Bugün Ahmet Kaya’nın doğumgünü: Yaşasaydı 68 yaşında olacaktı

Bugün Fransa’nın başkenti Paris’te sürgün hayatı yaşarken hayatını kaybeden Kürt sanatçı Ahmet Kaya’nın 68. doğum günü.

Bugün Ahmet Kaya’nın doğumgünü: Yaşasaydı 68 yaşında olacaktı
Bugün Ahmet Kaya’nın doğumgünü: Yaşasaydı 68 yaşında olacaktı
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 28 Ekim 2025 10:46
  • Güncellenme: 28 Ekim 2025 10:49

5 çocuklu bir işçi ailesinin en küçük üyesi olan Ahmet Kaya ilkokulu Malatya’da okudu ve müzikle ilk defa 6 yaşlarında tanıştı. O yaşlarda sımsıkı yapıştığı bağlamasıyla gün gelecek herkesi karşısına alacak ve yakın tarihe adını altın harflerle yazdıracaktı.

Malatya’dan İstanbul’a

Boş zamanlarında müzikle ilgilenen Ahmet Kaya, ailesinin İstanbul’a göç etmesiyle ortaöğretimden sonra bu işi profesyonelliğe dökmeye karar verdi. Küçük bir yerleşim yerinden büyük bir şehre taşınmanın ve alışmanın sıkıntılarını yaşadı. Bu sıkıntılarını bir belgeselde şöyle dile getirdi: “Onlarla konuşmuyordum çünkü onlarla konuşamıyordum. Giyimleri başkaydı, konuşmaları başkaydı. Onlar gibi konuşmaya çalışıyordum. Mesela terziye gidip, onlar gibi pantolon diktirmeye filan başlamıştım. Terzinin yaptırdığı pantolonların üzerime uymadığını görüyordum. Onlara yakışıyordu bana yakışmıyordu. Bir kız vardı bizim okulda; herkesin bir aşkı vardır, çocukluk aşkı. Bir gün gittim dedim ki: ‘Biraz seninle konuşak beş dakika, kaçıyorsun hep…’ Bana dedi ki: ‘Rica ederim.’ Öyle bir ağrıma gitti ki: ‘Ben de sana rica ederim,’ dedim.. Ben o zaman anlamını bilmiyordum, yani onu bir küfür zannettim.”

Şafak Türküsü

Uzun uğraşlar sonucu çıkardığı ‘Ağlama Bebeğim’ albümünün sansürden geçmesinin gazetelere yansıması, eserin duyulmasını sağladı; bu onun için iyi bir fırsattı ve ilk albümünde büyük bir beğeni topladı. İlk büyük patlaması ve geniş kitlelere ulaşmasını sağlayan albüm, 1985 yılında yapılıp 1986’da piyasaya çıkan ‘Şafak Türküsü’ oldu.

Linç

Her sene düzenlenen ve sanatçılara ödüllerinin takdim edildiği Magazin Gazetecileri Derneği ödül töreninin tarihi 11 Şubat 1999 olarak açıklanmıştı. Ahmet Kaya ve eşi Gülten Kaya da davetliler listesindeydi çünkü Ahmet Kaya da o gece bir ödül alacaktı.

Ödülünü almak için sahneye çıkan Ahmet Kaya, kısa bir konuşma yaptı. Bu konuşmanın salonda infial yaratacağından henüz haberdar değildi.

Konuşmasındaki sözler aynen şöyleydi: ‘Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum.’

Konuşmasını bitirip şarkısını söylemeye geçmeden salonda uğultular başlamıştı. Kimisi “Atın bu adamı” diyor, kimisi de Gülten Kaya’nın ifadesiyle “Sünnetsiz pezevenk” diye bağırıyordu.

Şarkısı bittikten sonra Ahmet Kaya şu cümleleri söyleyerek yerine oturdu: ‘Yuhlayan arkadaşlara da teşekkürler. Biz yaşamımız boyunca Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü savunduk ama Kürt halkının realitesini kabul etmeyen insanların da kafasından inmeyeceğiz, bu böyle biline.’

Ahmet Kaya yerine geçtiğinde ortalık çoktan karışmış, insanlar ayaklanmışlardı. Kaya’yı ve ailesini korumak isteyen Mehmet Aslantuğ ve Savaş Ay aynı masadaydı. Garsonlar da etten duvar örmüştü.

Çok sevdiği memleketini terk etmek zorunda kalmıştı Ahmet Kaya. Her fırsatta bu ülkeyi ne kadar çok sevdiğini ve tek arzusunun burada ölmek olduğunu dile getiren Ahmet Kaya vatanına hasret gitti bu dünyadan. Yine “kırgın değilim” dedi. Tıpkı sürgüne gönderilmiş diğer aydınlarımız, sanatçılarımız gibi “Memleketim” diyerek yumdu gözlerini.