Suriye’nin kuzeybatısında bulunan Lazkiye, Dera, Humus ve Tartus’ta son üç gündür devam eden çatışmalarda Aleviler de hedef alındı.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, aralarında en az 13 kadın ve 5 çocuğun da bulunduğu 136 Alevi sivilin “Banyas, Lazkiye ve Jableh bölgelerinde güvenlik güçleri tarafından infaz edildiğini” açıkladı.
Konuyla ilgili Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) açıklama yaptı. Açıklamada, şunlar belirtildi:
“Suriye’de Esad diktatörlüğünün uluslararası bir konsept dahilinde çöküşüyle beraber küresel güçlerin el birliğiyle iktidara taşınan HTŞ, Alevilere yönelik katliamlarına devam etmekte. HTŞ iktidara geldiği günden bu yana Alevileri hedef almakta ve Alevi yerleşim yerlerinde infazlar, tecavüzler ve gasplar gibi birçok eylemde bulunmaktadır. Son birkaç gündür katliam furyası ciddi boyutlara ulaştı. Lazkiye, Humus ve Tartus bölgelerinden gelen görüntüler ve bilgiler kan donduran cinsten. HTŞ şemsiyesi altında toplanan cihadist örgütler, Esad diktatörlüğüne karşı biriktirdikleri öfke ve kini, tarihsel Alevi düşmanlıkları ile birleştirmekte ve toplu Alevi katliamları yapmaktadır.”
Uluslararası kurumlara çağrı
“Şunu herkes çok iyi bilmeli ki Esad ve temsil ettiği rejim, milliyetçilik esaslı bir iktidar ideolojisi ile şekillenen BAAS Partisinin kurduğu bir rejimdir. Ne herhangi bir diktatörlük, ne de herhangi bir milliyetçilik Alevilikle yanyana getirilemez! Dolayısıyla katliamlara gerekçe yaratmak isteyen tekfirci, selefi aklın bu çabaları beyhudedir. Bu akıl tarih huzurunda Alevilere karşı sürekli suç mahalindedir!
Suriye halklarının ağır bedeller ödeyerek uzun süredir yaşadığı savaş sürecinin, milliyetçilik ve dincilik politikaları ile son bulmayacağı her defasında acı bir şekilde deneyimleniyor. Suriye’nin özgür ve demokratik geleceği ancak Alevilerin, Kürtlerin, Dürzilerin, Arapların, Hristiyan halkların ve diğer ötekileştirilenlerin ortak yaşam paydalarını büyüterek yaşam bulabilir.
Suriye’nin özgür ve demokratik geleceği için Türkiye demokratik kamuoyunun, Alevi toplumunun ve dünya insanlığının yapabileceği çok şey var. “Birbirimizin Xızırı olma” ilkesinin ertelenmeyecek derecede ihtiyaç olduğu bir süreçteyiz. Yönümüz Suriye’de ki canlarımızla dayanışmaya dönük olmalı, herkes bulunduğu yerden ses çıkarmalı ve katliamlara seyirci kalınmamalıdır.
Başta Türkiye olmak üzere, Birleşmiş Milletler(BM) ve tüm küresel-bölgesel güçler bir an önce HTŞ üzerindeki etkilerini kullanmalı ve halkların ve inançların yaşamlarını güvenceye alacak şekilde katliamları durdurmak adına adım atmalıdır! Bu kaçınılmaz insani ve vicdani görevdir! Zaman Sahipsiz, Mekan Rızasız, Mazlum Çaresiz Değildir!”
Suriye Alevileri ve Diasporası Yüksek İslam Konseyi’nden çağrı
Suriye Alevileri ve Diasporası Yüksek İslam Konseyi, Suriye’nin kıyı şeridi ve Alevi toplumunun yaşadığı bölgelerin Birleşmiş Milletler tarafından koruma altına alınması çağrısında bulundu. Alevi Meclisi, Suriye’deki “Alevi toplumu ve azınlıkları” korumak için Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 7’inci maddesindeki hükümlerinin uygulanması gerektiğini belirterek, şu çağrıyı yaptı:
“Rejim kalıntılarını takip etme bahanesiyle Suriye kıyılarına giren konvoyların asıl amacı, genel olarak Suriye halkını, özel olarak da Alevi toplumunu sindirmek ve öldürmektir.”
Yüksek İslami Alevi Konseyi Başkanı Şeyh Gazal, “sivillerin evlerinin bombalanmasını” kınadı.
DEM Parti: Katliamı kınıyoruz
DEM Parti Merkez Yürütme Kurulu, Suriye’deki gelişmelere dair açıklama yaptı. Yapılan açıklamada şunlara yer verdi:
“Kendilerini “Suriye Ordusu” olarak tanımlayan HTŞ’li selefi grupların, Alevilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde gerçekleştirdiği bu katliamı kınıyoruz. Yapılan bu saldırılarda, sivillerin ve yaşam alanlarının doğrudan hedef alındığı medyaya yansıyan görüntülerle kanıtlanmıştır. Bu tür saldırılar ve katliam girişimleri, Suriye’deki çatışmasızlık ihtimalini ortadan kaldıracağı gibi, hiçbir tarafın altından kalkamayacağı sonuçlara da neden olacaktır.
8 Aralık 2024 tarihinden sonra yönetimi devralan Colani ve kontrolündeki HTŞ’nin Suriye’de kapsayıcı olacağına dair şüpheler, 25 Şubat 2025 tarihinde gerçekleşen “Suriye Ulusal Diyalog Konferansı” ile artmıştır. Dar bir grupla yapılan bu toplantının Suriye’nin bütününü temsil etmekten uzak olması, son günlerde yaşanan olayların ana sebeplerindendir. Bilinmelidir ki; Suriye’de kapsayıcı ve hızlı demokratik geçişi sağlayacak mekanizmaların kurulmaması, Suriye’yi uluslararası müdahaleye gün geçtikçe daha açık hale getirmektedir.
Kadınların, Alevilerin, Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin, Dürzilerin, Hıristiyanların ve daha birçok toplumsal kesimin dahil edileceği kapsayıcı bir yönetim, hem böylesi çatışma ve katliam girişimlerinin önünü alacaktır hem de Suriye’de istikrarsızlıktan ve çatışmadan faydalanmak isteyen çıkar gruplarına bir cevap olacaktır.
DEM Parti olarak, Esad rejimi sonrasında başta soykırım tehdidi olmak üzere, halkların hayati nitelikteki kaygılarını giderecek bütün barışçıl ve demokratik girişimleri desteklediğimizi yeniden beyan ediyor ve tüm tarafları bu doğrultuda harekete geçmeye çağırıyoruz. Uluslararası toplumu ve Türkiye’yi de demokratik bir geçiş süreci için kolaylaştırıcı olmaya ve sorumluluk almaya davet ediyoruz. ”
Diyaloğu geliştirme çağrısı
Bu arada Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Toplum Örgütleri Konfederasyonu, Suriye’de halkın toplumsal dayanışmasını ve güvenliğini tehdit eden tehlikeli gerilime ilişkin uyarıda bulunan bir açıklama yayımladı. Her türlü gerilim ile Suriye iç savaşını reddettiğini ve toplumsal mozaiğin birliğini korumak için mantıklı hareket edilmesi gerektiğini vurgulayan Konfederasyon, ayrıca askeri bir tarafın bir mezheple bağlı olmasının toplumsal bölünmeyi derinleştireceği ve ortak geleceği tehdit edeceğini belirtti. Konfederasyon, akil insanlara, dindarlara ve aydınlara ortak yaşam değerlerini güçlendirme ve şiddetten kaçınma sorumluluklarını yerine getirme çağrısında bulundu. Konfederasyon son olarak müdahaleci devletlere ve BM’yede, yurttaşların güvenliğini koruma ve bileşenler arasında diyaloğu geliştirme çabalarını artırma çağrısında bulundu.