Türkiye’de devam eden barış sürecine ilişkin PKK’nin silahsızlanması kararı, İmralı görüşmelerinin devam etmesi, MHP Lideri Devlet Bahçeli ve iktidar kanadından yapılan açıklamalar hız kesmeden devam ediyor. Bir yandan da gözler barış ve demokratik toplumun inşasındaki en önemli noktalardan biri olan hukuki düzenlemelerde. Henüz somut bir adım atılmayan ve tartışma düzeyinde seyreden bu konuda, barış inşasında hukuki düzenlemelerin rolü ve yeni anayasa tartışmalarına ilişkin Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Sevtap Yokuş ile konuştuk.
Yokuş, anayasa değişikliğine ilişkin öncelikle Türkiye’de var olan toplumsal kutuplaşmaya dikkat çekerek, 2013-2015 dönemi çözüm sürecindeki atmosferi hatırlattı; “Aslına bakarsanız daha önceki çözüm sürecinde böyle bir atmosfer daha güçlüydü, hatta o çözüm sürecinde hem çatışma çözümü hem de yeni bir anayasa birbirine paralel bir şekilde ilerliyordu. Tıpkı Güney Afrika modelinde olduğu gibi demokratik yolla insan haklarının geliştirilmesiyle çözüme ulaşılabileceği, tüm ayrımcılığın ortadan kalktığı yepyeni bir anayasayla barışın sağlanabileceği yönünde bir genel konsensüs vardı. Ama bugün öyle değil” şeklinde konuştu.
Bu şartlar altında Türkiye’nin yeni barış inşasında ‘yeni bir yol’ izlenilmesi gerektiğine değinen Yokuş, “Bugün biraz daha sıkıntılı bir durumdayız. Çünkü toplum kutuplaştı. Mecliste de bir kutuplaşma var. Bir taraftan otoriterleşme bir taraftan bir silah bırakma var. Belki bu dönem biraz daha farklı bir yol izlenecek. Bu sefer sondan başlanacak. Silahların bırakılmasıyla birlikte mecliste bir dizi mevzuatla bu ‘geçiş dönemi adaleti’ dediğimiz yasal düzenlemelerle sürecin sağlamlaştırılması gerekecek” dedi.
Buna örnek olarak da, barış çalışmaları yapan insanlara güvence hükümler, ‘Terörle Mücadele Yasası’nın mağdurları, failleri ile yasal yollarla dönüşüm imkanının yaratılması, infaz kanununda değişiklik gibi kimi yasal mevzuatlarda değişiklikleri öngördüklerini söyledi. Ancak ‘bunlar anayasanın işi değil’ diyerek şuanda mevzuat değişikliğinin daha önemli olduğunu söyledi.
Mevzuatlarda yapılacak değişiklikler için meclisi işaret eden Yokuş, “silah bırakmanın ardından alınacak hukuki önlemler mevzuat temelinde yapılacak. Bu çok kaçınılmaz bir durum” diyerek meclisteki siyasi partilerin hemfikir olmasının önemli olduğunu söyledi.
Yeni anayasa tartışmaları: Çok temkinli, aşamalı gitmek gerekir
CHP’nin de anayasa çalışmalarına dönük çekinceleri olduğunu belirten Yokuş, “Böyle bir aşamada belki de anayasayı birden bire konuşmaya başlamak o kutuplaşmayı daha da derinleştirebilir” dedi. Buna sebep olarak da “Bu dönemde bu tür sıkıntılara hiç ama hiç deyim yerindeyse tahammül edilmeyen bir dönemdeyiz. Zaten bu anayasal, yasal süreçlerin ötesinde yol kazaları olabilir ve bekleniyor. Bununla birlikte bir de böyle yeni anayasa çalışmaları üzerinden kutuplaşmayı derinleştiren bir yol izlenirse belki de sürece de zarar verebilir. O nedenle çok temkinli, aşamalı gitmek gerekir” şeklinde bir değerlendirme yaptı. Buna ek olarak anayasa değişikliğine ilişkin ileri bir takvimin uygun olacağını “Her zaman bu anayasanın da değiştirilmesi gereken ve kalıcı bir barış isteniyorsa, bu anayasanın da dönüştürülmesi gereken bir anayasa olduğu da anlatılmalıdır” cümleleriyle ifade etti.
‘Yeni bir anayasa şart ancak yeni süreçle uyumlu çalışma yöntemleri geliştirilmeli’
Devamında, “Her şeye rağmen bu anayasa, bir 12 Eylül rejimi anayasasıdır, katı bir anayasadır, ayrılıkçı bir anayasadır ve ayrımcılığı pekiştiren bir anayasadır, demokratikleşmeden çok uzaktır. Biz buna özetle ‘inkarcı ve yasakçı’ diyoruz. Bir şekilde sıra gelecek elbette” diyerek tümüyle anayasa değişikliğinin şuan için öncelikli olmadığı değerlendirmesini yaptı.
Yeni bir anayasa ihtimaline ilişkin de yeni anayasanın kapsayıcı olması gerektiğinin altını çizen Yokuş, Türkiye’de ‘demokratik bir anayasa’ için gerekli birikimin olduğunu belirtti. Ancak, yeni sürece ilişkin uyumlu bir çalışma yöntemi ile birlikte kimi soruların yanıtlarının da netleştirilmesi gerektiğini dile getirdi;
“Kutuplaşmış bir toplumda anayasa yapım süreci mi izleyeceğiz?
Hangi aşamada anayasa yapımını konuşmaya daha ak aktif bir şekilde konuşmaya başlayacağız?
Hangi toplum kesimlerini daha çok anayasa sürecine katacağız?
Bütün bunlar biraz daha yeni durumun gözlemiyle en kolay ve en dışlayıcı olmayan tarzı tutturarak olması gereken aşamalardır.”
Prof. Dr. Sevtap Yokuş, olası bir anayasa yapım sürecine ilişkin de şu önerileri sundu;
-Başlangıçta bir temenni metni hazırlanabilir. Çünkü başlangıçlar bir tür toplumsal temenniyi de içerir. Yani başlangıçlar anayasanın özünü ruhunu oluşturup örneğin oradan başlanabilir. Böylelikle anayasa barış içinde demokratik bir toplum modelini benimser yönde bir içeriğe kavuşturulabilir. O öze yönelerek başlanabilir.
-Bir diğeri anadille ilgili hükümler belli zaten 42’inci maddeden bahsediliyor, 60’ıncı madde ile anayasal yurttaşlık geliştirilebilir. Yani bir etnisiteye dayalı bir vatandaşlık anlayışından çıkılıp daha kapsayıcı bir vatandaşlık tanımına yönelebilir ve bütün bunlar aslında öncelikli olabilir.
-Belki meclisteki bu yasa yapım süreciyle, biraz daha ayakları üzerine oturduktan sonra eminim bu konular tekrar gündeme gelecek ama o zamanı da çok dikkatli değerlendirmek için öncesinden bu tartışmaları özellikle Sivil Toplum Örgütleri’nin yapmasında bir sakınca yok. Yani bir tür mutfak çatışmasıdır bunlar.
Yeni süreçte referandum olur mu?
Bu süreçte ülkenin bir referandum ile karşı karşıya kalıp kalmayacağı sorusuna ilişkin ise, referandumun anayasa hazırlıklarını izleyen zamanlarda olabileceğini belirtti. İki yol haritasına işaret etti; “Diyelim ki anayasanın bütünü ortaya çıkarılmaz ama ilkeler düzeyinde bir anlaşmaya varılır. Mesela Güney Afrika’da da böyle bir süreç izlenmiş. Güney Afrika’da, anayasanın ilk etapta bütün maddeleri ortaya çıkarılmamış, böyle biraz daha dar kapsamlı ilkeler belirlenmiş ve ondan sonra yepyeni bir anayasaya bütün hükümleriyle ulaşılmış. Referandumlar o süreçlerde olur. Mesela ilkeler bazında, anayasal ilkeleri belirlerseniz anayasa değişikliğine dönük ilkeleri belirlersiniz, bu ilkeler referanduma gidebilir. Ya da anayasayı hazırlarsınız ve anayasa referanduma gidebilir. Zaten bizim şuanki mevcut anayasamız da, anayasayı referandumsuz gerçekleşmesini de çok olası kılmıyor. Yani onun farklı koşulları var işte farklı çoğunluk oranlarında farklı yöntemlerle, yani işte bir oranda çıktığında zorunlu olarak referandum bir oranda çıktığında keyfî olarak referandum süreçleri var. Ama bizim söylediğimiz bunların çok ötesinde yani yepyeni bir anayasa olacaksa tabi ki halkın onayına sunulacaktır ya da halkın daha en baştan anayasa ortaya çıkmadan değişik kesimlerinin katkısı alınacaktır.”
Siyasi tutukluların durumuna ilişkin düzenlemeler
Son olarak, barış sürecinde Kürtlerden taraf en çok merak edilen konulardan biri olan siyasi tutukluların durumuna ilişkin de konuşan Yokuş, “Ilımlı bir atmosfer doğduğunda siyaset alanı rahatlayacaktır ve belki siyasi nedenlerle cezaevinde bulunan birçok siyasetçinin de önü açılacak bu aslında olması gerekendi. Zaten hep ne dedik politik nedenlerle bu tür yollara girildi. Şimdi o politik nedenler elimine edilirse orada bir engel yok çünkü hukuken aslında serbest bırakılmaları önünde çok büyük bir engel yok. Bu konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bağlayıcıdır. Türkiye’de bütün kurumları bağlar, dolayısıyla böyle bir mahkeme kararına dayanarak ya da Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurular sonucunda verdiği kararlara dayanarak her zaman yargılamaların yenilenmesi ve o kişilerin salıverilmesi mümkün olacaktır” dedi.