Almanya’nın Polonya’yı işgaliyle başlayan İkinci Dünya Savaşı, milyonlarca insanın ölümüne, şehirlerin yok olmasına ve insanlık tarihinin en büyük yıkımlarından birine yol açtı.
1 Eylül 1939’un karanlık sabahı, aynı zamanda barışın değerini en acı biçimde hatırlattı. İşte bu nedenle, 1 Eylül her yıl milyonlarca insan tarafından Dünya Barış Günü olarak anılıyor.
‘Barış bir insan hakkıdır’
Birleşmiş Milletler, her ne kadar dünya barışının sağlanmasında beklentileri karşılayamamış olsa da, 19 Aralık 2016’da kabul ettiği “Barış Hakkı Bildirisi” ile barış hakkının bir insan hakkı olduğunu tüm üye ülkelere ilan etti. Ardından BM İnsan Hakları Konseyi, 22 Haziran 2017’de aldığı kararla barış hakkının tüm devletler tarafından desteklenmesi gerektiğini vurguladı.
Barış talebi yalnızca savaşın bitmesiyle ilgili değildir. Yaşam hakkı, işkence yasağı, ifade özgürlüğü, örgütlenme hakkı gibi medeni ve siyasi haklarla; çalışma, konut, sağlık, eğitim, dil gibi ekonomik, sosyal ve kültürel hakların güvence altına alınmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Bir yerde barışın tesis edilememesi, aynı anda birçok temel hakkın ihlali anlamına gelir.
Geçmişten günümüze barış mücadelesi
1 Eylül, Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkelerince faşist saldırganlığa karşı bir yanıt olarak “Dünya Barış Günü” ilan edildi. Türkiye’de de 1986’dan bu yana barıştan ve emekten yana kurum ve kuruluşlar tarafından kutlanıyor. Birleşmiş Milletler ise 1981’de “Uluslararası Barış Günü”nü ilan etti ve tarihi 2001’de 21 Eylül olarak sabitledi. Ancak 1 Eylül’ün sembolik gücü, özellikle Avrupa ve Türkiye’de hâlâ çok güçlü.
Gazze, Ortadoğu, Ukrayna…
86 yıl sonra, savaşların gürültüsü hâlâ barışın sessizliğini bastırıyor. İsrail ordusunun Gazze’ye yönelik saldırıları binlerce sivilin hayatına mal oluyor, Ortadoğu yeni bir şiddet dalgasıyla sarsılıyor. Ukrayna’daki savaş sürerken, Afrika’da iç çatışmalar milyonları yerinden ediyor. NATO zirvelerinde silahlanmaya ayrılan bütçeler artıyor. Dünya, barışa daha fazla ihtiyaç duyarken, devletler savaşa daha çok yatırım yapıyor.
İşte bu nedenle 1 Eylül, yalnızca bir anma günü değil; savaş bütçelerine, işgallere ve saldırılara karşı evrensel bir barış çağrısıdır.
Türkiye’de barışın yankıları: Kürt meselesi
Türkiye’nin barış mücadelesi Kürt meselesiyle iç içe. Her 1 Eylül’de yapılan kutlamalar, sadece savaş karşıtlığının değil, aynı zamanda toplumsal barışın inşası için çağrı niteliği taşıyor.
2025’te bu süreç tarihi bir dönemeçten geçti. 27 Şubat’ta Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile başlayan süreç, 18 Mayıs’ta PKK’nin kendini feshetmesi ve 11 Temmuz’da Süleymaniye’de sembolik silah bırakma töreniyle yeni bir aşamaya ulaştı. Meclis’te kurulan komisyon çalışmalarıyla birlikte barış, mücadelesi yeni bir aşama ile sürüyor.