• Ana Sayfa
  • Manşet
  • DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan: Yakılan ateş barış umudunu harladı

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan: Yakılan ateş barış umudunu harladı

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan: Yakılan ateş barış umudunu harladı
İlke TV
  • Yayınlanma: 15 Temmuz 2025 15:56
  • Güncellenme: 15 Temmuz 2025 17:00

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin MYK toplantısı sonrası yaptığı açıklamada 11 Temmuz’da Süleymaniye’de düzenlenen silah bırakma törenine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “11 Temmuz, hiçbirimizin unutamayacağı bir gün olarak tarihe geçti” diyen Doğan, 30 kişilik silahlı grubun özgür iradesiyle silahlarını yakarak imha ettiğini söyledi. DEM Parti heyetinin bu tarihî ana tanıklık ettiğini belirten Doğan, “Bu sürecin ritmini sağlayan, emek veren herkese DEM Parti olarak teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne özel olarak teşekkür eden Doğan, Türkiye’nin eşit, adil ve onurlu bir barışa erişmesi için herkesin sorumluluk üstlenmeye hazır olduğunu vurguladı.

‘DEM Parti olarak bütün darbe girişimlerine karşıyız’

Konuşmasına bugünün 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümü olduğunu hatırlatarak başlayan Doğan şu ifadeleri kullandı: “Maalesef 15 Temmuz 2016’da yaşananlar, 15 Temmuz darbe girişimi, akabinde olağanüstü hal uygulamaları, kanun hükmünde kararnamelerle pek çok mağduriyet yaratıldı ve bu mağduriyetlerin çok büyük bir bölümü de henüz giderilmedi. O yüzden bugün yine bir yüzleşme günü, bugün yine yeni bir gelecek için geçmişe bakarak, geçmişten dersler çıkararak, geçmişteki onca acı tecrübe ve deneyimden dersler çıkararak yeni bir yaklaşımı geliştirmenin gerekliliğini de hatırlatma günü. Çünkü Türkiye’nin yeni bir yolun eşiğinde olduğunu biliyoruz. Hatta bir eşiğin tam kalbinde olduğunu biliyoruz. O sebeple bugün 15 Temmuz’u hatırlatırken geçmişin yaşanan hatalarını ve onlardan ders çıkartmanın önemini de ısrarla vurgulamak istiyoruz. Biz DEM Parti olarak bir daha ifade etmek isteriz ki, tüm darbelere karşıyız. Siyasi askeri, kimden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın, darbe girişimlerine karşıyız.”

’11 Temmuz’u hazırlayan tüm taraflara teşekkür ediyoruz’

DEM Parti’nin 11 Temmuz’da PKK’nin silah bırakma törenindeki tanıklığına da değinen Doğan şunları kaydetti:

“Artık 11 Temmuz, hiçbirimizin unutamayacağı bir gün olarak tarihe geçti. Tarihin kayıtlarında farklı etkileriyle birlikte hep kendini anımsatacak bir gün. Süleymaniye’den geldik ve ayağımızın tozuyla aslında hem toplandık hem de karşınızdayız. Ve o gün oradaki tanıklığımız, bugün Merkez Yürütme Kurulumuzun orada bulunan eş başkanlarımız biliyorsunuz, grup başkan vekilimiz, Merkez Yürütme Kurulu üyelerimiz, bazı milletvekili arkadaşlarımız, ben ve pek çok hak savunucusu, gazeteci, siyasetçi, yazar, akademisyen yani o gün orada olabilecek herkes çok tarihi bir anı tanıklık etti. Aralarında KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın ve PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven’in de bulunduğu 5 kadın 15 erkekten oluşan 30 kişilik bir silahlı grubun kendi deyimleriyle, özgür iradeleriyle silahlarını yakarak imha etti. Dolayısıyla Merkez Yürütme Kurulumuz şu dakikalara kadar o anı, bizleri o ana getiren süreci ve bundan sonra yapılması gerekenleri değerlendiriyor, konuşuyor, şu dakikalarda da devam ediyor. Öncelikle ifade etmek isteriz ki bu sürecin ritmini sağlayan, bu konuda emek veren herkese DEM Parti olarak teşekkürü, çok çok önemli bir borç olarak görüyoruz. 11 Temmuz’daki tarihi somut adımın zeminini hazırlayan, öncülük eden, katkı sunan tüm taraflara teşekkür ediyoruz.

Federe Kürdistan Bölgesi’ne teşekkür

Ayrıca bir özel teşekkür de Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne. Hem bu zeminin hazırlığına sundukları katkı, hem ev sahiplikleri hem de sürece dair ortaya koydukları kararlı destek dolayısıyla. Parti fark etmeksizin, Kürdistan Bölgesi’nde gördüğümüz mesaj, gelen gazeteci arkadaşlar da var bugün burada gördüklerim. Ekranları başında gelip o gün orada yalnızca şahitlik etmeyen, aynı zamanda çeşitli izlenimlerle dönenlerin günlerdir yazılarını da okuyoruz ki herkes ama herkes bu sürecin ivme kazanmasını istiyor. Türkiye’nin eşit, adil, onurlu, kalıcı bir barışa erişmesini istiyor. Türkiye’nin demokratikleşmesini istiyor. Türkiye’nin daha zengin bir ülke olabilecek imkanlarının bir an önce bu savaşın son bulmasıyla ortaya çıkmasını arzu ediyor ve bunun için de sorumluluk üstlenmeye hazır.”

Silahların yakılması yalnızca Türkiye için değil, Orta Doğu ve dünya açısından da bir tarihsel an

Ayşegül Doğan konuşmasına şöyle devam etti:

Silahların yakılması yalnızca Türkiye için değil, Orta Doğu ve dünya açısından da bir tarihsel an dedik başlarken. Çünkü biliyoruz ki yakılarak imha edilen bu silahlar, Orta Doğu bir ateş çemberinden geçerken yapılıyor. Ve dolayısıyla birçok bölgesel etkileri olacak. Bu bölgesel etkileri itibariyle de bu sürece ciddiyetle yaklaşmak gerekiyor. Ve bu sürecin yüklediği ağır sorumluluğun da farkında olmak gerekiyor.

Biz, parti olarak, silahların tümden devre dışı bırakılması ve Kürt sorununun demokratik çözümü için atılan bu tarihi adımın yüklediği sorumluluğun farkındayız. PKK’nin feshiyle, 12 Mayıs kararlarıyla, varlık inkârına dayalı silahlı mücadele stratejisi — yine kendilerinin ifade ettiği üzere — yerini demokratik siyaset stratejisine, barış ve demokratik toplum programına ve bütüncül bir hukuk yaklaşımıyla ifade edilen kavramlara bıraktı.

‘Diyalog ve müzakereden yanayız’

Bunlar yalnızca kavramlardan ibaret değil. Demokratik siyaset bugün Türkiye’de ne yazık ki kuşatılmış vaziyette ve bu alanın genişlemesine dair somut adımların atılmasına ihtiyacımız var. O gün orada da ifade edildi. Daha önce, 11 Temmuz’dan önce gelen Sayın Hoca’nın video mesajında da ifade edildi. 27 Şubat’ta yapılan çağrıda da ifade edildi. Ve biz de DEM Parti olarak Türkiye’nin bu ihtiyacını yıllardır dile getiriyoruz.

Diyoruz ki: biz sorunların diyalog kanallarıyla temas ederek, diyalogla çözülmesinden yanayız. Müzakereden yanayız ve bunun için mücadele ediyoruz. Bugün bunu yeniden hatırlatıyoruz.

‘Komisyon hızlıca kurulup çalışmalarına başlamalı’

Silahların tümden devre dışı bırakılması, bunun kalıcı hale gelmesi ve demokratik siyaset alanının güçlenmesi için hızla, hiç zaman kaybetmeden gereken neyse yapılmalı. Tüm mekanizmalar kurulmalı. Komisyon, son günlerde yapılan açıklamalardan da gördüğümüz kadarıyla — ki bunu da memnuniyetle karşıladığımızı belirtmek isterim — kurulacak. Bizdeki bilgiler de bu yönde. Bizim yaptığımız görüşmelerden edindiğimiz izlenimleri de sizlerle daha önce paylaştık ve kamuoyuyla da paylaştık.

Bu komisyon, fonksiyonel bir biçimde, etkin ve kalıcı sonuçlar almak için hızla kurulup çalışmalarına başlamalı.

‘Komisyon kapsayıcı ve kucaklayıcı olmalı’

Çok önemli bir başka konu da şu: Bu komisyon mümkünse — ki mümkündür — en kapsayıcı ve kucaklayıcı şekilde bir araya gelmeli. Komisyonun bileşimi mutlaka çoğulculuk ilkesi gözetilerek yapılmalı. Ki Sayın Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamada da gördüğümüz kadarıyla tüm siyasi partilere davet vardı. Biz de parti olarak buradan bu davetimizi tekrar ediyoruz.

Bütün siyasi partiler — iktidarından muhalefetine — mecliste kurulacak komisyona ciddiyetle yaklaşmalı, buna göre üye belirlemeli ve çalışmaların hızlandırılması için üzerlerine düşen görevi yerine getirmelidir. Yine temennimiz, tüm siyasi partilerin; onların yanı sıra — çünkü “siyasi partiler” deyince yalnızca mecliste temsiliyeti bulunan siyasi partiler anlaşılabilir — öyle anlaşılmasın: mecliste temsili olan ve olmayan bütün siyasi partilerin, demokratik güçlerin sürecin hızlanması, ivme kazanması için atılan bu adımın eşit kardeşlik, demokratik Türkiye yolunda bir adım olduğunu ve bu hedefe doğru somut adımlarla ilerlemek için değerinin layıkıyla anlaşılması ve herkesin bu konuda gereken sorumluluğu ciddiyetle üstlenmesi gerektiğini yeniden belirtmek isteriz.

‘DEM Parti nerede?’ tarışması

Yine sevgili arkadaşlar, günlerdir DEM Parti tartışılıyor bir yandan. Orada mı, burada mı? Nerede? Ne yapıyor, ne yapacak? Tabii ki gözlerin DEM Parti’ye çevrilmiş olması; DEM Parti’nin siyasi dengeler açısından oluşturduğu bu önemli güç ve büyük mücadelelerle edindiği bu güç kıymetlidir.

Yalnız, tartışmaların şekline, içeriğine, kapsamına bakınca yer yer bir daha durduğumuz yeri hatırlatma ihtiyacı hissettiğimizden değil, onlara yanıt olsun diye bir daha söyleyelim isteriz: bu konuda rüştümüzü ispat etmemize gerek yok. Bizim durduğumuz yer apaçık belli. Biz bir müzakere partisiyiz. Biz bir diyalog partisiyiz. Biz Türkiye’de eşit kardeşlik hukukunun inşa edilmesi gerektiğine inanan bir siyasi partiyiz. Biz bu konuda en aykırı düşünen insanlara dahi ulaşmamız gerektiğini defalarca, kerelerce buradan ifade etmiş, sahada bunu yapmaya çalışmış bir siyasi partiyiz.

Biz tüm eleştirileri, tüm önerileri, tüm katkıları ne kadar değerli bulduğumuzu sayısız kez hatırlatmış bir siyasal geleneği temsil ediyoruz. Ve eleştiri, öneri, itiraz çok değerlidir dedik defalarca. Ayrıca Türkiye’de bu konuların konuşulması için nasıl bir ortama ihtiyacımız olduğunu da en sık ifade eden siyasi partiyiz.

Yalnızca ifade etmiyoruz. Biz risk almaktan da korkmuyoruz. Biz oy kaygısıyla, seçmen kaygısıyla, taban kaygısıyla, anket kaygısıyla yaklaşmıyoruz bu meseleye. Bizim için Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt meselesinin demokratik çözümü, tüm bunların önünde ve üstünde yer alan bir konudur.

Biz bir hayat, yaşam siyasetinden bahsediyoruz. Ölüm siyasetinin son bulmasından bahsediyoruz. Biz meseleye böyle yaklaşıyoruz. Bizim bu meselede durduğumuz yer bu kadar açıktır, bu kadar aşikâr, bu kadar net, bu kadar bellidir.

O yüzden bazı tartışmaların yalnızca bir takım maksatlarla yapıldığının farkında olduğumuzu bilinmesini isteriz.

‘Siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyoruz’

Sayın Öcalan da ifade ediyor. Son video mesajında diyor ki: silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyoruz. Evet, biz de siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyoruz. Silahın değil, demokratik siyasetin gücüne inanıyoruz. Bunun etkisini biliyoruz. Bunun yaratabileceği gücün, toplumsal dayanışmanın etkilerini biliyoruz.

O nedenle buna tutunmamız gerektiğini söylüyoruz. O nedenle buna bir ‘tarihi fırsat’ tanımlaması yapıyoruz. O nedenle buna sımsıkı sarılmalıyız diyoruz. O nedenle kırılgan olan bütün noktalarını güçlendirmeliyiz diyoruz. Ve bu nedenle de hukuka ihtiyacımız var diyoruz.

‘Herkes için eşit ve ayrımsız bir hukuka ihtiyaç var’

Herkes için eşit ve ayrımsız bir hukuka ihtiyacımız var. Kim olursa olsun, hangi dilde konuşsun, hangi inanca mensup olursa olsun… Herkesin hukukla kendini güvencede hissettiği bir Türkiye, hepimizin ortak teminatı, ortak buluşma noktasıdır.

Tüm siyasi partileri, tüm farklı toplumsal kesimleri, kadınları, gençleri, ezilenleri, işçileri, emekçileri, sömürülenleri, kendilerini yok sayılmış hissedenleri… Bu hukuku ancak birlikte inşa edebiliriz.

‘Bir eşiğin tam kalbindeyiz, barış hepimizin hakkı’

Şimdi bir eşiğin tam kalbindeyiz. Bu eşiğin tam kalbinden nasıl yol alabiliriz? Yan yana gelerek yol alabiliriz. Güçlerimizi birleştirerek yol alabiliriz. Gerçek gündemlerimize dönerek yol alabiliriz. İçinden geçtiğimiz zaman diliminin ne olduğunu, tarihsel hakikat planını ve nereye götüreceğini yalnızca varsayarak değil, idrak ederek yol alabiliriz. Bunu toplumsal olarak örgütleyerek yol alabiliriz. Bunun hepimizin tek tek hakkı olduğunu bilerek yol alabiliriz.

Hepimizin barış hakkı var sevgili arkadaşlar, sevgili Türkiye halkları. Hepimizin demokrasi hakkı var. Hepimiz için özgürlükler temel insan haklarıdır. Dolayısıyla bunun için DEM Partili olmaya gerek yok. Ama bunun için sorumluluk hissetmeye ihtiyacımız var.

‘Sorumluluk herkesin’

Bu mesele — tekrar ediyoruz — yalnızca DEM Parti’ye ait değildir. Muhalefet partileri, iktidar bloku, herkes bu sorumlulukla, bu ciddiyetle, bu anın yüklediği ağırlığın farkındalığıyla yaklaşmalıdır. Ancak böyle hep birlikte hafifleyebilir, hep birlikte soluk alabiliriz.

O gün orada bulunan, bulunmayan ya da çeşitli nedenlerle bulunamayan herkese çağrımızdır. Tek tek sayabilirim ama gazetecilere, yazarlara, aydınlara, oyunculara, sanatçılara, siyasetçilere, farklı düşünenlere, kendini sınırlanmış, sınırlandırılmış hisseden herkese çağrımızdır.

Türkiye içinde ve dışında barış ve demokrasi için ter dökmüş, bedel ödemiş ya da şimdi yola koyulmak isteyen, bu yeni tarih yazımında özne olmak isteyen herkes… Bir başkasının acı yaşamaması için bugün burada bir pozisyon almalıdır.

‘Bugün burada bir pozisyon almalı ve bu pozisyon barıştan yana olmalı’

Demokrasiden yana olmalı. Eşitlikten yana olmalı. Özgürlükten, adaletten yana olmalı.

Biz bu somut ve tarihî gelişmenin değerini anlıyoruz. Ama bizim tek başımıza anlamamız yetmez sevgili arkadaşlar. Hep birlikte anlamalıyız. Toplumsal ve siyasal karşılığının da ancak güçlenmemizle olacağını çok deneyimlemiş bir siyasi partiyiz.

Her çatışmanın doğası farklı olduğunda, barışa ulaşma yöntemleri de farklı olabilir. Belki Türkiye’de bir ilki konuşuyoruz. Kaç kez konuştuk bunu: Türkiye kendi modelini yaratmak için yola koyuldu. Dünya çatışma çözümü deneyimlerinden hatırladığınız kadarıyla, silahlarını yakarak imha eden bir başka silahlı mücadele yöntemi kabul edip benimseyip onlarca yıldır sürdüren örgüt yok.

Bu emsalsiz deneyimin — o gün orada yakılan ateşin — bir barış ve umut ateşi olmasına hep birlikte destek olmalıyız. Farklı barış süreçlerinde de, özgürlük süreçlerinde de yapılması gerekenler aşikârdır. Açıktır.

‘Bundan sonra ne yapılmalı?’

Herkesin aklındaki soru bu. Evet, komisyon kuruluyor. Komisyon bir yandan çalışmalarına devam edecek. Toplumsal olarak yapacaklarımız belli. Siyasetin üstlenmesi gereken sorumluluklar belli. Bir silahlı siyaset ve mücadele dönemi bitti. Yeni bir başlangıçtayız.

O halde ne yapılacak? En çok sorulan soru bu. Bu soruya birlikte yanıtlar üretmeliyiz. Bu sorunun yanıtlarına birlikte çalışmalıyız. Bu sorunun yanıtlarının somut adımlarla güçlendirilmesi ve altının doldurulması gerekiyor.

Yapılması gerekenler var, son derece açık. Sürecin siyasal ve hukuksal altyapısını hazırlamaktan çekinmemeliyiz.

O gün o metni okuyan, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı olarak ilk ateşi yakan, harlayan kişi Bese Hozat’tı. En sonunda “Barış ve Demokratik Toplum Grubu” olarak o metnin okunmasını tamamladı. Ve dediler ki: “Biz siyaset yapmak istiyoruz.”

Peki nasıl? Bunun hukuki zemini nasıl oluşturulacak? Bunun yasal düzenlemeleri nasıl yapılacak?

İşte tüm bu soruları konuşmaktan da, bu sorulara ilişkin hazırlıklar yapmaktan da siyaseten çekinmemeliyiz. Kararlılığa, iradeye, cesarete, risk almaya ihtiyacımız var. Ve biz bu riskleri, bu kararlılığı, bu sorumluluğu birlikte üstlenmeye herkesi davet ediyoruz.

Birçok siyasetçi, toplumun farklı kesimlerindeki birçok akademisyen, sanatçı, yazar, gazeteci, sivil toplum örgütü temsilcisi, barolar… Tabii ki bizim için de, birçok kesim için de belirsizlikler var. Bu son derece olağan. Bunu anlıyoruz.

Ancak bu belirsizlikler giderilmeli. Yine bunu birlikte giderebiliriz.

Kürtçe müzik gözaltıları

Çatışmaya neden olan eşitsizlikler var. Bunlar ortadan kaldırılmalı.

Bakınız, ne diyeceksiniz, çok canlı bir örnek vereceğim şimdi size. Günlerdir sizler de takip ediyorsunuzdur. Kürtçe müzik dinlediği için, İstanbul’un Bayrampaşa ilçesinde piknikten dönen Diyarbakırlı bir aile darp edildi, işkence gördü.

Öyle bir işkenceden bahsediyoruz ki arkadaşlar; yedi aylık hamile bir kadın yoğun bakımlık oldu. Bebeği entübe edildi.

Nedeni ne olursa olsun, bu politik bir meseledir. Bu siyasal bir yaklaşımdır. Biz bunu kabul etmiyoruz. Ortadan kaldırılması gereken eşitsizlikler bunlardır.

Biz muhalefete dönük baskıları da kabul etmiyoruz. Bunu da kabul etmiyoruz. Biz bu siyasette, Türkiye siyasetinde kurucu göz neyiz? Hiç kimseye dönük haksızlığı kabul etmiyoruz.

Ama böyle bir dönemde, eğer Kürtçe müzik dinledikleri için insanları böyle bir işkenceyle karşı karşıya bırakırsanız… Ne oluyor? Kim yapıyor? Niye yapıyor? Neden oluyor?

Bu soruları sormak en meşru hakkımız olarak masada durur.

Biz de bu soruları soruyoruz. Bu olayın failleri açığa çıkarılmalı. Ne olduğu kamuoyuyla paylaşılmalı.

Şimdi siz sormadan ben söyleyeyim sevgili arkadaşlar. İşte bu eşitsizlikler…

‘DEM Parti İmralı Heyeti’nin siyasi turu başlıyor’

DEM Parti İmralı heyetinin siyasi turu başlıyor yarın itibarıyla. Heyetimiz Pervin Buldan, Mithat Sancar ve Faik Özgür Erol’dan oluşuyor. İlk görüşme Adalet Bakanı ile olacak. Bu daha önce ertelenmiş bir görüşmeydi. Sebebini burada konuşmuştuk zaten. Sayın Bakan’ın programı dolayısıyla ertelenmişti.

Ardından Gelecek Partisi ile bir görüşmeleri olacak. Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da bu görüşmede yer alacak. Ve yine aynı gün içinde, yani 16 Temmuz’da, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile de bir görüşme gerçekleşecek.

17 Temmuz Perşembe günü ise CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile görüşecekler.

Tüm bu ziyaretlerden sonra da heyet, İmralı’ya gitmek için hazırlık yapacak.

Yakılan ateş DEM Parti için barış umudunu harladı, tarihin başka biçimlerde tekrarını yaşamamak için hepimiz sorumluyuz. Bunun altını çizmek istiyorum. Tüm yeteneklerimizi konuşturmamız gereken bir zamandan geçiyoruz. Herkesi bu nedenle yaşam siyasetine tutunmaya çağırıyoruz.

Tekrar hepinizi DEM Parti adına sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum.”