Barış Vakfı, “Kürt Sorunu İçin Bütünlükçü Barış Yöntemi” adıyla hazırladığı raporu yayımladı. Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik tarafından hazırlanan raporda, Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz’ın da sunumuna yer verildi. Sunumda, 1 Ekim’de Meclis’in yeni yasama yılı açılışında Devlet Bahçeli’nin Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan ve vekillerle “beklenmeyen” tokalaşması sonrası yeni bir siyasi havanın estiği belirtildi. Sunumda, “Daha da ötesi barış isteyenler, barış için mücadele edenler ve çatışma çözümü çalışanlar için yol haritası işlevi görebilecek bir çalışma” denildi.
Kürt sorunu için bütünlükçü barış yöntemi
Barış için tek bir modelin olmadığına işaret edilen raporda, “Kürt sorunu açısından baktığımızda bu farklı boyutlar nelerdir? Hangi aktörler ne isteklerde bulunmakta ve bu isteklerin altında yatan temel ihtiyaçlar nelerdir? Süreç tasarımında bu sorulara yanıt vermek, hem sürecin kapsayıcılığı ve şeffaflığı hem de bir boyutta sorun çıkarsa sürecin diğer barış yöntemleri ile devamının sağlanması açısından önemlidir. Bütünlükçü barış süreçleri, farklı alanlardaki farklı kesimlerin sorunlarının detaylı analizini ve bu tespitlerden yola çıkarak farklı barış metotları ile dönüştürülmesini hedefleyen süreçlerdir” denildi.
Aktörler, pozisyonlar, ihtiyaçlar
Her çatışmanın en az iki, çoğu zaman çoklu tarafları olduğuna dikkat çekilen raporda, “Çatışmanın ana aktörlerini çatışmadan doğrudan etkilenmiş kesimler oluşturur. Bu aktörlerin çatışmaya dair farklı pozisyonları vardır ve her pozisyonun altında temel bir ihtiyaç yatar. Çatışmalar, farklı kesimlerin karşılanmamış ihtiyaçlarından kaynaklanır ve barış olası bir ihtimal olarak belirdiğinde her aktör, öncelikli ve esas olarak kendi ihtiyacının karşılanmasını ister. Bu bile barış süreçlerinde bir sorun teşkil edebilir. Çatışma analizinde önemli olan, çatışmaya taraf olmuş aktörlerin pozisyonlarının ve ihtiyaçlarının belirlenmesidir. Türkiye’nin yakıcı meselesi Kürt sorununun da birçok boyutta çözülmesi gereken farklı sorunları vardır” ifadelerine yer verildi.
‘Birçok barışçıl mekanizma devreye sokulmalı’
Kürt sorununda çatışma halinin yarattığı farklı sosyo-ekonomik, siyasi, güvenlik ve ilişkisel birçok boyutun bulunduğu belirtilen raporda, “Bu sorunlar ayrıca devlet-Kürt vatandaşları, devlet-silahlı örgüt, silahlı örgüt-Kürt vatandaşları, köylü-korucu ve farklı toplumsal kesimler arasında ilişkilerde bozulmalara yol açmıştır. Bu ilişkilerin olumlu yönde dönüştürülmesi için birçok barışçıl mekanizmanın devreye sokulması gerekmektedir” denildi.
Nikaragua’daki uzlaşma komisyonu
Barış süreçlerinde çatışmaya neden olan meselelerin tek tek tanımlanmasının önemli olduğuna dikkat çekilen raporda, “Çünkü bir meseleyi konuşurken karşı tarafın ve toplumun nasıl tepki vereceğini önceden tahmin etmek süreci kolaylaştırır. Bu yüzden müzakereler başlamadan bazı hassas meseleleri belirlemek, süreçte çıkabilecek zorlukların daha kolay atlatılmasına yardımcı olabilir” denildi. Raporda, 1998’de Nikaragua’daki Uzlaşma Komisyonu’na süreçte yanlış anlaşılabilecek hassas konuları araştırma görevi verildiği anımsatıldı.
Farklı barış algıları
“Türkiye’deki geçmiş barış sürecinde ne yazık ki böyle bir analiz yapılmamış ve bu hassas konulara karşı nasıl bir yol izleneceği konuşulmamıştır” eleştirisinin yer aldığı raporda, şunlar kaydedildi: “Bugün Türkler ve Kürtlerin barış istekleri farklı olabilir. Kürt sorunu, ülke gündeminde zaman zaman aşağı sıralara kayabilir fakat demokratikleşme, hukuk, dış politika gibi birçok sorunun temelinde yatmakta ya da bu sorunları etkilemektedir. Yani, hem bir kesim için bu sorun bitmemiştir hem de tüm ülke için birçok sorunun temelinde yer almakta ve onları olumsuz etkilemektedir.”
Barış süreçlerinin zorlukları
Sonuç kısmında “barışın inişli çıkışlı zor bir süreç olduğu” ifadesine yer verilen raporda, şunlar belirtildi: “Barış sürecinin başarılı olması, çatışma içinde bulunan tarafların ilişkilerinin yeniden tesis edilip edilemediği ile değerlendirilir. Şiddetin sona erdirilmesi ve kolektif hakların güvence altına alınmasını sağlayacak anayasal değişikliklerin yanı sıra çatışmaların yol açtığı zarar görmüş ilişkilerin iyileştirilmesi de önemlidir. Başka yerlerdeki barış süreçleri ve karşılaştırmalı analizler gösteriyor ki genel olarak barış süreçlerini başarılı kılan birkaç faktör vardır. Bunlardan ilki, barış süreçlerinin hiçbir zaman sadece iki tarafla sınırlı olmadığını kabul etmektir. Barış süreçlerinin başarısı, mümkün olduğunca çok aktörün sürece dahil edilmesini gerektirir.”
Barış topyekün bir plan olmalıdır
Bu açıdan sivil toplum çok önemli bir role sahiptir. Barış, ulaşılmak istenilen bir hedef olsa da aslında o yolda yürütülen bir süreçtir. Bu yolda inişler ve duraklamalar doğaldır. Barışın gelmesi, liderler için süreçteki duraksamalarda ve inişlerde bile teması kesmemek ve değişen dengeleri yeniden analiz ederek ilerlemek anlamına gelirken, barış aktivistleri için yıllarca verilen mücadelenin meyvesidir. Türkiye barışa ulaşırsa, bu sadece liderlerin değil, yıllardır bunun için çalışan birçok barış aktivistinin emeği sayesinde olacaktır. Barış, topyekûn bir plan olmalıdır. Müzakere sürecinde taraflar birden fazla kez masayı terk edebilir. Ancak toplum barış sürecini sahiplenir ve liderlere baskı yaparsa masaya dönmek her zaman mümkündür. Bu nedenle inancı ayakta tutmak ve barış mücadelesini çeşitli seviyelerde sürdürmek gerekmektedir.