kişilerin bu şirketler ve kişilerle iş yapmasının yasaklanacağını açıkladı.
Reuters’ın haberine göre, silah şirketi Anduril Industries’in kurucusu ve yaptırım uygulanan şirketlerin dokuz üst düzey yöneticisi de dahil olmak üzere listede yer alan kişilerin Çin’e girişleri de yasaklandı.
Hedef alınan diğer şirketler arasında Northrop Grumman Systems Corporation ve L3Harris Maritime Services bulunuyor.
Bu adım, Washington’un geçen hafta Tayvan’a 11.1 milyar dolarlık silah satışı yapacağını duyurmasının ardından geldi. Bu, Çin’in kendi toprağı kabul ettiği Tayvan’a yönelik şimdiye kadarki en büyük ABD silah paketiydi.
Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bugün yaptığı açıklamada, “Tayvan meselesi, Çin’in temel çıkarlarının özüdür ve Çin-ABD ilişkilerinde aşılamayacak ilk kırmızı çizgidir” dedi. Açıklamada, “Tayvan meselesinde sınırı aşan her türlü kışkırtıcı eyleme Çin’in güçlü bir tepki vereceği” belirtilerek, ABD’nin adayı silahlandırmaya yönelik “tehlikeli” çabalarını durdurması çağrısında bulunuldu.
ABD, resmi olarak Çin’in “Tek Çin” politikasını ve Tayvan’ın Çin toprağı olduğu iddiasını kabul ediyor ancak fiili olarak Tayvan’a siyasi ve askeri destek vererek Çin ile gerilimi sık sık yükseltiyor.
Tayvan sorunu ve kökeni
1624-1661 yılları arasında Hollanda sömürgesi olan Tayvan, 1683’den 1895’e kadar Çin’in Qing hanedanı tarafından yönetildi.
etti.
17’inci yüzyıldan itibaren Çin’den çok sayıda göçmen Tayvan’a akın etmeye başladı.
Bunların çoğu Fujian’dan gelen Hoklo Çinleri ya da Guangdong’dan gelen Hakka Çinleri idi.
Bugün 166 adadan oluşan Tayvan’da yaşayanların büyük bölümünü bu iki grubun sonraki nesilleri oluşturuyor.
1895 yılında tarihteki ilk Japonya-Çin savaşını Japonya’nın kazanmasının ardından, Qing hanedanı Tayvan’ı Japonya’ya bırakmak zorunda kaldı.
İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya yenilgiye uğrayınca bölgenin kontrolünden feragat etti.
Savaşın galip taraflarından Çin Cumhuriyeti, ABD ve İngiltere’nin de onayıyla Tayvan’ın yönetimini devraldı.
Ancak sonraki yıllarda Çin’de iç savaş çıktı ve Çan Kay Şek’in birlikleri Mao Zedong’un komünist askerlerine yenik düştü.
Çan Kay Şek ve lideri olduğu Komintang hükümetinin yaklaşık 1,5 milyon destekçisi, 1949 yılında Tayvan’a iltica etti.
Bu grup, nüfusun yalnızca yüzde 14’ünü oluşturmalarına karşın Tayvan siyasetinin yıllarca belirleyicisi oldu.
Çan Kay Şek, Tayvan’da sürgünde bir hükümet kurdu ve 25 yıl boyunca başında kaldı.
Çan Kay Şek’in oğlu Çan Çing Kuo iktidara gelince, otoriter yönetime karşı çıkan yerel halkın direnişiyle karşılaştı ve ülkede daha fazla demokratikleşmenin yolunu açtı.
Tayvan’da “demokrasinin babası” olarak bilinen Cumhurbaşkanı Lee Teng Hui anayasada değişikler yapılmasını sağladı ve 2000 yılında Çen Şui Bian ada ülkesinin Komintang üyesi olmayan ilk cumhurbaşkanı oldu.
Tayvan’ı hangi ülkeler tanıyor?
Tayvan’ın statüsü hakkında bir kafa karışıklığı söz konusu.
Bölgenin kendi anayasası, demokratik yollarla seçilen vekilleri ve yaklaşık 300 bin askeri bulunan bir ordusu var.
Çan Kay Şek’in sürgündeki Çin Cumhuriyeti hükümeti, ilk etapta Çin’in tamamını temsil ettikleri iddiasıyla ortaya çıkmış, Çin topraklarını işgal edeceğini öngörmüştü.
Birçok Batılı devletin o dönem Çin’in resmi ve tek hükümeti olarak tanıdığı Çan Kay Şek iktidarı, Çin’in Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ndeki koltuğunun da sahibiydi.
Ancak 1970’lere gelindiğinde bazı ülkeler Taipei hükümetinin Çin anakarasında yaşayan yüz milyonlarca kişiyi temsil ettiğini düşünmenin artık mümkün olmayacağını dile getirmeye başladı.
1971’de BM Pekin’i diplomatik olarak tanıdı ve Çin Cumhuriyeti, yani Taipei hükümeti ekarte edildi.
1978’de Çin Halk Cumhuriyeti ekonomisini de dışarıya açmaya başladı. İkili ticaret fırsatlarını gören ABD, Çin’le ilişkilerini geliştirmek istedi ve 1979’da Pekin’le resmi diplomatik ilişkilerini başlattı.
O günden bugüne Çin Cumhuriyeti, yani Tayvan’ı resmen tanıyan ülke sayısı (Vatikan dahil) 14’e düştü. Türkiye, Tayvan’ı tanıyan ülkeler arasında değil.
Bugün bağımsız bir ülkenin tüm karakteristik özelliklerine sahip olsa ve Çin’den çok farklı bir siyasi sistemle yönetilse de Tayvan’ın resmi statüsünün ne olduğu net değil.
Tayvan-Çin ilişkileri bugün nasıl?
Tayvan’ın 1980’lerde anakara Çin’e yapılan ziyaretler ve yatırım önündeki engelleri hafifletmesiyle Pekin-Taipei ilişkileri de düzelmeye başladı.
1991’de Çin Halk Cumhuriyeti’yle savaş halinin son bulduğu ilan edildi.
Çin “Tek ülke, iki sistem” olarak adlandırılan seçeneği masaya sundu ve Tayvan’ın Çin yönetimine bağlanması halinde büyük oranda özerk olmasına izin vereceğini belirtti.
Bu sistem 1997 yılında Hong Kong’un da Çin yönetimine bağlanmasının önünü açtı.
Ancak Tayvan bu öneriyi reddetti ve bunun üzerine Pekin Tayvan’ın Çin Cumhuriyeti’nin gayr-i meşru olduğunu öne sürdü. Buna karşın Çin ve Tayvanlı yetkililer arasında sınırlı da olsa resmi olmayan temaslar devam etti.
2000 yılında açıkça “bağımsızlık” yanlısı olan Demokratik İlerici Parti’nin lideri Çen Şui Bian’ın cumhurbaşkanı seçilmesi Pekin’i alarm durumuna geçirdi.
Çen’in yeniden iktidara seçildiği 2004 yılından bir yıl sonra, Çin hükümeti yeni bir yasa geçirdi. Buna göre, Tayvan’ın Çin’den ayrılmaya kalkması durumunda Çin’in Tayvan’a karşı “barışçıl olmayan yöntemler” kullanma hakkı olacaktı.
2008 seçimlerinde iktidarı devralan Komintang’dan Ma Ying Jeou, ekonomik anlaşmalar üzerinden iki ülke ilişkilerini düzeltmeye çalıştı.
2016 yılındaki seçimlerde ise Tayvan’ın bağımsızlığını isteyen Demokratik İlerici Parti’nin mevcut lideri Tsai Ing Wen ülkenin cumhurbaşkanı olarak seçildi.
2018’de Pekin yönetimi, internet sitelerinde Tayvan’ı Çin’in bir parçası olarak tanımlamayan Tayvanlı şirketlerin Çin’de iş yapmalarını engelleyeceği tehdidinde bulundu.
Tsai 2020 yılında 8,2 milyonluk rekor bir oyla ikinci kez cumhurbaşkanlığına seçildi. Tsai’ya verilen bu destek Tayvan halkının Pekin’e bir meydan okuması olarak görüldü.
Bu arada Hong Kong’da aylardır isyan olayları devam ediyor, Pekin yönetiminin artan etkisine karşı protestolar düzenleniyordu. Tayvanlılar Hong Kong’daki olayları yakından takip ediyordu.
Aynı yıl Çin, Hong Kong’da ulusal güvenlik yasasını yürürlüğe soktu. Bu da Çin’in geri adım atmaya niyeti olmadığı şeklinde yorumlandı.
ABD niçin Çin-Tayvan gerilimini yakından izliyor?
Washington’un politikası uzun süredir “stratejik muğlaklık” üzerine kurulu.
ABD, Çin’in Tayvan’ı işgal etmesi halinde duruma askeri olarak müdahale edeceğini söylüyor.
Bir yandan Pekin’in sadece tek bir Çin hükümeti olduğunu öne süren “tek devlet” politikasını destekliyor ve Taipei ile değil Pekin’le resmi diplomatik ilişkileri var.
Ancak diğer yandan da Tayvan’a savunma silahları tedarik edeceğini söylüyor ve Çin’in olası bir saldırısının büyük endişe yaratacağını söylüyor.




