Dünya genelinde farklı coğrafyalarda süren çatışmalar, sivil kayıpları artırmaya devam ediyor. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde, Suriye, Filistin, Ukrayna ve Yemen gibi ülkelerde savaş ve siyasi krizlerin etkisi sürüyor. Bu ülkelerde milyonlarca kişi yerinden edilmiş durumda, sağlık ve eğitim altyapısı büyük ölçüde zarar gördü. Uluslararası raporlara göre, yalnızca son bir yıl içinde on binlerce sivil yaşamını yitirirken, yüz binlerce kişi temel insani ihtiyaçlara erişimde ciddi zorluklarla karşılaşıyor.
Barış girişimleri çeşitli platformlarda gündeme gelse de, bölgesel ve küresel aktörlerin çıkar öncelikleri nedeniyle kalıcı bir sonuca ulaşılamıyor. Uluslararası gözlemciler, çatışmaların yoğunlaştığı bölgelerde ateşkes mekanizmalarının zayıf kaldığını ve insani yardımların çoğu zaman engellendiğini vurguluyor. Barışın tesisine yönelik süreçler, uluslararası toplumun etkin müdahalesi ve taraflar arasında sürdürülebilir müzakerelerle mümkün görülüyor.
Gazze’de insani kriz: Dünya sessiz
Gazze’de her gün süren bombardımanlar nedeniyle siviller hayatını kaybetmeye devam ediyor. Bölgede resmi olarak açlık ilan edildi. Uluslararası raporlara göre açlık, savaşta bir silah olarak kullanılmayı sürdürüyor. Hamas’ın varlığı, sivillere yönelik saldırıları meşrulaştırma aracı olarak gösterilirken, açlıktan kaynaklanan ölümlerin asıl sebebinin gölgelenmeye çalışıldığı ifade ediliyor.
Gazze’de yıkım geniş çapta devam ediyor. Sivillerin göç edebileceği güvenli bir alan kalmazken, İsrail yönetimi çözüm olarak zorunlu sürgünü öne çıkarıyor. Gazze’nin tam işgal planının onaylandığı ve Filistinlilerin ölüm ile topraklarını terk etme arasında zorlandığı biliniyor.
Devam eden savaş, son yıllarda en fazla yıkımın ve sivil kaybının yaşandığı çatışmalardan biri olarak kayda geçti. Ekim 2023’te başlayan saldırılar hâlen sürüyor. Birleşmiş Milletler raporuna göre, 2024’te insani yardım çalışanı ölümlerinde 2023’e kıyasla yüzde 31 artış yaşandı. Bu ölümlerden 181’i Gazze’de, 60’ı ise Sudan’daki çatışmalarda gerçekleşti.
Savaş sadece binaları değil, yaşamın kendisini de hedef alıyor. Çocukların açlıktan hayatını kaybettiği, hastanelerin işlevsiz hale geldiği bir ortamda uluslararası aktörler sessizliğini koruyor. Bu aktörlerin “barış” ve “insan hakları” kavramlarını sıkça dile getirmesine rağmen, Gazze’deki tablo karşısında bu söylemler somut adımlara dönüşmüyor.
Gazze’deki duruma ilişkin dünyanın farklı ülkelerinden soykırımı durdurma çağrıları yükseliyor. İsrail’de de geniş katılımlı protestolar düzenleniyor. Bu gösteriler, kamuoyunda yönetime karşı artan öfkenin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Ateşkes ve saldırıların gölgesinde Ukrayna
Ukrayna’daki savaş üçüncü yılını geride bıraktı. Şubat 2022’de Rusya’nın başlattığı işgal, milyonlarca insanın yerinden edilmesine ve on binlerce sivilin hayatını kaybetmesine yol açtı. Cephe hatlarında şiddetli çatışmalar sürerken, barış görüşmeleri sonuç vermiyor.
Uzmanlara göre, devam eden ateşkes görüşmelerinde aktör ülkeler kendi çıkarlarını öne çıkarıyor. Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, savaşın kısa sürede biteceğini öngörmenin doğru olmadığını belirtiyor. Oğuzlu’ya göre her aktör doğası gereği çıkarlarını düşündüğü için müzakereler sürüncemede kalıyor.
ABD’nin Ukrayna’daki madenlere yönelik ilgisi ve Rusya’nın NATO tehdidine karşı saldırılarını sürdürmesi, çatışmaların devam etmesinde belirleyici unsurlar olarak değerlendiriliyor. Bu süreçte taraf ülkelerin kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarını pekiştirmeye dönük adımlar attığı, sivillerin ise en büyük kayıpları yaşadığı ifade ediliyor.
Önümüzdeki dönemde yapılacak görüşmelerin seyri, savaşın geleceği açısından kritik görülüyor.
Suriye’de bitmeyen savaş
Suriye’de Esad yönetiminin devrilmesinin ardından başlayan çatışmalar sona ermedi. Süveyda’da Dürzilere yönelik saldırılar ve kıyı bölgelerinde Alevilerin hedef alınması, mevcut geçici hükümetin meşruiyetini tartışmalı hale getiriyor. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam yönetimi arasında 10 Mart’ta imzalanan mutabakat imzalandı. Ancak hala bir uzlaşma sağlanmış değil.
Türkiye’de çözüm süreci yürütülürken Suriye’nin iç işlerine yönelik müdahale girişimleri dikkat çekiyor. Bölgesel aktörlerin Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve iç işlerine dönük müdahaleleri, barış ihtimalini zayıflatıyor.
Suriye’deki çatışmalar yalnızca ülkenin iç meselesi olmaktan çıkmış durumda. Bölgesel ve küresel güçlerin müdahaleleriyle kriz uluslararası boyut kazanıyor. Her aktörün kendi çıkarlarını önceliklendirmesi, barışın önünü kapatıyor ve siviller üzerindeki yükü artırıyor.
Uzman değerlendirmelerine göre, Suriye’de kalıcı bir çözüm yalnızca siyasi pazarlıklarla değil; adalet, eşitlik ve uluslararası toplumun sorumluluk almasıyla mümkün olabilir.
Gazze’de, Sudan’da, Suriye’de, Ukrayna’da, Yemen’de ve dünyanın her köşesinde süren savaşlar, insanlığın barışa olan ihtiyacını gözler önüne seriyor. Savaş yıkım getirir. Ancak Sırrı Süreyya Önder’in dediği gibi barışın kaybedeni olmaz. Dolayısıyla 1 Eylül yaklaşırken hatırlamalıyız ki, barış gecikemez; onu inşa etmek, korumak ve yükseltmek insanların elindedir.