• Ana Sayfa
  • Ekoloji
  • Dersim’de doğa talanına karşı miting: Yaşamak istiyoruz

Dersim’de doğa talanına karşı miting: Yaşamak istiyoruz

Dersim’de doğa talanına karşı gerçekleştirilen kitlesel mitingte yurttaşlar Seyid Rıza Meydanı’nda buluşarak, “Talana geçit yok” dedi. Etkinlikte konuşmaların ardından halaylar ve konserlerle direniş vurgulandı.

Dersim’de doğa talanına karşı miting: Yaşamak istiyoruz
Dersim’de doğa talanına karşı miting: Yaşamak istiyoruz
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 16 Kasım 2025 14:13
  • Güncellenme: 16 Kasım 2025 15:56

Dersim Doğa, Yaşam ve Çevre Platformu, kentte artan doğa tahribatına karşı Seyid Rıza Meydanı’nda kitlesel bir miting düzenliyor.

Miting öncesi Sanat Sokağı’nda bir araya gelen yurttaşlar, “Dersim’de talana geçit vermeyeceğiz”, “Dersim’de barajlara hayır”, “Dersim’de madenciliğe hayır”, “Kayyıma geçit yok” ve Kurmanckî olarak “Talana geçit vermiyoruz”, “Kent bizim, toprak bizim, sahip çıkıyoruz”, “Dersim sahipsiz değildir” pankartlarıyla Seyid Rıza Meydanı’na yürüyüş düzenledi.

Meydana ulaşan kitle, alkış, zılgıt ve halaylarla mitingin başlamasını bekledi.

Etkinliğe Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, çeşitli siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile çok sayıda yurttaş katıldı.

‘Ekokırımın üstü istihdam yalanlarıyla örtülüyor’

Miting, Dersim Doğa, Yaşam ve Çevre Platformu’nun açıklamasıyla başladı.

Kürtçenin Kirmançki lehçesiyle Türkçe yapılan açıklamada, Dersim’in kuşatma altında olduğunu belirtilerek, uluslararası ve yerel sermaye politikaları, AK Parti-MHP koalisyonu eliyle yürütülen projeler ve “kalkınma” adı altında dayatılan “yağma” planlarıyla Dersim’in alanen yok edilmek istendiği vurgulandı.

Yeraltı ve yerüstü varlıkların yok edilmek, dağların vahşi madencilikle delik deşik edilmek ve nadir toprak elementlerinin uluslararası sermayeye peşkeş çekilmek istendiği vurgulanan açıklamada, “Dersim haritadan silinmek istiyor. Bu saldırılar yalnızca doğaya değil, halkın belleğine, kimliğine, geleceğine ve inancına yönelmiştir. Bu bir ‘kalkınma’ değil, açık bir ekolojik kıyım ve asimilasyon projesidir. Su kaynaklarımız ticarileştiriliyor, halkın yaşam hakkı şirketlerin kar hırsına teslim ediliyor. Kutsal mekanlarımız ‘mesire alanı’ adı altında metalaştırılıyor, inancımızın taşı, suyu, sesi bile satılmak isteniyor. Av turizmi adı altında, bu topraklarda can bildiğimiz hayvanlar parası olanlara hedef gösterilip vahşice katlediliyor. Tüm bunların üstü ‘ekoturizm, doğa turizmi’ ve istihdam yalanlarıyla örtülüyor” denildi.

‘Doğaya saldırı halka saldırıdır’

Yaşam alanlarının turizm veya istihdam değil, halkın örgütlü gücü ile korunabileceği dile getirilen açıklamada, Dersim’in ormanı, suyu, taşı, toprağının sadece doğa değil; inanç, bellek, kimlik, halk olduğunun altını çizildi.

“Doğaya saldırı, Dersim halkına saldırıdır” denilen açıklamada, “Maden şirketleri, enerji tekelleri, turizm sermayesi ve onları koruyan devlet politikaları karşısında halkın direnişi meşrudur. Biz Dersim’in dört bir yanındaki köylülerle, kadınlarla, gençlerle, inanç önderleriyle birlikte haykırıyoruz: Bu topraklarda talan politikaları halkın örgütlü birlikteliği karşısında hayata geçemeyecektir. Munzur’a, Pülümür’e, Halvori’ye, Gole Çetu’ya, Bağır’a, Sekasur’a, Geyiksuyu’na, İksor’a, Cevizlidere’ye, Aliboğazı’na uzanan her müdahale, halkın yaşamına yöneliktir. Artık yeter. Topraklarımızdan defolun. Sermayenin, devletin ve çıkar gruplarının doğa üzerindeki tahakkümüne boyun eğmeyeceğiz. Çünkü bu topraklar ranta değil, yaşama aittir” ifadeleri kullanıldı.

Kazdağları’ndan Diyadine, Akbelen’den İkizdereye, Akkuyu’dan Dersim’e kadar son sözü yaşamı savunanların söyleyeceği kaydedilen açıklamada, doğanın sesi, derelerin çığlığı, ormanların nefesi olunacağı dile getirildi.

Torba Yasa’ya tepki 

7554 Sayılı Torba Yasa’nın bir işgal yasası olduğu belirtilen açıklamada, bu yasanın doğayı, emeği, yaşamı, suyu ve geleceği sermayeye teslim etmenin belgesi olduğu ifade edildi. Bu yasaya karşı hayatın tüm alanlarında mücadele edileceği vurgulanan açıklama, “Tüm hak savunucularını, ekoloji örgütlerini, Dersimlileri ve Dersim dostlarını, doğayı, yaşamı ve geleceğimizi savunmak için omuz omuza vermeye çağırıyoruz. Gelin, sesimizi birleştirelim. Doğanın, suyun, yaşamın sesini yükseltelim. Yaşamı savunmak, direnmek demektir. Dersim’in sesi susmayacak, doğa teslim alınamayacak. Munzur özgür akacak, halk kazanacak. Yaşasın Dêrsim’in direnişi, yaşasın doğanın özgürlüğü, yaşasın halkların dayanışması” ifadeleriyle sonlandırıldı.

Tülay Hatimoğulları: Vahşi kapitalizm her yerde doğamıza göz dikmiş

Mitingde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ise “Maden değil, yaşam istiyoruz, doğa düşmanlarına geçit yok” dedi.

Dersimliler için ağacın, kayanın, suyun, toprağın, doğanın, börtü böceğin sadece doğanın bir parçası değil, diğer canlıların yaşam alanı değil, Dersim için doğanın inanç, hafıza anlamına geldiğine dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, “Sermaye sahipleri AKP gibi iktidarların arkasına saklanarak doğayı talan etmek için yasa üstüne yasa çıkartıyorlar. Vahşi kapitalizm her yerde doğamıza göz dikmiş, ağaca para gözüyle bakıyor. Suyumuza göz dikmiş, maden çıkartıp doğaya para olarak bakıyorlar. Maden şirketlerine alan açıyorlar. AKP yandaşlarına, inşaat şirketlerine, yandaş şirketlere alan açmaya devam ediyor. Bunun için yasa üzerine yasa çıkartarak, leblebi dağıtırcasına ruhsat çıkartıyorlar. Bizler bu ülkenin bütün muhalefet güçleri olarak doğa talanına hayır demeye devam edeceğiz. En son ki talan yasasını bütün muhalif partiler olarak, bu doğa talanı yasasının geri çekilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Bununla yetinmedik, Muğla’da güçlü bir miting gerçekleştirdik, aynı muhalefet güçleriyle. Bu bilinsin ki bizler birleşe birleşe, örgütlene örgütlene, mücadele ede ede kazanacağız” ifadelerini kullandı.

‘Dersim’den elini çek’

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı veriye göre son bir buçuk sene içinde 698 maden ruhsatının verildiğini hatırlatan Tülay Hatimoğlulları, bunun yüz ölçümünün Trabzon ilinin tamamı kadar olduğunu belirtti.

Tülay Hatimoğlulları, “Yani Türkiye’de bir Trabzon ili kadar alan, maden şirketlerine peşkeş çekilmiş. 145 farklı maden projesiyle Dersim tehdit altında. Toprağı, suyu tehdit altında. Munzur tehdit altında. Burada vahşi kapitalizmin, iktidarın ve sermayenin tehdidine karşı hep birlikte alkış ve zılgıtlarımızla ‘Munzur özgür akacak’ diyelim. Dersim’in inancına, doğasına, kültürüne kepçe vurmak istiyorlar. Bu kadim coğrafyanın etrafını sessizce kuşatmaya çalışıyorlar. Ama Dersim halkı bilinçli, örgütlü bir halktır. Onların oyununu boşa çıkarmak için örgütleniyor, direnmeye devam ediyor. Ey iktidar, ey sermaye Dersim’den elini çek” diye konuştu.

‘Kayyım geri çekilmelidir’

Dersim kayyımının dün yaptığı açıklamaya dikkat çeken Tülay Hatimoğlları, “Buradan kayyıma soruyoruz; sen kendini meşru mu görüyorsun? Bu yaptığın açıklamalarda maden şirketlerine sen tek kelime söylememişsin, Munzur halkını kandıracağını mı sanıyorsun? Bizlerin yerel yönetim anlayışı demokratik kadın özgürlükçü ve ekolojik anlayıştır. Kayyımlar bu anlayışa karşı çıkmaktır. Bugün atanmış olan kayyım bir an önce zaman kaybetmeksizin geri çekilmelidir. Buradan Dersim’in seçilmişleri, Ovacık’ın seçilmişleri halkın iradesidir, bizim irademizdir” diye belirtti.

Süreci işaret etti: Sermayenin oluşturduğu düzen barış isteyenlere saldırıyor

Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısı sonrası başlayan Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne işaret eden Tülay Hatimoğulları, “Bu süreçteki en büyük hedefimiz bu topraklarda barışı, demokrasiyi, adaleti tesis etmektir. Demokratik toplum derken tam da bunu kast etmekteyiz. Barışa en çok bizlerin ihtiyacı var. Toprağı talan edilen, ağacı kesilen, mezrası zorla boşaltılan, köyü boşaltılan, göçe zorlanan savaşın, çatışmanın silahın, tankın, topun, tüfeğin her türlü zalimliğini gören halklar olarak, barışa ihtiyacımız var. Dünyanın barışa ihtiyacı var. Bugün doğaya en çok zarar veren nükleer, biyolojik silahlar. Bu silahlar kullanılırsa sadece insanlar ölmeyecek, yeryüzü yaşanamaz hale gelecek. O yüzden bizler barışta her zamankinden daha fazla ısrarcı olmalıyız. Sayın Abdullah Öcalan bölgedeki gelişmeleri gören bir yerden çağrı yapmıştır. Barış bizim için bütün halkların, inançların, canlıların, bir arada, eşit, kendi rengiyle yaşaması demektir. Barış demek doğaya yaşama, diline, kültürüne, inancına sahip çıkmak demektir. Ve bizler toplumun özü olan bu anlayışla, barışta ısrarcı olmaya devam edeceğiz. İktidarın ve sermayenin oluşturmuş olduğu bu düzen barış ve demokrasi isteyenlere saldırmaya devam ediyor. Bugün CHP’ye baskıyı sürece sabote olarak görüyoruz. Süreci sabote etmektir. Muhalefete olan baskılarınıza artık son verin. Demokratik mücadelenin önü açılmalıdır” şeklinde konuştu.

Birçok yerde gerçekleşen doğa talanını hatırlatan Tülay Hatimoğlulları, halkın bu talana karşı direnişte olduğuna dikkat çekti. İktidarın işçi, emekçi, kadın, çocuk doğa için yasa çıkarmadığı gibi mevcut yasaları bile uygulamadığını vurgulayan Tülay Hatimoğulları, “Ama söz konusu talan olunca, yasa üstüne yasa çıkarıyor. Bizler bir arada oldukça onlara geri adım attırabiliriz. Akbelen’de, Besta’da, Kazdağları’nda, Dêrsim’de; dierene direne kazanacağız” dedi.

‘Pirlerimiz, önderlerimiz burada yatıyor’

Ardından sahneye çıkan Dersimli köylüler, “Dersim kutsaldır, Dersim’e elini sürme. 38’de, Maraş Gazi’de boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Dersim’e saldıranlara yazıklar olsun. Boyun eğmeyeceğiz. Maden istemiyoruz. Pirlerimiz, önderlerimiz burada yatıyor. Dersim çocuklarımızın geleceğidir, talan istemiyoruz” diye belirtti.

Konuşmaların ardından sanatçılar Şevin ve Taylan Yıldız konser verdi. Miting uzun süre çekilen halayların ardından son buldu. (MA)