• Ana Sayfa
  • Manşet
  • Algı araçlarında hakimiyet mücadelesi: Sosyal medya yasakları
Algı araçlarında hakimiyet mücadelesi: Sosyal medya yasakları
Yüksel Genç 11 Ağustos 2024

Algı araçlarında hakimiyet mücadelesi: Sosyal medya yasakları

Okuma sitesi Wattpad iki hafta önce kapatıldı. Geçen hafta Instagram’a, iki gün önce de çocuk oyun sitesi Roblox’a erişim engellendi. Kamuoyuna yansıyan gerekçe; kamu düzeni, milli güvenlik, aile sağlığını korumak. Koca sitelerin engellenemesi kararını gören var mı? Yok. Bir tür yaptık oldu, söyledik yeter durumu yaşanıyor.

Erişim engeli kararını alan kurum ise mahkemeler değil, 2007’deki değişiklikten gani gani faydalanan BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu).

Yeni dünyanın sosyalleşme mekanları olan ve milyonlarca insanın kullandığı bu ağlara erişimin engellenmesi biçimlerinin ne denli demokratik usullerle uyumlu olduğunu düşünmek şu aşamada akla ziyan. Üstelik bir de engelleme kararlarından bu yana kimi bakanların “milletimiz Tiktok’un da kapatılmasını istiyor” söylemleri, AKP cenahından sosyal medya sansürlerine yapılan müdahalelerin milletçe onaylandığına dair coşkulu tweet paylaşımları iki şeyi düşündürüyor: birincisi sosyal medya yasaklarına dönük bir tür toplumsal rıza krizi kaygısı duyuyorlar ve bu kaygıyı bertaraf etmek istiyorlar. İkincisi ise bu yasakçılığın sürebileceğinin ilanı.

Bu arada yasaklara gösterilen şaşkınlık ve tepkileri izledikçe AKP’lilerin bahsettiği “millet”in kimlerden oluştuğunu da sormadan edemiyor insan. Yaşanan her tepki çekecek uygulamaya “milletimiz de böyle istiyor”, “milletimiz istedi yaptık” benzeri söylemler eşlik ediyor. Peki kuzum bu ‘millet’ kimlerden oluşuyor, hangi ara siz bu ‘millete’ sordunuz, nerede ‘milletle’ konuşup, hangi mekanizma ile onayını aldınız diye sormadan edemiyor insan.

Esasında AKP iktidara geldiğinden bu yana, basın ve ifade özgürlüğü konusunda egemen mecraları lehine çevirebilmek için ekonomik cezalandırmalardan, kapatmaya, sansür ve yasaklamalara kadar bir dizi uygulamayı hayata geçirme konusunda oldukça deneyimli.

AKP’nin 2000’li yıllarının sadece muhalif medya ile değil, ana akım medya ile de mücadeleyle geçtiğini hatırlamayanınız yoktur. Muhalif medya TMK marifetiyle kolaylıkla kapatılırken, sansürlenirken; ana akım medya da önce politikacılar marifetiyle hedef gösterildi, sonra vergilendirme yasaları marifetiyle borçlandırıldı, ardından da el değiştirirdi. Doğan medya grubunun başına gelenler henüz hafızalarımız da canlıdır.

Dönemin başbakanı “Bir manşetle hükümet değiştirme” zamanlarının geride kaldığını ilan ederken, kendi medyasını da adım adım örüyordu. Toplum algısını kurmada, dönüştürmede ve kontrol etmede büyük yollar böyle katedildi. Biz ana akımdan koca yandaş medya yaratma süreçlerinin bütününe tanıklık etmek durumunda kaldık.

2015’lere geldiğimizde artık iktidar lehine toplumu şekillendiren, algıyı kuran koca bir medya ordusu yaşamımızda arzı endam ederken; alternatif fikirlere, muhalif söylemlere ve haberlere büyük oranda Twitter, Instagram, Facebook gibi sosyal medya mecralarında rastlar olduk. Türkiye muhalefeti bir nevi sosyal medyaya sıkıştırıldı.

Bu durumdan da rahatsızlık duyan iktidar pek çok web sitesinin kapatılmasına, Twitter’ı kontrol etmeye, sosyal medya üzerinden hakimiyet kurmaya dönük ataklar geliştirdi. Cumhurbaşkanı’nın Elon Musk ile görüşmeleri, iktidarın Twitter merkezinden kimi adreslere ilişkin yaptırım, takip, kişisel bilgilere erişim hakkına kadar bir dizi talepte bulunduğu, unutulmayacak kadar yakın tarihlerde yaşandı.

Yazılı ve görsel basının kontrolünün yetmediği, yeni dünyanın toplumunun sanal dünyada şekillenmeye başladığı anlaşıldığından bu yana iktidarın bu dünyayı kontrol etme, sanal mecraları lehine algı üreten ağlara çevirme isteği de arttı. Dezenformasyon yasasını çıkarma isteğinin altında yatan bir nedenin de aleyhte olabilecek herhangi bir fikir, bilgi veya haberin yayılmasını önlemek olduğunu düşünmememizi sağlayacak tek bir girişim yok doğrusu. İktidar cenahına yakın olduğu düşünülen manipülatif ve dezenformasyon kokan hiçbir yazışmanın bu yasa gereği cezalandırıldığını duyanınız var mı?

Gelelim son yasaklara; AKP’li bakan “bizi yasakçı göstermek istiyorlar” diye kızadursun ama, Türkiye’de her 5 gençten 4’ünün Instagram kullandığı bir durumda; Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya ağının ilk sırasını Instagram’ın aldığı bir durumda; bir gece aniden koca ağı kapatmaya kalkmanın bir maliyeti olmayacağını düşünmek saflık olmaz mı?

Üstelik bu ağın bir bütününün kapatılmasını sağlayacak, meşru kılacak ya da toplumsal talep haline geldiğini gösterecek hiçbir veri ortada yokken; üstelik o gün iktidarın bir kısmını kızdıracak Haniye paylaşımı dışında bir paylaşım olmamışken, üstelik koca mecrayı kapatanın bir yargı erki değil de BTK iken ve üstelik kararın içeriği kamuoyuna açıklanmamışken, dış dünyanın hakkınızda ne düşündüğünü umursadığınızı söylemek güç doğrusu.

İfade özgürlükleri alanında yasaklamalar, çerçevesi ve yaygınlığına göre yorumlanır olmakla birlikte, bir konu ya da bir durum hakkında iktidarı oluşturan güçlerin kontrol ve yönlendirme isteği bu yasaklamalarla etkin olur. Milli güvenlik, kamu düzeni gibi soyut söylemler içine sığdırılan yasakların önemli kısmı egemen gücün politik tasarruflarını örtmekte kullanılır. Örneğin Kürt medyasına, muhalif medyaya ait yayınlar ve ağlar kapatıldığında pek çoğumuz biliriz ki bu durum büyük operasyonel süreçlerin habercisi. Ana akım medya da bu yasaklardan veya ortaya çıkan iklimden payına düşeni otosansür olarak almış ise de biliriz ki hiçbir “çatlak ses”e dahi tahammül olunamayacak bir sürecin içine giriliyor ve bu nedenle ilk önce algıları etkileyen belirleyen medya ayağı tek seslileştiriliyor. Bu sürecin uzaması, yayılması ve yapısallaşması ise otoriter bir düzenin egemenliğinin ilanı oluyor ya da otoriter düzende yeni bir genişlemeye işaret ediyor.

Türkiye’de son yaşanan sosyal medya yasaklarının yukarıdaki gerekçelerden birine dayanma olasılığı pekâlâ mümkün. Öte yandan dönemsel, kısa vadeli gündem değiştirme ihtiyacına ya da toplumun yaygın kesimine meşgul olacağı bir gündem sunma ihtiyacına da tekabül edebilir.

Gerekçe ne olursa olsun belli ki hukuki değil politik bir ihtiyaçla hareket ediliyor ve yasaklamanın kolaylıkla gelişebiliyor olması asıl kaygı duyulması gereken noktayı oluşturuyor. Uygulamanın düşünce, ifade ve basın özgürlükleri açısından hatta bir sosyalleşme mecrası olması itibariyle temel hak ve özgürlüklerin kullanılması açısından ciddi bir tehlike olarak belirdiğini kabul etmek gerekiyor.

Son olarak; özgürlükler, araçları ile birlikte tanımlanmıştır. İlgili bir yargı kararı internetin önemli bir araçsal değeri olduğu sonucuna varmış, internet alt yapısını kullanan sosyal medyada kişilerin bilgi ve düşüncelerini paylaşmasının, yaymasının ve açıklamasının vazgeçilmez nitelikte olduğu kabul edilmiştir. Unutmayalım ki özgürlükler sahiplendiğimiz kadar bizimdir.

 

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.