Anayasa Mahkemesi, kamuoyunda Gezi Davası adıyla bilinen yargılamada, 42 aydır tutuklu bulunan çevre plancısı Tayfun Kahraman’ın ‘adil yargılanma hakkı’nın ihlal edildiğine dair gerekçeli kararını açıklamış ve “Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkı”ndan kaynaklanan güvencelere uyulmadığına hükmetmişti. AYM kararının bir örneği yeniden yargılama için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti.
Yeniden yargılama talebine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Savcısı, “…ilk derece mahkemesi ve Yargıtay’ın delillerin değerlendirilmesi noktasındaki takdir yetkisini sorgulayan, Anayasa’nın ve Kuruluş Kanun’un emredici hükmüne açıkça aykırı olan Anayasa Mahkemesi gerekçe gösterilerek sanık müdafi tarafından talep edilen infazın durdurulması, sanığın tahliye edilmesi ve yeniden yargılama yapılması yönündeki taleplerin reddine karar verilmesi” şeklinde mütalaa verdi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti de mütalaaya uyarak infazın durdurulması, Kahraman’ın tahliye edilmesi ve yeniden yargılama yapılması yönündeki taleplerin reddine karar verdi. Mahkemenin gerekçesinde şu ifadelere yer verildi:
‘Yargılamanın hakkaniyetinin zedelendiği söylenemez’
“Somut olayda Yargıtay’ın mahkûmiyet hükmünü onama kararında, ilk derece mahkemesi kararında mahkûmiyetin gerekçesi olarak yer verilmeyen iletişimin dinlenmesine ilişkin bazı kayıtlara dayanıldığı ve bu kayıtlara atıfla başvurucunun mahkûmiyet kararının onandığı, bu hâliyle mevcut durumun başvurucunun temyiz aşamasında mahkûmiyetine esas teşkil eden bir delile karşı savunma yapma imkânından yoksun bırakılması sonucunu doğurduğu çoğunluk kararında belirtilmiş ise de anılan deliller ilk derece mahkemesi yargılaması aşamasında dava dosyası içinde bulunduğu, başvurucu ve müdafinin erişim ve itiraz etme imkanına sahip olduğu, dolayısıyla ilk defa Yargıtay aşamasında ortaya çıkan ve kabul edilen delil niteliğinde olmadığı, Yargıtay tarafından ilk derece yargılaması sırasında dosyaya giren ve başvurucu ve müdafinin erişebildiği ve itirazlarını ileri sürme imkânı bulabildiği bu delilin onama kararının gerekçesine ek gerekçe olarak ortaya konulduğu dikkate alındığında, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği söylenemez. Ayrıca başvurucunun mahkumiyetine ilişkin kararda yer verilen diğer deliller dikkate alındığında, mahkûmiyet kararının tek ve esaslı belirleyici delilinin iletişimin dinlenmesine ilişkin kayıtlar olmadığı dolayısıyla yargılamanın hakkaniyetinin zedelendiği de söylenemez.
Kaldı ki Yargıtay 3. Ceza Dairesince, iletişimin dinlenmesine ilişkin kayıtların, başvurucu hakkındaki diğer tüm delillerle birlikte değerlendirildiğinde, eylemin Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs suçunu oluşturduğu sonucuna varılmıştır. Başvurucu hakkında ise Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçundan mahkûmiyet kararı verilmiş, aleyhe temyiz olmadığı için bozma nedeni yapılmamış ve hüküm onanmıştır. Bir başka deyişle, Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararındaki gerekçelerden yalnızca biri olan iletişimin dinlenmesine ilişkin kayıtlar, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs suçunun delili olarak belirtilmiştir. Anılan kayıtların ve diğer delillerin tümünün bu suçu oluşturabileceği kararda açıkça ifade edilmiştir. Oysaki başvurucu hakkında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçundan ceza verilmiştir. Dolayısıyla anılan kayıtlara dayalı olarak hükmün onandığı da söylenemez.”
‘AYM’nin görevi, varılan sonuçların hukuka uygunluğunu denetlemek değildir’
‘”Yukarıda yer verilen gerek mahkememizin gerekse Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararlarındaki detaylı gerekçeler dikkate alındığında, sanık tarafından ileri sürülen iddiaların mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme ve Yargıtay kararlarının gerekçelerinde bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun bulunmadığı anlaşılmaktadır. AYM’nin ihlal kararının gerekçesine bakıldığında ilk derece mahkemesinin ve Yargıtay’ın delillerinin değerlendirilmesi noktasındaki takdirine ilişkin değerlendirme yaptığı görülmektedir. Anayasa Mahkemesi kararının karşı oy yazısında da ifade edildiği üzere; yargılamaya konu eylemlerin kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, delillerin değerlendirilmesi ile Yargıtay ve ilk derece mahkemeleri tarafından verilen kararların esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Anayasa Mahkemesi’nin görevi, Yargıtay ve ilk derece mahkemelerince yapılan değerlendirmelerin ve varılan sonuçların hukuka uygunluğunu denetlemek değildir.
Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen ilk derece mahkemelerine aittir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda, olağan kanun yollarında incelenmesi gereken konularda inceleme ve değerlendirme yapılamaz.”
‘Anayasa Mahkemesi ‘süpertemyiz’ mahkemesi de değildir’
“Zira Anayasa Mahkemesi temyiz veya istinaf mercii değildir. Anayasa Mahkemesi ‘süpertemyiz’ mahkemesi de değildir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun’un 49. maddesinin 6. fıkrasında da ‘Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz’ demek suretiyle bu hususu açıkça yasaklamıştır.
Anayasa Mahkemesi somut olayda bireysel başvuru incelemesi sonucu hak ihlali kararı verirken adeta temyiz makamı gibi hareket etmiş, oluşturmuş olduğu gerekçede hem Anayasa’ya hem de kanunun emredici hükmüne açıkça aykırı hareket ederek ‘yetki gaspı’nda bulunmuştur.”
Karara itiraz edilecek
Tayfun Kahraman’ın Avukatı Cansu Çiftçi, mahkeminin bu kararına itiraz edeceklerini söyledi.
İtirazı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi karara bağlayacak.




