Alternatif medya ve yurttaş gazeteciliği
Hicri İzgören 26 Ocak 2025

Alternatif medya ve yurttaş gazeteciliği

Türkiye’de gerçek anlamda demokratikleşme sürecini tamamlayamamış olan toplum yapısı, yurttaşlık bilincinin yerleşmesini engellemekte ve medyanın kamu hizmeti görevini göz ardı etmesine neden olmaktadır. Sosyal sorumluluk anlayışını rafa kaldırıp yurttaşların en doğal hakkı olan doğru ve eksiksiz bilgilendirilme hakkını kendi eliyle ihlal eden medyanın demokratikliğinden bahsetmek mümkün değildir.

Medya bir mücadele silahı olarak kullanılırken, halka kirlenmiş, yalanlarla zehirlenmiş, çarpıtılmış haberler sunuldu hep. Bildik medya; kimi etnik yapılara ve muhaliflere karşı hep bir hamaset ve nefret söylemi kullanageldi. Yıllarca paranoyalarla, önyargılarla beslendi bu halk. Herkesin ona düşman olduğu, onu yok etmeye çalıştığı ezberletildi. Muhalif kesimleri ötekileştirmeden, suçlamadan siyasi bir argüman oluşturmak ya da bir haber yapmak hep zor geldi, dürüst ve vicdanlı bir dil kullanmak yerine çıkarcı ve saldırgan bir dille konuşmak daha kolay geldi onlara…

***

Türkiye’de iktidarlar koyduğu yasaları, gazeteciler, aydınlar ve muhalif olan herkesi susturma ve bastırma silahı olarak kullanageldi hep… Bu bilinen bir olgu. Bir de gazeteci olarak kişinin kendinden gelen zaaflar vardır. Basın özgürlüğünün ön koşulu ahlaktır.

Sanıldığının aksine ahlak, özgürlüğü kısıtlayıcı değil, özgürlükleri artırıcı ve devamını sağlayan bir kavramdır. Basın özgürlüğü için de diğer bütün başka özgürlük konularında olduğu gibi ahlaki temizlenmenin tepeden değil dipten başlaması şarttır. Bu ahlaki sorumluluk röportajı yapan kameramandan tutun, editöre kadar, gazete / televizyonun  yayın yönetmenine kadar geçerlidir. Bazen de doğrudan baskıcı müdahaleye gerek kalmadan, habercilik alanında”intizamı” sağlayıcı “önlemler” alınır. Estirilen terör, verilen gözdağları zaten zihinlerde karakollar kurup, kendiliğinden gerekli otokontrolü sağlamaya yeterli olur. Basın özgürlüğü, tarih boyunca baskıcı yapılarda hep ilk kısıtlanan alan olmuştur.

Hal böyleyken, yani yargı siyasetten bağımsız, medya yargıdan bağımsız, gazeteciler güç odaklarından bağımsız değilken gerçekleri yazmaya çalışan gazeteciler ise baskı görüp,içeri atılıp haklarında davalar açılmaktadır.

***

Gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan, resmi makamlar yerine yurttaşların bilgi ve görüşlerini temel alan gazetecilik pratiği haberin hedef kitlesi olan yurttaşın bizzat haberin kaynağı olması gerçeğini kavramıştır. Bu tür ülkelerde medya sektörünün parası olanların eline geçmesi ve tekelleşmeye başlamasıyla beraber yurttaş gazeteciliği uygulamaları görülmeye başlamıştır. Konunun uzmanlarınca kamu ya da yurttaş gazeteciliği olarak ifade edilen bu kavram 90’lardan itibaren kurumsallaşmaya başlamış, kişilerin medyayı sorgulaması ve dikkatli bir biçimde inceleme pratiklerinin gelişmesi yönünde adımlar atmasıyla gelişmiştir.

Yurttaş gazeteciliğinin anlayışı; “olgulara, gerçeklere dayanarak yurttaşların haklarını savunmak ve onların beklentilerine medya aracılığıyla yanıt vermek” olarak tanımlanıyor.

Bu anlayış, egemen medyaya karşı  ayrıntılı ve gerçek habercilik ögeleri ile donatılmış esas bir medya tarzına dönüşmüştür.

Türkiye basınında genel olarak, resmi kaynağın doğru bilgiyi aktardığı konusundaki ön kabulden dolayı haberde resmi kaynağa bağımlılık söz konusudur. Yurttaş gazeteciliğinde ise resmi makamların değil, esas olarak yurttaşın bilgi ve görüşleri önemlidir. Etik anlayışı da doğruluk, nesnellik, adil olma ve bağımsızlık üzerine kuruludur.Bu sayede dışlanan konuları, bir kenara itilen noktaları veya olayları da ele alıp araştırır. Böylesi bir gazetecilik savaş medyasına karşı barışa hizmet anlamını da taşır.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.