Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencisi Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümüne ilişkin davaya yönelik Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un soruşturmanın “titizlikle” sürdüğüne dair açıklama yaptı. Ancak, davayı takip eden Avukat Helin Tapancı bu açıklamayı “geç gelen ve kamuoyu baskısıyla yapılmış” bir hamle olarak değerlendirerek, soruşturmadaki derin ihmallere dikkat çekti.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, sosyal medyadan yaptığı açıklamada, Rojin Kabaiş davasındaki soruşturmanın “hiçbir ayrıntı göz ardı edilmeden” devam ettiğini belirterek, “Soruşturmada tek bir nokta dahi karanlıkta kalmadan maddi gerçeğin mutlaka ortaya çıkarılması için yoğun bir gayret gösterilmektedir” ifadelerini kullandı. Bakan Tunç, Rojin’in telefonunun açılması için yurtdışından uzmanların dahil edildiğini ve İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) ek bir uzman görüşü talep edildiğini duyurdu.
‘Neden ilk günden beri bu ihmallerin üzerinde durulmadı?’
Davanın avukatlarından ve Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Üyesi Helin Tapancı, Bakan Tunç’un açıklamasını değerlendirdi ve “Aylardır böyle bir olayın varlığı zaten belli. Neden ilk günden beri bu ihmallerin üzerinde durulmadı? Neden ilk günden beri bu yapılmadı?” diye sordu. Bu kadar zaman sonra yapılan açıklamanın, yaşanan kamuoyu baskısının bir sonucu olduğunu vurgulayan Tapancı, ” ATK gibi bir devlet kurumuna olan inanç sarsılmış durumda. Bu son yapılan açıklamanın da bunu toparlamaya çalışmak için olduğunu düşünüyorum” diye belirtti.
‘O belgelerde bulaş ihtimalinin zaten bertaraf edildiğini biliyoruz’
Kritik eleştirilerin odağında, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) tutumu yer alıyor. Rojin Kabaiş’in vücudunda, biri göğsünde, diğeri vajina içinde olmak üzere iki farklı erkeğe ait DNA profili tespit edildi. Ancak cinsel saldırı ihtimalini güçlendiren bu bilginin dosyaya girmesi, DNA’nın varlığının bilinmesinden 10 ay sonra, 10 Ekim’de gerçekleşti.
Avukat Helin Tapancı, ATK’nın bu gecikmesini ve ardından DNA’lar için “ölüm sonrası bulaşma ihtimalini” gündeme getirmesini eleştirdi. Tapancı, “Biz dosyayı baştan sona takip edip belgelere ulaşabilen kişileriz. O belgelerde bulaş ihtimalinin zaten bertaraf edildiğini biliyoruz” diyerek şunları anlattı:
“Yaklaşık 250-256 kişinin ifadesi alındı, kan örneği alındı ve bu bulaş ihtimali olabilecek tüm kişilerin DNA örnekleri karşılaştırıldı ve bu zaten bertaraf edildi. Bertaraf edilmişken bu açıklamanın yapılması tamamen yanlış yönlendirilen bir açıklamadır. ATK’nin baroların suç duyurusundan sonra böyle bir bilgiyi açıklaması, onların da bir şekilde telaşlandığını, ‘evet aslında hatalıyız ama bunu üstünü örtmeye çalışıyoruz’ şeklinde yorumlanabilir.”
‘Baştan beri intihar algısı yaratıldı, ihmaller silsilesi devam etti’
Helin Tapancı, soruşturmanın en başından itibaren bir dizi ihmal ve kasıtlı yönlendirmeyle karşılaştıklarını vurgulayarak, “Baştan beri o kadar çok eksik delil toplanmış, o kadar çok ihmaller silsilesi devam etmiş ki bu olaylar bizi şoka uğrattı” dedi.
Tapancı, yaşanan ihmalleri şöyle özetledi:
“Rojin’in şalı bulunup hemen koruma altına alınmadı, suya temas ettirilip çıkarıldı. Bu DNA örneklerinin kaybolma riskini artırmıştır. Kameraların araştırılmaması, ifadelerin yeterli şekilde alınmaması gibi birçok eksiklik tespit ettik. Üniversite yönetiminin de ciddi eksiklikleri var. Kampüse giriş-çıkışlar kontrolsüz, kameralar yetersiz. Belki bu önlemler alınsaydı, Rojin’in başına böyle bir şey gelmemiş olurdu.”
‘Cezasızlık politikası, şüpheli kadın ölümlerini faili meçhule dönüştürüyor’
Tapancı, bu ihmallerin arkasında, şüpheli kadın ölümlerine yönelik bir cezasızlık kültürünün yattığını savundu. “Bir şüpheli kadın ölümüne dair maalesef devlet mekanizmaları ya yetersiz çalışıyor ya önemsemiyor, ihmal üzerine ihmal yapıyor” diyen Tapancı, “Polisin bir ihmalinin zaten cezasızlık politikasıyla sonuçlanacağı çok açık. O yüzden onlar da bir kadının kaybolması veya ölmesi olayında işlerini doğru düzgün yaptıklarını düşünmüyorum. Bu kayıtsızlık, birçok şüpheli ölümü faili meçhul hale getirebiliyor” ifadelerini kullandı.
‘Mücadele elden bırakılmamalı, sistem dönüşmeli’
Avukat Helin Tapancı, son olarak hem Rojin Kabaiş davasına hem de Türkiye’deki tüm şüpheli kadın ölümlerine ilişkin taleplerini ve mesajını şu sözlerle tamamladı:
“Rojin davası özelinde, bu ihmalleri yapan polis memurları ve ATK hakkında soruşturma başlatılmasını talep ediyoruz. Genel olarak ise Türkiye’deki cezasızlık politikasının son bulmasını, İstanbul Sözleşmesi’ne uyulmasını ve kadın bakış açısını zorunlu kılacak reformlar yapılmasını istiyoruz. ATK’da veya soruşturmalarda, kadın hassasiyeti olan, özel eğitilmiş ekiplerin görev alması gerekiyor. Bugün bu sadece Rojin’in davası değil, şüpheli bir şekilde öldürülmüş tüm kadınların davası. Rojin’in davası, mücadelenin hiçbir zaman elden bırakılmaması gerektiğine dair örnek teşkil eden bir dava. Hiçbir kadın mücadeleden vazgeçmesin. Umarım bu mücadelemiz daha fazla ses getirir ve artık fail aramak zorunda kalmayız.”