• Ana Sayfa
  • Manşet
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail kendi varlığını riske etmektedir

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail kendi varlığını riske etmektedir

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ve İran çatışmaları hakkında konuştu. Erdoğan, “Kabadayılık taslayan İsrail aslında ne yaptığının farkında değil. Kendi varlığını ve geleceğini riske atıyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail kendi varlığını riske etmektedir
Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail kendi varlığını riske etmektedir
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 16 Haziran 2025 18:53
  • Güncellenme: 16 Haziran 2025 19:47

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplandı.

Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde saat 15.40’da başlayan toplantı yaklaşık 2,5 saat sürdü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının ardından basına açıklamalarda bulundu.

Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“Gazze ve Batı Şeria başta olmak üzere Filistin topraklarında İsrail’in alçakça saldırıları altında türlü imkansızlıklar içinde Kurban Bayramı’nı idrak etmeye çalışan Filistinli kardeşlerimize muhabbetlerimi iletiyorum. Dernek, vakıf, hayırseverlerimizi de bu bayramda Filistin halkını yalnız bırakmadığı için tebrik ediyorum.

Bölgemizde bir süredir çok ciddi gerilim, çatışma, savaşlar yaşanıyor.

Rusya-Ukrayna savaşı her iki tarafı da yıpratan ağır sonuçlarıyla sürüyor. İsrail’in Gazze’deki soykırımı ile Lübnan ve Suriye’de gerçekleştirdiği pervasız eylemler hepimizin yüreğini kanatıyor.”

‘İsrail’in sinsi amaçları daha iyi anlaşılıyor’

“Aynı İsrail şimdi de komşumuz İran’a karşı saldırı başlattı. Saldırının aslında çok kapsamlı, sinsi amaçları olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. En başından beri İran’ın nükleer programıyla ilgili müzakere masasında yürütülmesi gerektiğini savunduk bugün de aynı noktadayız.

Şimdiye kadar Amerikan Başkanı sayın Trump, Pezeşkiyan, Putin, Sisi, II. Abdullah, Muhammed bin Selman, Şerif, Şara, Heysen bin Tamık, El Sabah, Sudani’nin de aralarında olduğu birçok liderle görüşmem oldu. Görüşmelerde İsrail’in artık haydutluğa varan saldırganlığının bölgemiz için oluşturduğu tehdit ve tehlikelere dikkat çektik. Türkiye olarak kolaylaştırıcılık dahil üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazır olduğumuzu tüm muhataplarımıza açık açık aktardık.

Masada çözebilecek meseleleri silahla, kaosla, önüne gelen her şeyi bombalamayla halletmeye çalışmanın ileride nelere yol açacağını kimse tahmin edemez.”

‘İran’a saldırmak da sadece İran’ı ilgilendiren vaka da değildir’

“Batı’nın sınırsız desteğiyle İran’a saldıran, Gazze’yi yerle bir eden bölgedeki her ülkeye kabadayılık taslayan İsrail aslında ne yaptığının farkında değil. Belki ileride yaptığı hatanın farkına varacak ama korkarız iş işten geçmiş olacak.

Hiçbir ülke kendi sınırlarından ibaret değildir. Bölgedeki her hadise tüm toplumları yakından ilgilendirir, etkiler, orta ve uzun vadeli sonuçlar doğurur. Filistin halkına ve topraklarına saldırmak sadece oradaki birkaç milyonla sınırlı hadise değildir. İran’a saldırmak da sadece İran’ı ilgilendiren vaka da değildir. Aynı tespitleri Hindistan, Pakistan, Türk Cumhuriyetleri, Kuzey Afrika’yla ilgili yapabiliriz.

Tarih bu tür şımarıklıkların beklenmedik sonuçları olduğunu ortaya koyan örneklerle doludur. “

‘Zulmün sonu derin pişmanlıktır’

“Bölgemizde hakikatler gözetilmeden atılan her adım ileride yaşanacak başka felaketlere davetiye çıkartır. Bu felaketler de zalimlerin bertaraf olmasıyla sonuçlanır. İsrail yaptığı her zulümle, döktüğü her kanla, işlediği insanlık suçuyla adım adım kendi varlığını ve toplumun geleceğini riske etmektedir. Zulümle adap olunmaz.

Zulmün sonu derin bir pişmanlıktır. Türkiye ve Türk milleti olarak medeniyet mirasımızın bize vazettiği adalet, hakkaniyet, vicdan çerçevesinde önce kendi vatandaşlarımızı, kardeş ve dost toplulukları ve en nihayetinde tüm insanlığı kucaklamak için samimi gayret içindeyiz.”

‘Birisi yumruğu tepenize indirebilir’

“Yakın zamanda Balkanlar’da, Karabağ’da, Libya’da, Suriye’de bu yaklaşımın neticelerini hep birlikte takip ettik.

İnşallah bundan sonra da sadece kendi içimizde birliği, beraberliği, kardeşliği yüceltmekle kalmayacak aynı iklimin bölgede sağlayacak girişimlerimize devam edeceğiz.

Siyasi, sosyal, ekonomik, askeri olarak güçlü değilseniz, kendinize yeterli değilseniz, caydırıcılık seviyesine ulaşamamışsanız işiniz çok zordur. Her an kendinizi sizden güçlü gören birisi tepenize yumruğu indirebilir. Haraca bağlayabilir, zelil bir duruma düşürebilir. Millet olarak böyle utançla yaşamaksa ölmeyi tercih edecek karaktere sahibiz. Toprağın üstünde onursuzca yaşamaktansa toprağın altında şerefli yatmayı yeğleriz. Bu duruma düşmemek kimilerinin yaptığı gibi öyle lafla, edebiyatla mangalda kül bırakmayan afaki söylemlerle olmuyor. Bunun için çalışacaksınız, geliştireceksiniz, üreteceksiniz, ter dökeceksiniz. Rüştünüzü tüm dünyaya ispat edeceksiniz.”

‘Zırhlı kara araçları konusunda küresel bir markaya dönüştük’

“İktidara geldiğimizde ülkemizde savunma sanayi alanında gerçek anlamda dişe dokunur caydırıcılık gücünün altını dolduracak kayda değer birikim yoktu.

Yenilikçilik adına ortada hiçbir çaba, faaliyet yoktu. Hemen kolları sıvadık. Acil ihtiyaçlar dışındaki hazır alım siparişlerini iptal ettik. Bu kaynağı üzerine ilaveler de yaparak büyüttük ve savunma sanayimizin emrine verdik. 23 yılda bu noktaya ulaşmak öyle kolay olmadı. Dışarıdan gelen engellemeleri zaten normal karşılıyoruz.

Ama içeride birilerinin yapılan her işi kötüleyerek, olmadık engeller çıkartarak sabote etmeye çalıştıklarını asla unutmadık ve unutmayacağız. Bunlar bedenen bu ülkenin vatandaşları ama ruhlarını emperyalistlerin emrine vermiş mankurtlardır. Geldiğimiz noktada bilhassa İHA konusunda dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girdik. Zırhlı kara araçları konusunda adeta küresel bir markaya dönüştük. Kendi füze, radar, deniz araçları, haberleşme sistemlerimizi geliştiriyor, üretiyoruz. En zoru artık atık olarak geride kalmıştır. Tasarım, yazılım, donanım ve diğer unsurlarıyla üretim aşamasına getirmenin ne demek olduğunu en iyi biz biliriz. Envanterimize giren bu ürünleri caydırıcılığımızı destekleyecek şekilde imal etme safhasına geldik. Milli savaş uçağımız KAAN bunun örneklerinden biridir.

İnşallah çok uzun olmayan bir süreçte hiç ama hiç kimsenin bize efelenmeyi dahi göze alamayacağı savunma kapasitesine erişmiş olacağız. Bunun şartı ise siyasi istikrar, ekonomimizi güçlü tutmak, sosyal barışı tahkim etmek, diplomatik ilişkilerimizi geliştirmekten geçiyor.

Devlet ve millet olarak bazı sıkıntıları çekecek, bazı fedakârlığı yapacağız ki hedefimize ulaşabilelim. Türkiye safralarından kurtuldukça her alanda geleceğine umutla bakmaktadır. İktidarımız ve ittifakımız bölgemizin içinde bulunduğu bu sancılı dönemde Türkiye’nin istiklal ve istikbalinin temelidir ve teminatıdır. 86 milyonun emaneti emin ve ehil ellerde güvendedir. Türkiye Yüzyılı’nın inşasına Allah’ın izniyle kimse mani olamayacaktır.”

‘Gün özellikle sorumlu siyaset yapma günüdür’

“Ülkemizin politik ve sosyal kutuplaşma yoluyla sokak ve gerilim siyasetiyle içi boş hamasi söylemlerle zaafa uğratılması bu ülkede kimsenin hayrına değildir. Muhalefetin tribünlere onama uğruna Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcında yaptığı yanlışa tekrar düşmemelerini arzu ediyoruz. Gün özellikle sorumlu siyaset yapma günüdür. Birileri gibi ateşe benzin dökmenin değil daha fazla büyümeden bir an önce yangını söndürmenin derdindeyiz. Amacımız bölgemizde sulhu sükunun hakim olması, istikrar ve güven ortamının tesis ve tahkim edilmesidir. Gelişmeleri günlük siyasete polemik malzemesi yapmanın ülke güvenliği için verilen mücadele ortada iken haksız ve mesnetsiz suçlamalarda bulunmanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz.”