Birleşmiş Milletler (BM) Kadın ve Kız Çocuklarına Ayrımcılık Çalışma Grubu, Türkiye’ye kadınlara soyadı dayatmasını sona erdirme çağrısı yapan bir mektup gönderdi. Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK) konuya dair yaptığı açıklamada şunlar yer aldı:
“EŞİK gönüllüleri Süheyla Doğan’ın ve Avukat Sema Yurtbilir’in AYM’nin iptal kararı yürürlüğe girer girmez ‘evlenmeden önceki soyadlarını tek başına kullanmak için’ nüfus müdürlüklerine, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na ve Kamu Denetçiliği Kurumu’na yaptıkları başvurular olumsuz yanıtlandı. Anayasa’nın 153. maddesindeki, AYM kararları; ‘yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar’ hükmüne rağmen bütün kurumların AYM kararını göz ardı ettikleri, yokmuş gibi davrandıkları, mahkeme kararına uymamak için direndikleri gözler önüne serildi. AYM kararında tespit edilen, kadınların evlenmeden önceki soyadlarını tek başına kullanmalarına engel olan eşitsizlik ve cinsiyete dayalı ayrımcılık, İçişleri Bakanlığı tarafından nüfus müdürlüklerine gönderilecek tek bir yazı ile çözülebilecekken çağrılarımıza olumlu dönüş yapılmadı. Aksine, siyasal iktidar tarafından TBMM’ye sunulan tekliflerle, iptal edilen hükmün aynısı tekrar yasal düzenleme haline getirilmeye çalışıldı. Bu girişimler, EŞİK Platformu tarafından verilen büyük mücadeleler ve kampanyalarla durduruldu.
BM’nin mektubu
EŞİK olarak yürüttüğümüz kampanyaların bir sonucu da, BM Kadın ve Kız Çocuklarına Yönelik Ayrımcılık Çalışma Grubu tarafından Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne bir mektup gönderilmesi oldu. BM Kadın ve Kız Çocuklarına Yönelik Ayrımcılık Çalışma Grubu Başkanı Laura Nyirinkindi’nin imzasını taşıyan 19 Mayıs 2025 tarihli mektupta şu değerlendirmeler yer aldı: ‘Medeni Kanun’un 187 sayılı hükmünü iptal eden Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmaması ve bunun sonucunda ortaya çıkan kadınların evlendikten sonra soyadını düzenleyen yasal ve idari boşluklara ilişkin gözlemlerimizi paylaşmak istiyoruz; bu boşluklar kadınların özerkliğini, saygınlığını, ayrımcılığa uğramama özgürlüğünü, ayrımcılığa uğramama ve toplumsal cinsiyet eşitliği haklarını, kanun önünde eşitlik ve kanun tarafından eşit korunma haklarını, özel hayatın gizliliği hakkını, aile hayatı hakkını ve kültürel hakları ile kendini ifade etme hakkını olumsuz etkileyebilir.’ Mektupta CEDAW, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden beşincisi olan toplumsal cinsiyet eşitliği dahil uluslararası insan hakları sözleşmelerinin gereği olan ayrımcılık içeren soyadı dayatmasına son vermek için konuyla ilgili ne yapılacağına dair hükümetten bilgi istendi. Nüfus dairelerine gönderilecek bir yazı ile sorunun giderilebileceği ifade edildi. Herhangi bir yasa yapma süreci söz konusu olduğu takdirde ise, uluslararası hukukun ve kadınların taleplerinin gözetilmesi ve kadın örgütlerinin sürece katılımının sağlanması gerektiği vurgulandı.”
Kurumlara çağrı
Son olarak İçişleri Bakanlığı’na çağrı yapılan açıklamada, “Anayasa’nın 153’üncü maddesi gereği AYM kararları herkesi bağlar. Bu kararlara uymak zorundasınız. AYM kararına, Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına, uluslararası insan hakları sözleşmelerine ve eşitliğe aykırı soyadı dayatmasına derhal son verin. Hükümeti, BM’ye bu doğrultuda yanıt vermeye davet ediyor ve konunun takipçisi olduğumuzu beyan ediyoruz. Tüm ilgilileri hem evli kadınların soyadı hem kadınların evlendiklerinde nüfus kütüklerinin taşınması hem de çocuklarına kendi soyadlarını verebilmeleri konularında Anayasa’ya ve uluslararası insan hakları sözleşmelerine uymaya davet ediyoruz” diye belirtildi.