Son günlerde ABD ile ilgili haberlerde Musk’ın istifasını okuyoruz. Şirketi ve kendisi ekonomik kayıplar yaşadığı için istifa ettiği söylenen Musk gemiyi terk ederken, milyonlarca Amerikalı Trump politikalarıyla yoksullaştı. Trump ailesi ise zenginleşti.
New York Times’ta yayımlanan kapsamlı bir araştırmaya göre, Donald Trump ve ailesinin serveti, başkanlıktaki ilk dört ayında yaklaşık 2 milyar dolar arttı. Dünyanın en güçlü siyaset koltuğuna oturmak, Trump için sadece politik bir zafer değil, aynı zamanda devasa bir ticari kazanç kapısına dönüştü. Kripto para anlaşmalarından lüks tatil köylerine, Katar’dan gelen 400 milyon dolarlık özel jete kadar Trump ailesinin zenginleşme öyküsü, adeta bir modern zaman yağması gibi işliyor.
Forbes’a göre Trump’ın kişisel serveti 6,1 milyar dolara yükselmiş durumda. Bu artışın yaklaşık 1,2 milyar doları yalnızca son bir yılda gerçekleşti. Trump’ın oğulları da boş durmuyor: Dubai’deki 80 katlı gökdelen projesi, Belgrad’daki otel zinciri, Suudi Arabistan’daki Cidde Kulesi, Vietnam’daki milyar dolarlık yatırımlar… Liste uzadıkça uzuyor.
Bu tabloda asıl çarpıcı olan, tüm bu zenginleşme sürecine karşı ABD siyaset kurumlarının neredeyse hiçbir tepki vermemesi. Trump, başkanlığının hemen ardından Hükümet Etiği Ofisi başkanını görevden aldı ve yerine kimseyi atamadı. Böylece “denetlenmeyeceğim” mesajını net biçimde verdi.
Kripto, coin, kaos: Trump’ın yeni finans oyunu
Trump ailesi yalnızca klasik inşaat ve otelcilik sektörlerinden kazanmıyor. Kripto para dünyasına da güçlü bir giriş yaptılar. Trump’ın başkanlık döneminde yalnızca kripto işlemlerden 300 milyon dolar kazandıkları ifade ediliyor. Oğullarının Emirates’le yaptığı 2 milyar dolarlık sözleşmeler, kripto alanındaki en büyük örneklerden biri.
Daha da skandal olanı, Trump’ın kendi şirketi tarafından çıkarılan coin’i halka sunması. Bu coin’e yatırım yapanlar büyük ölçüde zarar ederken, Trump’ın şirketi kasasına 300 milyon dolar daha koydu. Bu durum, ABD tarihinde devlet başkanlığı makamının özel çıkarlar için böylesine pervasızca kullanılmasının nadir örneklerinden biri olarak kayıtlara geçecek gibi görünüyor.
Tüm bu zenginleşme hikâyesi, aslında ABD halkı açısından giderek derinleşen bir yoksullaşma tablosunu örtmeye çalışıyor. Trump’ın göreve gelmesinin ardından izlediği kaotik ekonomi politikaları, 2025’in ilk çeyreğinde ABD ekonomisinin yüzde 2 oranında küçülmesine yol açtı. Borsa yüzde 20 değer kaybederken, şirketlerin toplam zararı 4 trilyon doları buldu. Tahvil piyasasındaki kayıplar da eklendiğinde, ABD ekonomisinin toplam kaybı 10 trilyon dolara ulaştı.
Bu çöküş sadece büyük sermaye gruplarını değil, doğrudan halkı da vurdu. Ortalama bir ABD ailesinin 250 bin dolarlık birikiminin büyük kısmı borsa ve tahvil piyasasında yer alıyor. Bu da hane başına en az 25 bin dolarlık bir kayıp anlamına geliyor.
Bu ekonomik yıkımdan en büyük darbeyi alanlardan biri ise Trump’ın yakın çevresinden Elon Musk oldu. Son üç ayda servetinden 130 milyar dolar kaybeden Musk, 29 Mayıs’ta Trump yönetiminden istifa etti. Ancak giderken, ardında emekçilerin sırtına yüklenen milyarlarca dolarlık kemer sıkma politikalarını bıraktı.
Musk’ın mirası: Emekçilere tasarruf, patronlara imtiyaz
Musk’ın hükümette olduğu dönemde yaptığı kesintiler, tam anlamıyla emek düşmanı politikaların somut örnekleri oldu. Eğitim Bakanlığı kapatıldı, 260 bin federal çalışan işten çıkarıldı, sağlık bütçesi tırpanlandı. Ancak aynı dönemde Musk’ın firması SpaceX, ABD hükümetiyle 22 milyar dolarlık sözleşme imzaladı. Starlink ile yurt dışı pazarlarına erişim sağladı. Yani bir yandan “tasarruf” söylemiyle emekçilere kemer sıktırılırken, diğer yandan patronlara milyarlar akıtıldı.
Trump yönetiminin uyguladığı gümrük vergileri de ekonomik çöküşü hızlandırıyor. Avrupa ve Çin’le yürütülen ticaret görüşmeleri sonuçsuz kalırken, alüminyum ve çelikte vergiler yüzde 50’ye çıkarılmak isteniyor. Bu vergiler ilk bakışta yabancı üreticilere yönelik gibi görünse de bedelini ABD’li tüketiciler ödüyor.
ABD Ticaret Bakanlığı, son 4 ayda bu vergilerden 40 milyar dolar kazandıklarını duyurdu. Ancak fiyatlardaki artış ve enflasyonun etkisi gizleniyor. FED bu yüzden faizleri indirmemekte ısrarcı. Halk, yükselen fiyatlarla ezilirken Trump, büyük bir vergi indirimi tasarısını Temsilciler Meclisi’nden geçirmeyi başardı. Tasarı Senato’dan da geçerse, milyarderler yeni bir vergi kıyağına kavuşacak.
Trump’ın savunma alanındaki yeni gözdesi ise “Altın Kubbe” adlı devasa füze savunma sistemi. 200 milyar dolarlık bu proje, zaten 2024 yılında 1,8 trilyon dolarlık açık veren ABD bütçesi için bir felaket anlamına geliyor. Trump’ın kontrolsüz silahlanma yarışı, Sovyetler’i çökerten sürecin şimdi ABD’yi tehdit ettiğini gösteriyor.
Üstelik Trump bu projeye “ulusal acil durum” ilan ederek kaynak aktarmak istiyor. Ancak bu yetki kullanımı, Federal Ticaret Mahkemesi tarafından durduruldu, Federal Temyiz Mahkemesi tarafından durdurma kararı askıya alındı, mahkeme süreçleri devam ediyor.
Yoksullaşan ABD’liler Trump’ı durdurabilecek güç
Trump ve ailesi lüks içinde yaşarken milyonlarca emekçi temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale geldi. Tüm bu çelişkiler, ABD’de büyüyen öfkenin de temelini oluşturuyor. Yolsuzluk, sömürü ve eşitsizlikle yoğrulmuş bu yönetim tarzı karşısında sesler yükselmeye başladı.
Sokaklarda insanlar Trump’ı ve yozlaşmış yönetimini protesto etmeye devam ediyor. 1 Mayıs’tan bu yana başta New York, Chicago, Los Angeles ve Detroit olmak üzere birçok kentte on binlerce kişinin katıldığı gösteriler düzenlendi. Sendikalar, işçi örgütleri ve gençlik hareketleri; “Trump zenginleşirken biz yoksullaşıyoruz” ve “Krizi biz yaratmadık, bedelini de biz ödemeyeceğiz” sloganlarıyla alanlara çıktı.
Gösteriler yalnızca ekonomik taleplerle sınırlı kalmadı; sağlık hizmetlerine erişim, eğitim bütçeleri, sendikal haklar ve göçmen emeğinin sömürülmesine karşı da güçlü tepkiler dile getirildi.
Örneğin, 3 Mayıs’ta New York’ta Wall Street çevresinde on binlerce kişi “Vergi adaleti istiyoruz” yürüyüşü yaptı, Trump Tower önünde saatler süren oturma eylemi gerçekleştirdi. Chicago’da sendikaların çağrısıyla düzenlenen 8 Mayıs yürüyüşüne öğretmenler, kamu çalışanları ve Amazon işçileri katıldı; hükümetin eğitim ve sağlık bütçesindeki kesintileri protesto ettiler. Detroit’te otomotiv işçileri artan yaşam maliyetleri ve işten çıkarmalara karşı greve giderek sokaklara çıktı, “Zenginlere vergi indirimi, bizlere işsizlik!” pankartları taşıdılar.
Bugün sokaklarda yükselen protesto sesleri, yarının örgütlü halk mücadelesine dönüşebilir. Trump ve onun temsil ettiği siyasete dur diyecek olan, halkın birliği ve direnişi olacaktır. ABD emekçileri kendi kaderini yeniden yazmaya hazırlanıyor diye umut etmeye devam etmeliyiz.