Derinleşen yoksulluk
Hicri İzgören 15 Aralık 2024

Derinleşen yoksulluk

– Yoksulluk kaç gün sürer baba?
– 40 gün oğul.
– 40 gün sonra biter mi baba?
– Yok oğul, alışırız.Yoksulluk ne zaman gündeme gelse baba ve oğul arasındaki bu diyalog zonklar beynimde her seferinde.
Evet. Bitmiyor bir türlü lanet olası yoksulluk ve alışılıyor demek. Alışmak kötü şeydir, farkı yoktur bir acıyı yazmaktan.

***
Memura, emekliye, emekçiye yapılacak zamlar konuşuluyor. Sanki derde deva olacak, insanların alım gücü artacakmış gibi algı yaratılıyor. Verilecek üç lokmalık zam konuşulduğu andan itibaren eriyor zaten. Her gün her şeye zam üstüne zam geliyor. Emekçiler daha maaşını almadan yapılan zamlar sıfırlanıyor. Açlık, yoksulluk, gelir dağılımı adaletsizliği her geçen gün büyüyor, derinleşiyor.
Geçim şartlarının ağırlaşması ve gıda harcamasından bile tasarruf edilir noktaya gelinmesi yapılan çalışmalarda da kendini göstermekte. Bu alanda yapılan araştırma sonuçları, vatandaşın öğün sayısını düşürdüğünü, daha az ve daha kalitesiz beslendiğini ortaya koymakta.
***
Yoksulluğa dair somut bir şeyler söylemek istediğimizde ilk elden sorunun hiç de yeni olmadığını; kronik olmaktan çıkıp, marazi bir hale dönüştüğünü belirtmek gerekecektir herhalde. Adil üleşim ve paylaşım yok, adalet yok, vicdan yok…
Doymak nedir bilmeyenlerin açların halinden anlamadığı  zalim bir dönem bu. Kendi mide ve kasalarını doldurmakla meşgul olanlar, halka lokmaları küçültme, şükür ve sabır tavsiyelerinde bulunuyor.
Halkı bu hale getirenler sırça köşklerinde, şatafatlı-şaşaalı hayatlarıyla arzı endam ediyor.
Açlığa, yoksulluğa alışın diyor kimi sözcüler. Alışıldıkça da daha derine iniyor yoksulluk.
İnsanlar açlık sınırı altında olup en temel haklarına dahi erişemediği sosyal dışlanma ve ayrımcılığın sebep ve sonuç olduğu bir yoksulluk hali olan “Derin Yoksulluk” halinde artık.
***
Açların bahtı mı, yoksa insanlığın vicdanı mı kara? Yeni kimlikler edinmişiz kirlerimizden, sıfırı bol sayılardan tapınaklar yapmışız. Bono borsa, tahvil-taksit, arz-talep…’Yükselen değerler’den söz ediyoruz, bu arada alçalan insanlığımızdan bihaberiz…
Türkiye’de zengin giderek daha zenginleşirken, yoksul da giderek daha fakirleşmektedir. İnsanlar açlıkla pençeleşiyor.
***
‘Yoksulluk’ kavramı bünyesinde birçok bileşeni barındırır. Yoksulluk, birçok alanda yoksun olma demektir. Açlıktır, yetersiz beslenmedir, hastalıktır, sağlık, eğitim, sosyal ve kültürel alanlardaki hizmetlere yeterince erişememektir.Sosyal ayrıma ve dışlanmaya maruz kalmak demektir. Ele güne muhtaç olmaktır. ‘Yoksulluk kültürü’ denilen boyun eğme bu noktada başlıyor. Yoksulluğun, yokluğun iktidarlar tarafından kadermiş gibi sunulması ve bunun şükür ve sabır gibi kavramlarla meşrulaştırmaya çalışılması, toplumda boyun eğip biat etmede etkili oluyor.
Milyonlarca çalışanın ve emeklisinin aylık gelirlerinin asgari ücret düzeyinde veya altında olduğu, işsizliğin ülkenin yakıcı sorunu olmaya devam ettiği bir ahval bu.
Demokrasinin varlığı bir yönüyle hak ve hukuka, adalete ve emeğe verdiği değerle ölçülüdür. Savaşların ve silahlanmaların görüldüğü süreçler, açlık ve yoksulluğun daha da katmerleştiği dönemlerdir. Demokrasinin varlığı bir yönüyle hak ve hukuka, adalete ve emeğe verdiği değerle ölçülüdür.
Eşitsizlikteki derinleşmenin kronik bir duruma dönüştüğünü, toplumun daha çok yoksullaştığını söylüyor ekonomistler.
Son sözü Nobel ödüllü ekonomist Amartya Sen söylesin: “Açlığın temel nedeni gıda ya da toprak eksikliği değil, demokrasi eşitlik ve adalet eksikliğidir.”

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.