Asrın lideri

Anıtkabir’deki 30 Ağustos törenlerinde, kalabalıktan; “Reis!”, “Ümmetin umudu Recep Tayyip Erdoğan!” ve “Recep Tayyip Erdoğan!” diye bağıran bir kesim vardı. Sanırsınız ki bu bayramı kutlamak için oraya gelen insanların içinden Tayyip Erdoğan’ı seven birileri dayanamayıp da böyle bağırmışlardı. Deniz Zeyrek de böyle düşünmüş ama şöyle yazmıştı: “Ancak, bu 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında, nihayet işin bu kadar basit olmadığını anladım.  Yapılan işin Beştepe’nin onayıyla Cumhurbaşkanlığı koruma ekibi, AK Parti teşkilatı ve Anıtkabir Komutanlığı’nın ortak organizasyonuyla gerçekleştiğini öğrendim”.

Ne anlama mı geliyor Zeyrek’in söyledikleri? 

Bence, Recep Tayyip Erdoğan’ın başarılı bir lider olduğunu ve yapılacak seçimlerde de onun yeniden seçilmesi gerektiği algısını yaratmak üzere Saray’ın “algı yaratıcılarının” çalışmaya başladıklarını gösteriyor. Tabii ki Erdoğan’ın ekonomide topluma yaşattığı sorunlar üzerinden bir algı yaratmak pek mümkün olmadığına göre, insanların gözlerini ve akıllarını dış politikadaki başarılara yöneltmek “Asrın lideri” imajı yaratmak için izlenmesi gereken en önemli yollardan biri. 

Peki ama Erdoğan’ın dış politikada ne başarısı var ki buradan “Asrın lideri” algısı yaratılabilsin ki diye sorabilirsiniz.

Türkiye’nin komşuları olan ülkelerde ya birbirleriyle ya da kendi içlerinde sorunları olduğu için, Erdoğan’ın (niteliği “ne şiş yansın ne kebap” cinsinden olsa da) izlediği politikalar doğal olarak dünya medyasında konu oluyor. Buradan Erdoğan için “Asrın lideri” algısı yaratılabilir belki ama bunun inandırıcılığı ne kadar olabilir ki? Mesela daha geçenlerde Ukrayna savaşı ile ilgili Amerika’da toplanan Batılı liderler arasında Erdoğan’ın çağrılmamış olması bu inandırıcılığın oldukça düşük olduğunu göstermiyor mu? 

Ben, Erdoğan ve etrafındaki ekibin Türkiye’nin sorunları tam olarak anlayabilecek kalibrede olmadıklarını düşünenlerdenim. Türkiye büyük bir ülke, hem coğrafi ve hem de nüfus olarak. Yetişmiş insan gücü bakımından ise oldukça ileri. Ama, bu koca ülkeyi yöneten ekibin dünyanın sorunlarını anlamada yetersiz oldukları ortada. Ortada, çünkü bu ülkede adına “siyaset” dediğimiz alanda öyle çok “kifayetsiz muhteris” insan var ki bu insanlar iktidar ilişkisi yakalayınca ülkeyi yönetmek erkini bir daha bırakmak dahi istemiyorlar. Sanki bunca yıl bu ülkeyi abad etmişler gibi!

Mesela bu “Reis”, 2011 yılında bir KHK ile bütün özerk idari kurumları bakanlıklara bağlayarak ekonomide yarattığı merkezileşmeyle ülkenin 2013’de baş aşağı gitmesine sebep oldu. Ülke yönetiminde kararları merkezileştirmenin sorunları çözmede en sakıncalı yollardan biri olduğu 2011’de bilinmiyor muydu ki? Karar alanların daima kendi çıkarları için uygun karar aldıklarını ve bu nedenle de toplumun genelinin çıkarını düşünen yönetimlerin, alınan kararlara, toplumu katmaları gerektiği bilinmiyor olabilir miydi? Tabii ki biliniyordu çünkü aynı yolu denemiş olan birçok otoriter yönetimim başarısız olduğu gün gibi ortadaydı.

Ya da 2020-21’de (tamamen ülke gerçekleri yerine dini inancın bir sonucu olan nas politikası uyarınca) AKP’nin, uyguladığı düşük faiz politikası ile Türk lirasının yabancı paralar cinsinden değer kaybetmesini sağlayarak ihracatın ve üretimin artacağını ve yaşanmakta olan ekonomik krizin üstesinden gelineceği düşünülmüştü. Peki ama böyle bir sonucun ortaya çıkabilmesi için ithalata konu olan malların yurt içinde üretiliyor olması gerektiğini bu kadrolar bilmiyor olabilir miydi? Tabii ki bilmiyorlardı! O nedenle de o sırada yüzde 20’lerdeki enflasyon kısa bir süre içinde yüzde 85’lere çıkmıştı. 

Ama buna rağmen, bir algı yönetimi Erdoğan’ı parlatıp duruyor. Yabancı liderlerle yakın çekim fotoğrafları ya da videoları yayınlanıp duruyor. 

Tabii bu “Asrın lideri” imajı için en uygun konulardan biri “savunma sanayii” çıktıları. İşte burada Erdoğan’ın başarılı olduğunu söylememiz gerekiyor. Öyle ya “İHA’lar, SİHA’lar” onun döneminde üretilen silahlar. Tanklar, uçaklar vs. Bugün Türkiye’de adına makul sayılabilecek bir ifadeyle “Savunma Sanayii” dediğimiz ama aslında “Savaş sanayii” olan bu sektör onun zamanında büyüdü.

Evet ama bu “savaş sanayiine” yapılan yatırımlarla ekonomimizdeki yoksulluk arasında hiç mi bir ilişki yoktur? Savaş sanayii bir ölçüde istihdam ve büyüme yaratabilir ama aynı zamanda toplumun eğitim, sağlık ve altyapı gibi harcamalarının da kısılmasına sebep olarak yoksulluğu arttırır. Peki ama bu “Asrın lideri” imajını yaratmak isteyenler bunları bilmiyorlar mı? Tabii ki biliyorlar! Ama ne gam! “Reis!” de “Reis!”.

Peki ama bu “Asrın lideri” imajını yaratmak isteyenler mesela Kürt sorununda Erdoğan’ın barış arayışlarını neden kullanmıyorlar ki? Öyle ya 40 yıllık bir savaşın ve binlerce kaybın sona ermesini muştulayacak olan “Kürt sorununun” çözümü, eğer becerilebilirse, AKP’nin gelmiş geçmiş bütün yaptıklarının üzerinde bir başarı adımı olacağını görmüyorlar mı? 

İşte burada bir sessizlik yaşanıyor!

Nedenini tam olarak bilmiyoruz. Ama sanırım AKP’nin ve tabii Erdoğan’ın bu konudaki niyetleri tam olarak bilinmediğinden, “algı yaratıcıları” henüz bu konuyu “Asrın lideri” algısı içine yerleştiremiyorlar. Onun için İHA’lar, SİHA’lar, tanklar ve uçaklar önünde siyah gözlükleri ve pilot giysisi ile Erdoğan imajıyla yetiniyorlar. 

Sanki “Asrın Lideri” bir savaşa gidiyor gibi!

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.