• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Arzu Yılmaz: Kürtler periferide değil iktidar ortağı olmaya dönük politikalar yürütüyor

Arzu Yılmaz: Kürtler periferide değil iktidar ortağı olmaya dönük politikalar yürütüyor

Doç. Dr. Arzu Yılmaz, Ortadoğu’da değişen dengelere dikkat çekerek, Kürt coğrafyasının içinde bulunduğu ülkelerden ikisinin çökmüş ikisinin kırılgan devlet olduğunu hatırlattı. Yılmaz, Kürtlerin kritik rol oynadığına dikkat çekti.

Arzu Yılmaz: Kürtler periferide değil iktidar ortağı olmaya dönük politikalar yürütüyor
Arzu Yılmaz: Kürtler periferide değil iktidar ortağı olmaya dönük politikalar yürütüyor
Şirin Bayık
  • Yayınlanma: 7 Mayıs 2025 14:43
  • Güncellenme: 8 Mayıs 2025 09:23

Orta Doğu’daki değişimler ve gelişmeler Kürtlerin rolünü gün geçtikçe daha ön plana çıkarıyor. 26 Nisan’da Kuzey ve Doğu Suriye’de gerçekleşen Kürt Birlik ve Ortak Tutum Konferansı Türkiye’nin de gündeminde yer aldı. İktidarın tepkisini çeken konferans, Kürtlerin son dönemlerde ‘tarihi’ sayılabilecek adımlarından biri olarak da değerlendirildi.

Bölgesel ve uluslararası düzeyde de yankı uyandıran Kürt Birliği Konferansı, Kürtlerin Orta Doğu’da rolü gibi başlıkları Kürdistan Hewler Üniversitesi’nden Doç. Dr. Arzu Yılmaz İlke TV’ye değerlendirdi.

“Dört parça üzerinden aynı sayfada buluşma, siyaseten birlikte hareket etme ve tutum alma konusunda bir mutabakata denk gelmesi yönüyle hiç kuşkusuz tarihi bir eşiğin açıldığı söylenebilir.”

Kürt Birliği Konferansı’nın hem tarihsel hem güncel önemi

Kürt Birliği Konferası’na ilişkin Arzu Yılmaz, şu yorumda bulundu:

“Konferansın önemini iki çerçevede ele alabiliriz; Birincisi tarihsel, ikincisi ise güncel ve politik gelişmeler. Tarihsel olanı malum yüzyıllık bir bölünmüşlüğe karşı Kürtler geçtiğimiz yüzyıl boyunca kendi aralarında bir birlik oluşturarak; silahlı, politik olarak örgütlenerek direnme pratiklerini geliştirdiler ama bu direnme pratiklerinde birbirleriyle işbirliği yapma ve bir Kürt birliği sağlama becerisini gösterememişlerdi.

Dolayısıyla da bu yüzyıllık arka planı üzerinden ilk kez politik alanda ve sadece Suriye ölçeğinde değil aslına bakarsanız bu sağlanan birlik Kürtlerin yaşadığı dört parça coğrafyayı içerecek şekildeydi. Zira sadece konferansın bileşenleri Suriyeli Kürt partileriydi. Ama konferansa dahil olan temsilci düzeyinde katılan ya da mesajlarıyla destek verenler üzerinden baktığımızda dört parça üzerinden aynı sayfada buluşma, siyaseten birlikte hareket etme ve tutum alma konusunda bir mutabakata denk gelmesi yönüyle hiç kuşkusuz tarihi bir eşiğin açıldığı söylenebilir.”

‘Kürtlerin birlikte hareket etme mecburiyetleri var’

“Kürtlerin olasılıklara karşı bu ister barış ister savaş bağlamında olasılıklar olsun, birlikte hareket etme mecburiyetleri var.”

Kürtlerin birliğine ilişkin de Arzu Yılmaz şunları söyledi:

“Konjonktürel olarak ya da biraz önce dediğim gibi güncel politik gelişmelere bağlı baktığımız zamansa, çok ciddi riskler, yeni riskler ve belirsizlikle karşı karşıya olduğumuz bir süreçte, Kürtlerin olasılıklara karşı bu ister barış ister savaş bağlamında olasılıklar olsun, birlikte hareket etme mecburiyetleri var. Çünkü böyle bir sürece hem askeri hem siyasi olarak birlikte hareket etme yeteneğine kavuşmuş olarak bu süreci karşılamalarının kendilerini en azından varlıklarını sürdürme ve var olan kazanımlarını koruma ve muhtemelen sahip olduklarından daha fazlasına da ulaşma konusunda bir mecburiyet, bir zorunluluk veya stratejik zorunluluk olduğu durumda bir eşiktir. Bu yüzden en kaba haliyle önemi yüksek.”

Kürt Birliği’ne uluslararası aktörlerin sessiz onayı

Doç. Dr. Arzu Yılmaz, Kürtlerin ilerleyen dönemlerde olası sorunlarla karşılaşma ihtimaline karşı görece sağlanan birliğin devam edip etmeyeceğine dair ise uzun süredir Kürtler arasında yaşanan birlik tartışmalarını da hatırlatarak bölgesel ve uluslararası dengelere işaret etti:

“Kürtler arası birlik, toplumsal taban beklediği, istediği ve arzu edildiği bir vaka. Ama bunu mümkün kılmayan iki tane faktör vardı. Bu faktörlerden bir tanesi Kürt siyasal aktörlerin arasındaki politik rekabet; Kimilerine göre ideolojik farklılıklar ki ben işin açıkçası politik rekabetten kaynaklı bir uzlaşmazlık olduğu iddiasına ya da açıklamasına daha yakın duranlardanım. İkincisi ise, bölgesel ve uluslararası aktörlerin böyle bir birliği arzu etmemesi ve arzu etmemenin ötesinde altını oyan bir tutum takınması. Şimdi bu geldiğimiz aşamanın böyle bir farklılığı var. Yani kitlesel destek, toplumsal tabandan yükselen, aşağıdan yukarı bir talep halindeki Kürt birliği nihayetinde bugün Kürt siyasal aktörleri ve bölgesel, küresel aktörlerin de en kötü ihtimal sessiz onayıyla, kaldı ki uluslararası aktörlerin sessiz onayın ötesinde bu mevzuyu zorlayan olması için çaba harcayan bir pozisyonda olduğunu da görüyoruz. Bu bağlamda böyle bir tarihi fırsat anında bu mevzu kotarılabildi. Bu ‘Birlik ve Ortak Tutum Bildirgesi’ çıkabildi ya da bu ‘Birlik’ sağlanabildi.

Üç faktör

Doç. Dr. Arzu Yılmaz, Kürt birliğinin devamlılığına ilişkin ise şu değerlendirmede bulundu:

“Bunun devamlılığı ise üç faktöre bağlı. Şimdi bu faktörler arasında en zayıf olanı, uluslararası ve bölgesel aktörleri şu anda Kürtlerin birliğini kendi çıkarları açısından arzu ediyor olması. Bu durum pekala, Orta Doğu’daki dinamiklerin değişmesine bağlı olarak ya da örneğin bir mutabakat, hem uluslararası aktörlerin bölgesel aktörlerle ya da bölgesel aktörlerin kendi aralarındaki uzlaşmazlıkları çözdüğü bir anda bu destek, yani Kürtlerin birliğinden yana verilen desteğin destekleri geri çekilebilir. Dolayısıyla en zayıf halka orası. İkinci zayıf halka ise Kürt siyasal aktörler bağlamında açıklanabilir. Onu da en kestirme şöyle söyleyeyim; Biz 2020’den bu yana Suriye’de toplanan ulusal konferans ölçeğinde konuştuğumuzda, 2020’den bu yana daha gerisinde öncesindeki çabaları bir tarafa bırakalım.”

Suriye’deki Kürtlerin birliği durumu

Suriye’deki Kürtlerin birliğinin sağlanmasına ilişkin Arzu Yılmaz, “Spesifik olarak Suriye Kürtleri arasındaki birliğin sağlanmasında 5 yıllık bir müzakere süreci ve nihayet bugün 2025’te bu birlik kotarılabildiyse, burada bir, tabanın iki, tavanın yani en üstten uluslararası aktörlerin zorlaması, Kürt siyasal aktörleri arasındaki uzlaşmazlığı, bu birliğin sağlanmasının önüne geçecek ölçüde güçlü olmamasını sağladı. Dolayısıyla da ikinci zayıf halka hâlâ evet Kürt siyasal aktörleri bu iki yukarıdan ve aşağıdan baskıya direnemeyip, nihayetinde bir uzlaşmaya vardılar ama biraz önce tarif etmeye çalıştığım gibi ve o yukarıdan gelen baskının azalması durumunda Kürtler arası ya da Kürt siyasal aktörler arasındaki bu iş birliğinin bugün Suriye’de Rojava’da sağlanan o başarıya rağmen hala bir risk taşıdığını da teslim etmek gerekiyor.” diye konuştu. 

“Bir savaş da olacaksa bir barış da olacaksa Kürtler’in oynayacağı rol çok kritik.”

Kürtler için ‘iki çökmüş iki kırılgan devlet’ dengesi

Ortadoğu’da değişen dengelerle birlikte Kürtlere de kritik bir rol düştüğüne dikkat çeken Doç. Dr. Arzu Yılmaz, Kürtlerin bu süreçle birlikte yeni politik dengeler kurduğuna ilişkin de dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu: “Hem uluslararası düzlemde hem bölgesel düzlemde bir yıkım anındayız, yani eski dünyaya eski Orta Doğu’ya dair bildiklerimiz değişiyor. Yeni aktörler, yeni dinamikler, yeni dengeler oluşuyor. Burada sabit olan bir şey varsa o da Kürt coğrafyasının içinde bulunduğu ülkelerden ikisi çökmüş devlet; Irak ve Suriye, diğer ikisi ise kırılgan devlet; İran ve Türkiye. Şimdi böyle bir ortamda bir yeniden kuruluş anında ister teritoryal bütünlük yani bu her bir ülkenin toprak bütünlüğü sağlansın, isterse topraklar, sınırların değişmesi yönünde bir değişim olsun Kürtlerin oynayacağı rolün son derece kritik olduğu bir net bir faktör. Hem nüfus yoğunlukları açısından hem sahip oldukları askeri güç açısından hem de siyaseti etkileme, siyasi örgütlenme, kadın örgütü, gençlik örgütü, politik örgütlenmesi nihayetinde uluslararası ve bölgesel aktörlerle işbirliği kapasitesi yapma yönüyle oldukça avantajlı bir konumdalar. Bugün ezcümle söylemek istediğim; bir savaş da olacaksa bir barış da olacaksa Kürtler’in oynayacağı rol çok kritik.”

Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve yeni dengeler

“Şimdi sorunuza gelecek olursak Kürtler nasıl bir pozisyon alıyor alıyor? Açık söyleyeyim hem Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla bir barış sürecine girmesi, isterseniz Rojava’daki ulusal birlik üzerinden bakın isterseniz hala işte Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nde bundan 3 yıl öncesinden çok daha farklı olarak Suriye Kürt Demokrat Partisi (Yekitî) ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) arasındaki müzakerelerin diyalog çerçevesinde bakın Kürtler bu yeni döneme geçtiğimiz yüzyılın tersine bir istikrar unsuru olarak dahil olma konusunda ve bu müdahalelerini mümkün kılacakları bir pozisyona gelmek için bir çaba içerisindeler. Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıda, Suriye’deki birlik çabaları da ya da işte Irak Kürdistan Bölgesi’nde yeniden Yekitî ve KDP arasında başlayan diyalog da, burada eğer bu istikrar unsuru olarak hareket etmeyi mümkün kılacak bir kendi aralarındaki birliği, ikincisi ise olası çatışmalarda tarafsız pozisyon alma becerisini gösterebildikleri ölçüde amaçlarına ulaşacaklarını düşünüyorum. Bu geldiğimiz aşamada artık biz çünkü savaş ve barış ihtimalleri, toprak bütünlüğünün korunması ya da politik sınırların değişme ihtimallerinden bahsedince şunu da teslim etmeden en azından altını çizmeden geçmemekte fayda var diye düşünüyorum.”

‘Yani Suriye eğer yeniden kurulacaksa, Kürtler periferide değil merkezde, sadece Rojava’da değil, Şam’da bir kurucu aktör olarak yer alacak.’

‘Suriye yeniden kurulacaksa Kürtler Şam’da kurucu aktör olarak yer alacak’

Kürtlerin artık bulundukları coğrafyada değişen şartlar ile birlikte kendisini merkeze alacak politikalar yürüttüğünü belirten Yılmaz, buna ilişkin adımlara dikkat çekti:

“Bugün benim en azından görebildiğim hiçbir Kürt politik partisinin bağımsızlık yönünde bu Irak Kürdistan Bölgesi için de geçerli hem politikalarına hem reel politik oryantasyonlarına baktığınız zaman bir bağımsızlık politik hedefiyle hareket etmediklerini görüyoruz, onun yerine her birinin bu zayıflayan merkezlerde, o ülkelerinin yeniden kuruluşunda ortak olarak iktidara ortak olmak gibi bir politik hedef üzerinden hareket ediyorlar. Yani Suriye eğer yeniden kurulacaksa, Kürtler periferide değil merkezde, sadece Rojava’da değil, Şam’da bir kurucu aktör olarak yer alacak. Bu 2003 sonrası aslında Irak ölçeğinde denenmişti ama 2010 sonrası oldukça zayıflayan yine Irak Kürtlerinin Bağdat’ın 2014 sonrası yeniden inşasında Bağdat ölçeğinde bir kurucu ortak aktör olarak yer alması ve barış süreci eğer başarıya ulaşırsa Kürtlerin, ’Yeni Türkiye’ diye aslında eskitilen bir çerçevede yeni Türkiye’nin kurulmasında da ‘Kürdistan’ periferisinde değil, Ankara merkezinde yeni Türkiye’nin kurucu ortağı olma potansiyelinde ve o politik oryantasyon üzerinden adımlarını, hamlelerini yaptığını, en azından şu mevcut durumda böyle bir stratejik tercih üzerinden politikalarını belirlediğini söyleyebiliriz.”