Anketler ve ‘milletin rızası’
Sevda Çetinkaya 8 Aralık 2025

Anketler ve ‘milletin rızası’

Silahlı çatışmanın sona erdirilmesi ve Kürt meselesinin demokratik çözümü için yürütülen süreçte en çok kullanılan kavramlardan biri “milletin rızası”.

Toplumsal rıza diyenler de var.

Kavramlar bile ayrışıyor hala fark ettiğiniz gibi.

Milletin rızası nasıl ölçülüyor, kim nerden bu sonuçlara ulaşıyor diye sorduğumuzda akla gelen ilk cevap, kamuoyu araştırmaları olur sanırım.

Barış süreçlerinde kamuoyu desteği, bu süreçleri yürüten siyasal aktörler kadar belirleyici bir faktör.

Ancak toplumun neyi ne kadar ve nasıl desteklediğini anlamak hiç kolay değil.

Çünkü çatışma dönemleri bilgi akışının bozulduğu, korkuların yükseldiği ve farklılıkların keskinleştiği dönemler.

Bu nedenle anketler, kamuoyu araştırmaları ve referandumlar, barış süreçlerinin hem en etkili hem de en riskli araçları.

Dünya deneyimleri incelendiğinde, bu araçların sürece önemli katkılar sunduğu görülmekle birlikte, yanlış zamanlama, manipülasyon, korku ve temsil sorunları nedeniyle barışın kaderini olumsuz etkilediği örnekler de mevcut.

Birçok ülkede kamuoyu yoklamaları, barış sürecinin hangi aşamasında toplumun hangi adımlara hazır olduğunu anlamak için kullanılmış.

Kuzey İrlanda:

1990’ların başından itibaren yapılan düzenli kamuoyu araştırmaları, Katolik ve Protestan toplumların ortak bir barış vizyonuna “şartlı olarak” açık olduğunu gösterdi.

Bu bulgu, müzakerecilerin (Hume, Adams, Trimble, McGuinness) pozisyonunu güçlendirdi.

Guatemala:

1990’lar boyunca yapılan kamuoyu yoklamaları, halkın geçiş dönemi adaletine güçlü bir desteği olduğunu ortaya koydu.

Bu veriler müzakerecilere anayasal reform alanında cesur adımlar atma motivasyonu verdi.

Güney Afrika:

Mandela ile De Klerk görüşmelerinde yapılan kamuoyu yoklamaları, beyaz toplum içinde de müzakerelere destek olduğunu ortaya çıkardı.

Bu destek De Klerk’in barış yönelimini meşrulaştırdı ve ırkçı itirazları zayıflattı. 

Anketler yalnızca “evet/hayır” ölçmek için değil, aynı zamanda toplumun neyi adil bir barış olarak gördüğünü anlamak için de kullanılıyor.

Nepal’de dağlık bölgelerde yapılan araştırmalar, toplumun en büyük talebinin siyasi temsil kadar ekonomik dönüşüm de olduğunu gösterdi.

Bu bulgu masadaki tarafları sosyoekonomik yanı da güçlü bir anlaşma tasarlamaya itti.

Kamuoyu araştırmaları önemli araçlar olmakla birlikte, doğru kullanılmadığında barış sürecine telafisi zor zararlar da verebiliyor.

Kolombiya’da 2016’da barış anlaşması referandumu hükümet tarafından yeterince açıklanamadı.

Muhalefet “FARC’a teslimiyet” söylemiyle korku kampanyası yürüttü.

Sosyal medya manipülasyonu, yanlış bilgiler ve duygusal propaganda belirleyici oldu.

Sonuç olarak halk anlaşmayı %50,2 ile reddetti ve barış süreci ağır bir darbe aldı.

Kutuplaştırmayı derinleştirebilir

Sudan’da 2011 yılında yapılan ayrılma referandumu buna en tipik örnek olabilir.

Barış zemini güçlenmeden yapılan referandum, ayrılmayı hızlandırdı fakat yeni çatışmalar doğurdu.

Referandumlar toplumları ikiye bölebilir, yeni fay hatları yaratabilir.

Sessiz çoğunluğun temsil sorunu

Kuzey İrlanda’da on yıllar boyunca anketlerde ‘kararsız’ oranı çok yüksekti.

Bu kesim müzakerelerin gidişatını etkiliyor ancak ölçümlerde görünmez kalıyordu.

Süreci belirleyen asıl grup bu ‘sessiz çoğunluk’ oldu.

Anketler yüksek sesli azınlıkların ağırlığını abartabilir, suskun çoğunluğu ölçemeyebilir.

Erken yapılan anket riski

Nepal’de sürecin başında yapılan ölçümlerde halkın barışa hazır olmadığına dair bulgular tarafları tehlikeli bir sertliğe itti.

Kolombiya’da anlaşma açıklandıktan hemen sonra yapılan referandum, topluma bilgiyi sindirme süresi tanımadı.

Bu örneklerden görebildiğim kadarıyla kamuoyu yoklamaları barış süreçlerini;

  • toplumsallaştırabilir
  • meşrulaştırabilir
  • müzakerecilere yol gösterebilir
  • siyasi aktörlere cesaret verebilir.

Ancak aynı araçlar doğru kullanılmadığında;

  • manipülasyona açık hale gelir
  • kutuplaştırmayı derinleştirir
  • barışı oylamaya indirger
  • aktörlerin risk almasını engeller
  • süreci kırılgan hale getirir.

Bu nedenle anketler ve kamuoyu yoklamaları barış süreçlerinde ancak şu kriterlerin varlığı ile anlamlı ve yararlı olabiliyor:

  • güçlü bir medya etiği ve barış gazeteciliğinin varlığı
  • şeffaf kamusal iletişim
  • kapsamlı bilgilendirme kampanyaları
  • sivil toplumun etkin katılımı
  • güvenilir siyasi aktörler

Örneğin bizde çatışma çözümünün başarılı olması yani silahların tamamen ortadan kalkmasının ardından nelerin değişeceğini somut olarak biliyor mu bu toplum?

Tüm bunlar bir arada eşit yaşamın gerçekleşmesi içinse, bu nasıl hayata geçecek?

Bu sürecin Kürtler dışında diğer ezilen ve sömürülenler için nasıl sonuçları olacak?

Anlayamadıkları bir savaşta evlatlarını kaybetmiş Anadolu’nun o yoksul evlerine kimin sözü giriyor en çok?

Bunlar anlatılmadan ve duyulmadan bu milletin sürece rızasını ölçmek neye yarar?

Benim anladığım şu.

Kamuoyu yoklamaları barışın yerine geçemez, barış da oylama ile gelmez.

Milletin rızası da gökten zembille inmez.

Siyasi aktörleri izliyorlar, ne söyleniyor ama yaşanan ne buna bakıyorlar.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.