20 Ağustos’ta toplanan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde sunulan Terörle Mücadele Ofisi raporuna göre, örgüt Ortadoğu’daki etkinliğini kısmen yitirse de, Batı Afrika başta olmak üzere kıta genelinde yeniden yapılanma sürecinde. Burkina Faso, Mali ve Nijer’de 8 ila 12 bin arasında silahlı militanı bulunan IŞİD’in, Afrika’yı yeni üs haline getirdiği vurgulandı.
Raporda, IŞİD’in propaganda, finansman ve üye kazanma süreçlerinde yapay zeka ile sosyal medyayı aktif şekilde kullandığı belirtildi. Terörle Mücadele Komitesi İcra Direktörü Natalia Gherman, “IŞİD’in yapay zekayı kendi etki alanını genişletmek için kullanması, bu tehdide karşı daha yenilikçi yöntemler geliştirme zorunluluğunu doğuruyor” ifadelerini kullandı.
Örgütün gelecekte daha karmaşık siber saldırılar düzenlemek için siber güvenlik uzmanlarını devşirmeye çalıştığı da kaydedildi.
Afrika, yeni merkez üssü haline geldi
BM raporuna göre, IŞİD’in coğrafi ağırlık merkezi Ortadoğu’dan Afrika’ya kaymış durumda. Özellikle Batı Afrika’daki Burkina Faso, Mali ve Nijer gibi ülkelerde etkinlik kazanan örgütün, bu bölgede 8 bin ila 12 bin arasında silahlı militanı olduğu tahmin ediliyor.
BM Genel Sekreter Temsilcisi Vladimir Voronkov ise, “Afrika, IŞİD’in terör propagandası ürettiği ve yabancı savaşçıları kendine çektiği bir merkez haline geldi” ifadelerini kullandı.
Ayrıca Nijerya ve Libya’da yakalanan militanların, kıta genelinde IŞİD’e bağlı karmaşık lojistik ve finansal ağların varlığını itiraf ettiği vurgulandı.
Irak ve Suriye’de tehdit sürüyor
BM’ye göre, Irak ve Suriye’de halen 3 bine yakın IŞİD militanı bulunuyor. Bölgedeki güvenlik boşluklarından yararlanan örgütün gizli operasyonlarını sürdürdüğü bildirildi.
Ayrıca Suriye’nin kuzeydoğusunda yaklaşık 35 bin kadın ve çocuğun yaşadığı kampların “radikalleşme riski” taşıdığı uyarısı yapıldı.
Orta Asya’da Horasan yapılanması
Raporda, IŞİD’in Horasan kolunun (IŞİD-H) Afganistan ve Orta Asya’da yaklaşık 2 bin militanıyla en ciddi tehditlerden biri olmaya devam ettiği belirtildi.
BM yetkilileri, örgüt liderlerini hedef almanın tek başına yeterli olmadığını, radikalleşmeyi önleyecek kapsamlı stratejilere ve sosyoekonomik sorunların çözümüne ihtiyaç olduğunu vurguladı.
