Türkiye’de barış mücadelesinin en önemli isimlerinden biri olan Barış Annesi Sakine Arat, dün yaşamını yitirdi. Sakine Arat, 1980’den günümüze kadar adaletsizliğe karşı verdiği mücadele ile tanındı.
Sakine Arat, Şeyh Said isyanından sonra babasının sürgün edildiği Kütahya’da 1934 yılında dünyaya geldi. O yılları, “Çocuktum bir şey bilmiyordum memleketimiz bura sanıyordum. Tek bildiğim biz oranın adamı değildik, evin içinde Kürtçe dışarıda Türkçe konuşuluyordu” diye anlatmıştı.
Okulda başarılı bir öğrenci olmasına rağmen eğitimine devam edemedi. Demokrat Parti iktidara geldiğinde ve af çıkardığında ilköğretim 5. sınıf öğrencisiydi.
Diyarbakır’a geri dönüş
Bu dönem cezaevleri boşaldı, sürgün olanların geri dönüşü başladı. Sakine Arat’ın ailesi de memleketi Diyarbakır’a geri döndü. Geri döndüklerinde kendilerine ait toprakların hükümet tarafından satıldığı ortaya çıktı. Ailesi geçim sıkıntısı yaşamaya başladı. 18 yaşındayken Sakine Arat, kendinden yaşça büyük biriyle evlendirildi. Bismil’den Hani’ye bir ağa ailesine gelin gitti.
10 çocuğundan 7’si hayatını kaybetti
10 çocuğu olan Sakine Arat’ın çocuklarından biri üç aylık, biri bir buçuk yaşındayken hayatını kaybetti. Çocuklarını okutabilmek için eşini de zorlayarak Diyarbakır merkeze taşındı. Geçim sıkıntısı nedeniyle Sakine Arat, dikiş dikerek, iğne yaparak çocuklarını okuttu. Kocasının ise aileye hiç bir katkısı olmuyordu. Çocuklarından Cemal Arat, Ankara’da üniversiteyi kazandı. “Ancak 70li yıllarda caddelerde öğrenciler panzerlerle eziliyorlardı” diyerek oğlunu üniversiteye göndermedi. Oğlu Cemal Arat ise ertesi yıl açık öğretimi kazanıp Türkiye Zirai Donatım Kurumu’nda memur oldu.
Oğlu Diyarbakır Cezaevi’nde yaşamını yitirdi
Sakine Arat çocuklarını koruyup kollarken, ağa olan eşinde ise tam tersi bir durum yaşanıyordu. Babaları aranan oğlu Cemal Arat’ı ihbar etti. Cemal Arat, 12 Eylül’ün en karanlık zindanına, Diyarbakır Cezaevi’ne konuldu. İşkencelere karşı arkadaşlarıyla başladığı ölüm orucunda yaşamını yitirdi. Oğlu Diyarbakır Cezaevi’ndeyken Sakine Arat yaşadıklarını şu şekilde anlatmıştı:
“Gençlerimiz sokaklarda kurşunlandı, cezaevlerinde işkenceler gördü 12 Eylül’de. Öyle bir darbe geldi ki insanlar artık sokakta yürüyemiyorlardı, hastalarını hastaneye götüremiyorlardı. 1984’te ölüm orucuna girdikleri zaman 48 gün oğlumu (Cemal) göremedim. Sonra askeri hastanesine gittiğim zaman 11 yatak vardı. Saçı sakalı birbirine karışmıştı oğlumun. Oğlumu tanıyamadım, o hale gelmiş ki… Vücutları erimiş bitmiş, kemikten başka hiçbir şey yoktu. Sadece o kuru kafa kalmış. İki göz kapıda, birisi gelsin de bizimle görüşsün diye bakıyorlar. Cemalin kulakları artık duymuyordu, gözleri hiç görmüyordu Anne sen misin, keşke yüzünü görebileydim. Öyle bir acı gülüş güldü ki ömrümün sonuna kadar onu unutamam.”
Diğer oğlu Tacettin Arat da tutuklandı ve serbest kaldıktan sonra o da PKK’ye katıldı. Ardından küçük oğlu Murat Arat da PKK’ye katıldı. Her iki oğlu da yaşamını yitirdi.
Hayattaki en büyük pişmanlığı
Sakine Arat, çocukları cezaevlerinde bulunan diğer annelerle birlikte cezaevlerindeki işkencelerin durdurulması için Ankara’ya giderek Kenan Evren ve dönemin başbakanı Turgut Özal ile görüşme girişiminde bulundu. Tam darbenin komutanı Kenan Evren ile görüşecekleri o tarihi gün ise Cemal Arat’ın ölüm haberini alıp, oğlunu gömebilmek için memleketine döndü. “Hayatımdaki en büyük pişmanlığımdır bu. Eğer ben görevimi bırakıp köye dönmeseydim, Kenan Evren ile görüşebilseydim, belki olaylar değişirdi” diyerek kendini hep suçladı.
‘Semra’yı öldürmesinler diye verdim’
Sakine Arat’ın kızlarından Semra Arat’ı babası zorla kardeşinin oğlu ile evlendirdi. Semra Arat ise daha 14 yaşında ve ilköğretim öğrencisiydi. Sakine Arat bu karara direndi, ancak kızını öldürecekleri tehdidi üzerine pes etmek zorunda kaldı.
Sakine Arat, “Ya kızını verirsin ya ben oğlumu başkasıyla evlendiririm ama senin kızını da okul kapısında öldürürüm dediler. İkisi cezaevinde, bunu da öldürürler diye, ana yüreği, boyun eğmek zorunda kaldım. 14 yaşında götürdüler. Aradan bir sene geçti hamile olduğunu öğrendim” diye anlatmıştı. Kızı 17 yaşında yaşamını yitirdi. Kayıtlara intihar diye geçti. Semra Arat’ın küçük kızı Zelal’i ise babası almayı reddetti. Sakine Arat, torununu da kendi nüfusuna geçirdi. “Öldürmesinler diye işkenceciye verdim, o niye öldü? Okul kapısında öldürmesinler diye verdim niye öldü?” sözleriyle yaşananlara da sitem etti.
Barışa adanan bir ömür
1990’dan itibaren de Barış Annesi olarak hep aktif eylem, etkinlik ve açıklamalarda yer aldı. Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü için ömrünü adadı. 2011 yılında katıldığı bir programda Diyarbakır Cezaevi’ne dair anlatımları o günlerde gündeme oturmuştu.
Barış Annesi Sakine Arat yaşamını yitirdi
Oğlu Cemal Arat 1984 yılında Diyarbakır Cezaevi’nde girdiği ölüm orucunda yaşamını yitirdi
➡️https://t.co/Nu0slGpaXF pic.twitter.com/M4Q0HRQSL9
— İlke TV (@ilketvcomtr) March 13, 2025
Erdoğan’ın randevusunu çevirdi
‘Demokratik açılım’ döneminde Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde Barış Anneleri ile görüşmek istedi. Ancak Sakine Arat Erdoğan’ın davetini geri çevirdi. Erdoğan ise bir konuşmasında Diyarbakırlı Sakine Arat’ı örnek göstermiş ve Arat’ın 18 yaşında evlendirildiğini, üç oğlunu ‘terör’ örgütüne kaptırdığını, bir kızının ağabeylerinin acısına dayanamayarak kendi canına kıydığını, bir başka oğlunun trafik kazasında hayatını kaybettiğini anlatmıştı.
Sakine Arat ise dönemin Başbakanı Erdoğan’a yanıt verdi ve 8 yılda birkaç kez Erdoğan’ın ayağına gittiklerini, ancak kendilerini kabul etmediğini söyledi. Arat, “Bizi kabul etmeyen Başbakan, şimdi benim söylediğim sözleri kullanıyor. Ben buradayım, Diyarbakır’dayım, gelip benimle görüşebilir. Sözünü tutmayan bir Başbakana güvenim kalmadı” dedi.
Başbakan Erdoğan’a seslenen Arat, “Oğullarım terörist değil. Başbakan operasyonları geri çeksin. Gerilla ölmesin, asker ölmesin, anaların yüreği yanmasın. Barış ve Demokrasi Partisi barış istiyor, onları dikkate almıyorsan ben ne yapayım. Barış olacaksa elimizden geleni yaparız” dedi.
Barış Anneleri Derneği’nde aktif olarak yer alan Arat 2008 de ise şu sözleri söylemişti:
“Kürt çocuklarının öldüğü kadar, bir o kadar da suçsuz günahsız asker ölüyor. Eğer gücüm olaydı, param olaydı, il il gezip Türk analarına seslenecektim. Kürtlerin suçu nedir, günahı nedir? Ben bu Türk analarına bunları anlatmak isterdim. Türk Kürt’ün kardeşidir. Yan yana yaşadığımız zaman beraber yaşayabiliyorsak, bu işkence, bu kötülük niye? Bu kadar insanların ölmesine ne gerek vardı..”
Barışa dair umudunu hiç yitirmedi
İlerlemiş yaşına rağmen Sakine Arat, inançlarından hiç bir şey yitirmediğini ve geleceğe umutla baktığını belirterek “Ben evlatlarımı yitirdim ama umudumu yitirmedim. Ben barış için, bu ülkeye huzur gelmesi için mücadelemi sürdürüyorum” demişti.