AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzası ile Meclis’e sunulan ve Irak ile Suriye’ye asker göndermenin ve bulundurmanın önünü açan tezkerenin süresinin 3 yıl daha uzatılmasını öngören tezkerenin görüşmeleri Meclis’te yapıldı.
DEM Parti Milletvekili Cengiz Çiçek, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada hükümetin dış politika yaklaşımını eleştirerek, “Biz bir süredir Türkiye’de barış ve demokratik toplum sürecini örgütlemeye çalışırken, bu tezkere eski politikaları tekrar etmenin tezkeresidir… Bu tezkere, sürece olan güveni yerle bir eden bir tezkeredir” dedi.
‘Türkiye’yi Orta Doğu’da savaşa çekmek isteyen bir tezkere’
Çiçek, “Size bir soru sorsam, 7 Ekim sonuçları itibarıyla Orta Doğu’nun 11 Eylülüdür desem ne dersiniz? 7 Ekim Aksa Tufanı’ndan sonra İsrail, bunu gerekçe göstererek Orta Doğu’da yayılmacı politikalarına hız verdi. Her birimiz bu tehdidin varlığında hemfikiriz. Peki, bu tehdit nasıl berhava edilir? 11 Eylül’de ABD aynı şeyi yaptı, başta Irak işgali olmak üzere bölgeye bir dizayn vermeye çalıştı. 1 Mart tezkeresine ‘hayır’ diyen bu Meclis, belki de ABD’nin işgal operasyonlarının oyununu bozdu, bu ülkenin savaşa çekilmesini engelledi. O zaman, tekrardan şunun altını çizeceğiz: Türkiye’yi İsrail yayılmacılığı tehdidi adı altında başta Suriye olmak üzere Orta Doğu’da savaşa çekmek isteyen bu tezkereye hepimizin ‘hayır’ demesi gerekiyor” dedi.
‘PKK silahlı mücadeleyi sonlandırdı, hükümet çatışmasızlığı örgütlemeli’
Çiçek, “Tezkerede ‘PKK mevcudiyetini sürdürmekte’ diyorsunuz. Oysa PKK kendi feshetti, silahlı mücadele stratejisini sonlandırma kararı aldığını söyledi. Hükûmet olarak sizin işiniz çatışmasızlık sürecini örgütlemek, bu sürece dair siyasal inisiyatif almaktır. Ancak siz siyasal sorumluluk duygusundan uzak bir şekilde tezkereyi halklara dayatıyorsunuz.” dedi.
‘PYD/YPG ile ilgili iddialar gerçeği yansıtmıyor’
Çiçek, “PYD/YPG entegre olmayı reddetmekte deniyor. Bu külliyen yalan. 10 Mart mutabakatı aynı zamanda entegrasyon mutabakatı olarak değerlendirilebilir. 1’inci maddesinde siyasal katılım ilkesi var. Parlamento seçimleri Suriye’de 6 bin seçmenin oylamasıyla yapıldı… Kıbrıs’taki seçimlere katılım azlığını “Kıbrıs Türklüğünü temsil etmiyor.” diye eleştirdiniz, biz de şunu söylüyoruz: 6 bin Suriyeli seçmen Suriye’deki Suriye Kürt’ünü, Alevi’sini, Dürzi’yi, halkların ve inançlarının kaderini temsil etmiyor, kaderini temsil etmiyor. 6 bine “demokrasi şöleni” diyeceksiniz, oradaki azlığa “tehdit” diyeceksiniz; olmaz böyle çelişki.” dedi.
‘Tezkere entegrasyonu baltalıyor’
Çiçek, “10 Mart mutabakatının 5’inci maddesi göçmenlerin dönüşüyle ilgilidir. Türkiye’de, Afrin’de ve benzeri yerlerde göçmenler dönüşü bekliyor ama sizin savaş tezkereniz, tezkere üzerinden yaptığınız operasyonlar göçmenlerin geri dönüşünü engelliyor ve siz bu yönüyle, bu tezkereyle, Türkiye’deki, Suriye’deki entegrasyon politikalarını baltalıyorsunuz. Aslında bu tezkere entegrasyon politikalarını, entegrasyon yaklaşımını baltalayan tezkeredir.
‘Birleşmiş Milletler kararlarını tahrif ediyorsunuz’
Çiçek, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2170 sayılı kararını gerekçe gösteriyorsunuz. 2170 sayılı karar Dışişleri Bakanlığının sitesinde açıkça yazıyor: ‘DEAŞ’ın etkinliğini kırmak.’ Ama siz tezkerede bunu ‘DEAŞ ve benzeri örgütler’ diyerek genişletiyorsunuz. Tıpkı torba yasadaki yaklaşımınız gibi ‘torba terör’ cinliğinde gösteriyorsunuz. İçinden işinize geleni çekiyor, sonra diyorsunuz ki ‘Bu tezkereye evet deyin’” dedi.
Çiçek, “Her defasında söylüyoruz: Bu tezkere aynı zamanda savaş ekonomisine devam tezkeresidir. Savaş ekonomisi büyüdükçe toplumsal refah küçülüyor. O yüzden bu tezkere ekonomik yıkıma devam yetkisi istiyor. Biz de o yüzden hayır diyeceğiz” dedi.
Kabul etmiyoruz
Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aslında bu tezkere entegrasyon politikalarını, entegrasyon yaklaşımını baltalayan tezkeredir, o yüzden ‘hayır’ diyoruz. Her defasında söylüyoruz bu tezkere aynı zamanda savaş ekonomisine devam tezkeresidir arkadaşlar. Savaş ekonomisi büyüdükçe toplumsal refahın küçüldüğünü artık her birimizin kabul etmesi gerekiyor. O yüzden bu tezkere ekonomik yıkıma devam yetkisi istiyor. Biz de bu tezkereye o yüzden hayır diyeceğiz. Bugün önümüzdeki tezkere tam da Chomsky’nin bu eleştirisini hatırlatıyor. İktidar sınır ötesi eylemlerine haklılık atfederken buna karşı çıkan her sesi tehdit ya da terör kategorisine yerleştiriyor. Güç kendini sorgulanamaz hâle getiriyor. Biz de bu mutlaklaştırılmak istenen gücü sorguluyoruz ve kabul etmiyoruz ve tezkereye hayır diyoruz.”