• Ana Sayfa
  • Manşet
  • DEM Partili Saruhan Oluç: Tezkere süreç ile örtüşmüyor

DEM Partili Saruhan Oluç: Tezkere süreç ile örtüşmüyor

Irak ve Suriye’ye dönük tezkereye tepki gösteren DEM Partili Saruhan Oluç, tezkerenin varlığının süreç ile uyuşmadığını, Türkiye’nin bunun yerine Suriye Kürtlerinin haklarını savunması gerektiğini ifade etti.

DEM Partili Saruhan Oluç: Tezkere süreç ile örtüşmüyor
DEM Partili Saruhan Oluç: Tezkere süreç ile örtüşmüyor
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 21 Ekim 2025 23:23

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzası ile hazırlanan Irak ve Suriye’de asker bulundurma tezkeresinin süresinin 3 yıl daha uzatılmasına ilişkin tezkere Meclis Genel Kurulu’ndan geçti. Tezkereye karşı çıkan ve “Hayır” oyu kullanan Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi (DEM Parti) Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, oylama öncesi konuştu.

Oluç, AK Parti’nin dış politikasının istikrarsızlığa neden olduğunu, bu tezkerenin de bunu bir üst safhaya taşıdığını ifade etti. “Bu iktidar, dış politikada yanlışlar yapma istikrarına sahiptir” diyerek, sözlerini sürdüren Oluç, “Çatışmanın sona erdiği, askerî değil, siyasi adımların öne geçtiği, diyalog ve müzakerenin olduğu bir ortam, demokratik bir Suriye sorunların aşılmasını sağlar. Suriye halkları geleceklerine ve demokratik Suriye rejiminin eşitliğe dayalı yeni toplumsal sözleşmesine birlikte ve müzakereyle karar vermelidir. Barış ve müzakere tek geçerli yoldur” dedi.

‘Bütün etnik ve inançlar tanınmalı’

Suriye’de tüm etnik ve inançsal ile kültürel oluşumların kendilerini kuruma hakkının olduğunu ve bunun sağlanması için çaba gösterilmesi gerektiğini belirten Oluç, “Şu çok açık ki Kürtlerin varlığına, Kürt halkının siyasi ve idari haklarını kullanmasına karşı durmak çözüm değil çözümsüzlüktür. Kürt’ün hakkı hukuku olursa Türk de huzur bulur,  Fars da huzur bulur, Arap da huzur bulur, herkes huzur bulur. Barış içinde, eşitlik içinde bir arada yaşamanın yolu esas olarak budur. Türkiye’nin güvenliği Suriye iç barışından, barışçıl politikalardan ve Suriye’nin demokratik bir çoğulcu rejime sahip olmasından geçmektedir. Türk, Kürt ve Arap halklarının birlikte eşit olarak yaşamaları, ortaklıkları bölge için huzur ve refah adımı olacaktır” diye konuştu.

‘Kürt düşman değildir’

Kürt sorununun artık Türkiye sınırlarını aştığını ve bölgesel bir sorun olduğu tespitinde bulunan Oluç, Kürt sorununun varlığı nedeniyle bölgenin çok büyük riskler ve tehditlerin yanı sıra büyük imkanlar da taşıdığını ifade etti. Oluç, “Bölgesel çözüm için gerekli olan bölgede Türk-Kürt ittifakının sağlanmasıdır. Türk-Kürt ittifakı hem tarihsel hem de konjonktürel olarak baktığımızda son derece önemlidir. Hem Türkiye’deki Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü açısından hem de bölgede Irak, İran, Suriye’deki on milyonlarca Kürt’ün yaşayacakları açısından baktığımızda bu ittifakın sağlanması büyük bir imkândır. Kürt düşman değildir, Kürt güvenlik tehdidi değildir; Kürt’ün akrabaları, dostları Kuzeydoğu Suriye’de yaşamaktadır” diye kaydetti.

‘Süreç ile örtüşmüyor’

Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı hatırlatan Oluç, “Gelişen süreçle ve atılan adımlarla örtüşmeyecek biçimde hazırlanmış bir tezkere var karşımızda. Kürtlerin Suriye’de irade sahibi olmasını ve meşru haklarına kavuşma gayretlerini hedef aldığı çok açıktır bu tezkerenin. Kürtlerin sınır ötesinde de olsa kazanımlarının ortadan kaldırılması üzerine kurulmuş olan devlet paradigmasında hâlen zihniyetin değişmediği anlaşılmaktadır bu tezkereyle birlikte. Tehdit olarak öne sürülen Suriye Demokratik Güçleri, Birleşmiş Milletler tarafından ya da başka bir uluslararası aktör tarafından ‘terör’ kavramıyla tarif edilmemektedir, çok net olarak bunu bir kez daha vurgulayalım, biz de bu kavramla tarif etmiyoruz SDG’yi. Suriyeli Kürtler bölgedeki güçler arasında en donanımlı ve diplomatik açıdan en fazla olumlu ilgi gören aktörlerin başında gelmektedir” ifadelerini kullandı.

‘Türkiye katkı sunmalı’

Oluç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Geniş bir çatı yapılanması olan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Suriye’deki demokratik ve bir arada yaşam modelini hayata geçirmeyi başarmıştır. Bu gerçekliği bir şans olarak görmek yerine tehdit biçiminde algılamak yanlıştır. Suriye’de Şam yönetimi ve özerk yönetim bir müzakere sürdürmektedir. Siyasi iradeler yani iki siyasi irade, Şam yönetimi ve özerk yönetim iradesi karşılıklı oturmakta, birbirlerini meşru görmekte ve tartışmaktadır. Meselenin çözümü için anayasal değişiklikler olmalı, okullarda Kürtçenin resmî dil olması gerek. Henüz bu konuların esasına dair görüşmeler yapılmadı. Kürtlerin haklarının güvenceye alınması demek, Kürtçeyle ilgili bir heyetin Şam’a giderek bu konularda görüşmeler yapması gerekir. Bu konuda bir heyetin gitmesi için çalışmalar var. Sadece askerî, idari alanlarda değil, bu konularda da gelişmelerin yaşanması gerek. Yani demokratik entegrasyonun gerçekleşebilmesi için Şam yönetimiyle birlikte bu müzakereleri karşılıklı sürdürüyorlar iki siyasi irade olarak. Entegrasyon çalışması yokmuş gibi bir hava yaratılmaya çalışılıyor, doğru değil. Eğer Türkiye gerçekten olumlu bir adım atmak istiyorsa o zaman yapılması gereken, iktidar tarafından yapılması gereken, işte, bu iki siyasi irade arasında sürmekte olan müzakereleri teşvik etmek, demokratik ve barışçı çözümün önünü açmak, demokratik bir Suriye rejiminin ve yeni bir anayasanın, eşitlik üzerine kurulan yeni bir anayasanın oluşması için katkıda bulunmaktır.” (MA)