• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Ayşegül Doğan: Beklentimiz Öcalan’la yapılan görüşmenin tutanaklarının açık olmasıdır

Ayşegül Doğan: Beklentimiz Öcalan’la yapılan görüşmenin tutanaklarının açık olmasıdır

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Beklentimiz, komisyon üyelerinin Sayın Öcalan’la yaptığı görüşmenin tutanaklarının kamuoyuna açık olmasıdır” dedi.

Ayşegül Doğan: Beklentimiz Öcalan’la yapılan görüşmenin tutanaklarının açık olmasıdır
Ayşegül Doğan: Beklentimiz Öcalan’la yapılan görüşmenin tutanaklarının açık olmasıdır
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 27 Kasım 2025 13:30
  • Güncellenme: 27 Kasım 2025 14:33

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Parti Genel Merkezinde yaptığı basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen 2026 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’ne de değinen Ayşegül Doğan, Türkiye’de politikaların kadına yönelik şiddete ve cezasızlığa teşvik ettiğini söyledi. Ayşegül Doğan, kadınların buna rağmen bunu kabul etmediğini ve en başta barış, demokrasi ve adalet için en önde direnmeyi sürdürdüğünü ifade etti.

“25 Kasım’da kadınlar Komisyonu’nun İmralı’da Sayın Öcalan’la görüşme kararını en önde ve en başta Barış Anneleri olmak üzere kalpten selamladılar, beklentilerini ifade ettiler” diyen Doğan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Bu vesileyle biz de bir yılı geride bırakan Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde komisyonun aldığı bu kararı çok önemli bulduğumuzu ve bu kararla birlikte gerçekleşen ziyaretin kritik bir eşiği geride bıraktığını ifade etmiştik. Bir kez daha yineleyelim: Bu kararın alınmasında emeği geçen, bunun için mücadele eden, engelleyen değil destekleyen bir tutum sergileyen, dolayısıyla kalıcı barışa güç veren herkese müteşekkiriz. Türkiye adına müteşekkiriz, toplum adına müteşekkiriz. Çünkü Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyelerinin İmralı Adası’nda Sayın Öcalan’la görüşmesi önemli olduğu kadar tarihi bir görüşme.

‘Yasal düzenlemelerin geciktirilmeden hayata geçirilmesinin vakti’

Tarihi çünkü Kürt sorunu ve demokratik çözümün birincil muhatabıyla ilk defa böyle bir temas kuruluyor. Bu diyalog sürece güç ve ivme kazandıracaktır. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bunun nasıl bir güç ve ivme kazandıracağını hep birlikte öğreneceğiz. Hep beraber buna tanıklık edeceğiz. Şimdi elbette artık gerekli yasal düzenlemelerin geciktirilmeden hayata geçirilmesinin vakti. Komisyonun raporunun bir an önce tamamlanması ve genel kurulda hukuki düzenlemelere ilişkin adımların hızla hayata geçirilmesi gerekirken, tüm bu yasal gündemi epeydir konuştuğumuz, tartıştığımız ve hepimiz açısından çok önem arz eden bu başlıkları konuşmamızın ve güvence altına almamızın zamanı.

‘Barış ancak güven inşa ederek toplumsallaşabilir’

Herkes tabii bu görüşme gerçekleştikten sonra şunu merak ediyor: Komisyon ne zaman toplanacak, niye hala toplanmadı ve komisyona yapılacak açıklamaların mahiyeti… Yani Sayın Öcalan’ın ne söylediği, ne sorulduğu, sorulara ne yanıtlar verdiği. Bunlar Türkiye gündeminin en sıcak başlıkları arasında günlerdir tartışılıyor. Komisyon bugün Meclis Başkanlığı’nın ve komisyonun, biliyorsunuz Sayın Kurtulmuş aynı zamanda komisyon başkanı. Yaptığı açıklamayı da duyuralım: 4 Aralık’ta saat 14.00’te toplanacak ve bu toplantıda bu soruların yanıtlarını hep birlikte öğreneceğiz. Bu eşik, cesur ve kararlı adımların atılmasıyla anlam kazanacak sevgili arkadaşlar, değerli Türkiye halkları. Barış ancak güven inşa ederek toplumsallaşabilir. Bunu ilk günden beri söylüyoruz ve barışın toplumsallaşması dönemine de ilk günden beri dikkat ediyoruz.

‘Detayları 4 Aralık’ta toplanacak komisyona aktarılacak bilgilerle öğreneceğiz’

Bir başka tartışma: Bu görüşmenin mahiyetini kamuoyu öğrenebilecek mi? Şeffaf olacak mı? Bu görüşmenin içeriğine ilişkin gerekli bilgiler aktarılacak mı? Bu komisyonun, Öcalan’la görüşme gündemiyle toplandığı gün aldığı karar, bunun elbette şeffaf olmasını gerektiriyor ki toplumsallaşması için çok önemli. Ancak şunu da biliyoruz ki Sayın Öcalan’ın onlarca yıldır söyledikleri  son derece sarih. Bu görüşmede olsa olsa aynı sarihlikte atı çizilen, pekiştirilen, eşit kardeşlik hukuku ve Türkiye’de demokratikleşme olabilir. Ancak tüm bunların detaylarını 4 Aralık’ta toplanacak komisyona aktarılacak bilgilerle hepimiz öğreneceğiz ve yine beklentimiz, bu tutanakların kamuoyuna açık bir biçimde, erişilebilir halde olmasıdır.

Bugüne kadar yapılan diğer dinlemelerin tutanaklarına nasıl Türkiye kamuoyu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin internet sitesi üzerinden istediği zaman erişim sağlayabiliyorsa, İmralı Adası’nda komisyon üyelerinin Sayın Öcalan’la yaptığı görüşmenin içeriğine de aynı şekilde erişebilmelidir. Bu konudaki şeffaflıktan taviz verilmemelidir. Şunu da ifade etmek isterim: ‘Gizli tutanak’ tartışması var. Bunun doğru olmadığını, bize böyle bir bilgilendirmenin komisyon üyeleri tarafından yapılmadığını ve kamuoyuna da böyle bir bilgilendirmenin komisyon tarafından iletilmediğini, bu iddiaların manipülatif amaçlı olduğunu görüyoruz. Bunu da buradan duyurmak istiyoruz.

‘CHP’nin de heyette olmasını çok arzu ederdik’

Bazıları kendilerine ayrıca birtakım payeler çıkarmaya çalışıyorlar. Ne demek istiyorum? CHP ve DEM Parti üzerinden süregelen tartışmalardan bahsediyorum. Tabii ki başta CHP olmak üzere komisyonda yer alan diğer siyasi partilerin temsiliyetinin de komisyon adına İmralı Adası’na gidip Sayın Öcalan’la görüşen heyette olmasını çok arzu ederdik. Yalnızca arzu etmekle ifade etmek de yetersiz kalabilir; olması gereken de bu. Çünkü Türkiye meselesinden bahsediyoruz. Türkiye toplumunun tamamını ilgilendirdiğini deneyimlerimizde gördük bugüne kadar. 86 milyon için yapılan ve 86 milyonun geleceği için kurulan bir komisyonun yaptığı görüşmelerin eksiksiz bir katılımla gerçekleşmesi ortak aklı gerektiriyor. Olmadı.

Bunun ne kadar büyük bir eksiklik olduğu, olumlu ya da olumsuz bir biçimde günlerdir yine konuşuluyor. Buna dair yer yer haklı–haksız tartışmalar da yürütülüyor. İthamlar yapılıyor. Asıl ihtiyaç duyduğumuz ne bu ithamlar, ne bu yargılamalar, ne de bunları pekiştirecek tartışmalar. Asıl ihtiyaç duyduğumuz, bundan sonra sürecin ivme kazanması için hızlanması için demokratikleşme için yapılması gerekenlerdir. Dolayısıyla tartışmanın seyrini esasından uzaklaştırarak konuşmak yerine bu esasla ilgili yapabileceklerimizi konuşmak daha faydalı olacaktır. Çünkü barışın toplumsallaşması ancak kolektif bir iradeyle mümkündür. Bunu da en başından beri söylüyoruz.

‘Öcalan ile görüşmenin olanakları genişletilmeli’

Komisyonun bütün bileşenleriyle adaya gitmesi ve Sayın Öcalan’la orada görüşerek özellikle şeffaflığa dair endişeleri, kaygıları olanların, onlar adına bu soruları doğrudan yöneltme imkanını değerlendirmemiş olmalarını yalnızca bir talihsizlik olarak ifade edemeyiz. Ne yazık ki bir siyasetsizliğe işaret ediyor Kürt meselesinin demokratik çözümünde. Bunu üzülerek belirtiyoruz. Biz bu konuda elimizden gelen her türlü diplomasiyi yaptık ancak bu mesele yalnızca DEM Parti’nin sorumluluğunda olamaz, olmamalı. İktidar da bu konuda teşvik edici, kapsayıcı, ikna edici ve ilerletici olmalıydı. Ne yazık ki iktidar da sorumluluğunu yerine getirmedi. Ve toplumsal temsiliyetin bir kısmı şimdilik bu görüşmenin dışında kaldı. Bu görüşme önemliydi ancak biricik kalmaması da aynı önemde. İmralı yolunu resmi olarak açan bu siyasi adımın devamı getirilmeli. Sayın Öcalan ile görüşmenin olanakları genişletilmeli. Bunu sürecin geleceği açısından önemli görüyoruz. Farklı siyasi kesimlerden temsilciler, hak savunucuları, akademisyenler, gazeteciler, kimler gidip temas kurmak istiyorsa, kimler gidip orada kendisiyle görüşmek istiyorsa görüşmeli, görüşebilmeli, bunun imkanları sağlanmalı. Biz bu yürüyüşün uzun olduğunu biliyoruz. Bir yandan barışı inşa etmeye çalışıyoruz eşit, adil, onurlu, kalıcı bir barışı.

‘Dönüşüm ancak güçlü bir muhalefetle gerçekleşebilir’

Öte yandan, demokratik bir toplum tahayyülü için mücadele ediyoruz. Bu uzun yürüyüşe bundan sonraki dönemde ada görüşmesine gitmeyen, bu konuda karar alan diğer siyasi partilerin de katılacağını inanıyoruz başta CHP olmak üzere. Dönüşüm ancak güçlü bir muhalefetle gerçekleşebilir. Türkiye halklarının sürece dahil edilmesi iktidarından muhalefetine hepimizin sorumluluğunda. İkitidar partisi tüm imkanlarını bu temsiliyeti yaygınlaştırmak için, barışı toplumsallaşmak için değerlendirmeli. Bu mesele küçük, dar parti çıkarlarına uygun pozisyon alışların meselesi değil. Bu mesele can kayıplarının durdurulması, bir daha olmaması, bu açıdan baktığımızda hayati bir mesele. Bundan daha değerli, bundan kutsal bir şey olamaz. O yüzden bunları seçim, seçmen ölçümleri, anketler ya da bununla ilgili şekillenen kaygılar etrafında izah etmeye çalışmak yerine bu meseleye böyle bir yerden bakıp, üstelik tarihsel arka planıyla, sosyolojik olarak ortaya çıkan diğer boyutlarıyla da yüzleşmek gerekir.

‘Kürt sorunu vardır’ demek yetmiyor artık’

Dünden farklı bir tutum sergilemek gerekir Kürt sorununun demokratik çözümü için. İktidarından muhalefetine herkesin cesur adımlar atması gereken, farklı kesimleri de cesaretlendirmesi gereken bir mesele ile karşı karşıyayız. Muhalefet ‘bekle gör’ siyaseti yerine daha aktif bir pozisyon almalı ve kurucu bir siyaset ufkuna sahip olmalı. ‘Kürt sorunu vardır’ demek yetmiyor artık. ‘Kürt sorunu vardır’ dedikten sonra bu sorununun çözümüne ilişkin önerilerinizi de kamuoyuyla paylaşmalı ve buna uygun bir pozisyon almalı, buna uygun bir siyaset üretmelisiniz.

‘Kobani Kumpas Davası’ndan tutsak herkes serbest bırakılmalı’

Başta Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere Kobani Kumpas Davası’ndan tutsak herkes serbest bırakılmalı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmalı. Artık buna son vermek gerekiyor.”  (ANKA)