• Ana Sayfa
  • Dünya - Diplomasi
  • Batı ülkelerinin ‘pabucu’ dama mı atılıyor? Arabuluculuk diplomasisinde yeni aktörler: Körfez ülkeleri

Batı ülkelerinin ‘pabucu’ dama mı atılıyor? Arabuluculuk diplomasisinde yeni aktörler: Körfez ülkeleri

Şimdiye dek petrol ve doğal gaz kaynaklı ekonomik güçleriyle küresel politikada görünürlük kazanan Körfez ülkeleri, Gazze, Ukrayna ve İran-ABD krizlerinde üstlendikleri rollerle dikkat çekerek geleneksel olarak Batılı ülkelerin elinde olan diplomatik alanlara hızla yerleşmeye başladı

Batı ülkelerinin ‘pabucu’ dama mı atılıyor? Arabuluculuk diplomasisinde yeni aktörler: Körfez ülkeleri
Batı ülkelerinin ‘pabucu’ dama mı atılıyor? Arabuluculuk diplomasisinde yeni aktörler: Körfez ülkeleri
İlke TV
  • Yayınlanma: 19 Mayıs 2025 17:17
  • Güncellenme: 20 Mayıs 2025 01:53

Devlet ve devlet dışı aktörler arasındaki çatışma süreçlerinde ‘geleneksel olarak’ Batı ve Avrupa devletlerinin tekelindeki diplomatik arabuluculuk rolü son süreçte el değiştirmiş görünüyor. Körfez ülkelerinin farklı devletler arasında üstlendiği gözlenen bu rol, söz konusu ‘tekelin’ Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Umman’a geçme eğilimi taşıdığını gösteriyor.

Şimdiye dek petrol ve doğal gaz kaynaklı ekonomik güçleriyle küresel politikada görünürlük kazanan bu devletler, Gazze, Ukrayna ve İran-ABD krizlerinde üstlendikleri rollerle dikkat çekerek geleneksel olarak Batılı ülkelerin elinde olan diplomatik alanlara hızla yerleşmeye başladı.

Katar, geçtiğimiz aylarda Hamas ile İsrail arasında rehine takası ve ateşkes görüşmelerine ev sahipliği yaparken; Umman, Yemen’de Ensarullah (Husiler) ile ABD arasında arabuluculuk yaptı.

El Cezire’nin haberine göre Umman’dan yapılan açıklamada, “Son dönemde ABD ve Yemen’deki ilgili makamlarla görüşmeler ve temaslar yürütülüyor. Bu çabalar, nihayetinde iki taraf arasında ateşkes anlaşmasına varılmasıyla sonuçlandı.” denildi.
Umman’ın adı ABD ile İran arasındaki nükleer müzakerelerde de öne çıktı.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda arka planda yürüttüğü diplomatik temaslarla öne çıkıyor ve taraflar arasında farklı dönemlerde gerçekleşen rehine takaslarına ev sahipliği yapıyor.

BAE, 2024 yılı itibarıyla Rusya ve Ukrayna arasında 10’dan fazla esir değişimi gerçekleştirdi. Son olarak, 30 Aralık 2024’te, BAE’nin arabuluculuğunda 150’şer esir karşılıklı olarak serbest bırakıldı.

Bu diplomatik başarı, BAE’nin her iki tarafla da güçlü diplomatik ilişkiler kurma ve sürdürme becerisini gösterdi. BAE’nin bu çabaları, taraflar arasında güven ortamının oluşturulmasına katkı sağladı.

BAE’nin adı, son süreçte de Tel Aviv ile Şam geçiş hükümeti arasındaki ‘normalleşme’ görüşmelerindeki arabuluculuk rolüyle gündeme geliyor.

Batılı ülkelerin etkisinin görece azalmasına ve bölgesel aktörlerin daha aktif roller üstlenmesine bağlı olarak Körfez ülkeleri, sahip oldukları mali güç, taraflarla kurdukları esnek ilişkiler ve ‘sessiz ve arka kapı diplomasisi’ yöntemleriyle yeni bir diplomatik model sunuyor.

Özellikle Katar’ın hem ABD ile güçlü ilişkilerini sürdürmesi hem de İran ve Hamas, Taliban gibi radikal gruplarla diyaloğunu koruması, onu çok yönlü bir arabulucu haline getiriyor.

Doha yönetimi, bu rolünü kalıcılaştırmak için Katar Uluslararası Güvenlik Çalışmaları Akademisi gibi çatışma çözümü ve araştırmalarına odaklanmış kurumlar kurdu.

Katar diplomatik girişimleriyle pekiştirmeye çalıştığı bu ‘yumuşak güç’ rolüne paralel olarak Dünya Kupası gibi dev organizasyonlara da ev sahipliği yapıyor. BAE de aynı ‘yumuşak güç’ formatında bu yıl Euroleague Final Four müsabakalarına ev sahipliği yapacak.

Umman’ın da benzer şekilde, geleneksel olarak ABD ile müttefiklik ilişkisinin yanı sıra İran ile güçlü ilişkiler içinde olması, Maskat yönetimine, taraflar arasında dolaylı ya da direkt diyalog zemininin kurulması imkanı sağlıyor.

Fırsatlar ve riskler

Katar, Umman ve BAE’nin arabuluculuk girişimleri, bu ülkeler için önemli jeopolitik ve diplomatik kazanımlar sağlarken, aynı zamanda birtakım riskleri de beraberinde getiriyor.

Söz konusu diplomatik süreçler sayesinde ülkeler küresel diplomasi sahnesinde daha görünür ve etkili aktörler haline geliyor. Katar, Hamas ile İsrail arasında yürüttüğü arabuluculuk ile yalnızca bölgedeki etkinliğini değil, aynı zamanda Batı ile olan stratejik ortaklıklarını da pekiştirmiş durumda.

Benzer şekilde BAE, hem Rusya hem de Ukrayna ile diplomatik ilişkilerini geliştirerek tarafsız ve güvenilir bir aktör profili çiziyor.

Umman ise İran ile ABD ve Suudi Arabistan arasında güvenilir bir kanal olarak görülüyor. Bu da onun sessiz diplomasisine’ olan uluslararası ilgiyi artırıyor.

Bu kazanımlar, Körfez ülkelerinin sadece enerji ihracatçısı değil, kriz yöneticisi ve dengeleyici güçler olarak da konumlanmasını sağlıyor. Ayrıca arabuluculuk süreçleri, bu ülkelerin yumuşak güç kapasitesini genişleterek, ekonomik ilişkilerin gelişmesine de zemin hazırlıyor.

Ancak taraflar arasında denge kurmak, uzun süredir devam eden çatışmalarda zorlayıcı bir görev. Körfez ülkeleri, arabulucu rolü oynarken herhangi bir tarafın güvenini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir.

Arabuluculuk süreçlerinde taraflar arasında yaşanabilecek başarısızlıklar, arabulucu ülkenin diplomatik itibarını zedeleyebilir. Örneğin bir ateşkes anlaşması kısa süre içinde bozulursa, arabulucu ülkenin güvenilirliği sorgulanabilir.

Trump ile imzalanan ekonomik anlaşmalar diplomasinin ödülü mü?

Arabuluculuk diplomasisinin sunduğu fırsatlara paralel olarak, ABD Başkanı Donald Trump’ın son Körfez turunda Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan ile imzalanan ekonomik anlaşmalar, bu ülkelerin arabuluculuk rollerinin bir ödülü olarak değerlendirilebilir.

Bu ziyaret, Körfez ülkelerinin diplomatik başarılarını ekonomik işbirliklerine dönüştürme fırsatı sundu.

Katar ile ABD arasında, Trump’ın son ziyaretinde 1,2 trilyon doları aşan yatırım anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalar, ABD ile olan stratejik ilişkilerini pekiştirdi.

Trump’ın ziyaretinde, geçici Şam yönetimi Başkanı Ahmed Şara’nın ABD Başkanı ile görüşmesinde arabulucu olan Suudi Arabistan, ABD’yle 142 milyar dolarlık bir silah anlaşması imzaladı ve enerji altyapısına yatırım taahhüdünde bulundu.

BAE, ABD’ye 1,4 trilyon dolarlık bir yatırım taahhüdünde bulundu. Bu yatırımlar, yapay zeka altyapısı, yarı iletkenler ve enerji gibi stratejik sektörleri kapsıyor. BAE’nin bu ekonomik hamlesi, diplomatik başarılarının ekonomik yansıması olarak değerlendiriliyor.