• Ana Sayfa
  • Gündem
  • DİTAM’DAN Diyarbakır’da ‘Kürt Meselesinde Çözümsüzlük Türkiye’ye neler Kaybettiriyor’ Paneli

DİTAM’DAN Diyarbakır’da ‘Kürt Meselesinde Çözümsüzlük Türkiye’ye neler Kaybettiriyor’ Paneli

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği panelde, Kürt meselesindeki çözümsüzlüğün Türkiye’ye toplumsal, ekonomik ve uluslararası alanda kaybettirdikleri ele alınarak, çözüm için barışın gerekliliği dile getirildi.

DİTAM’DAN Diyarbakır’da ‘Kürt Meselesinde Çözümsüzlük Türkiye’ye neler Kaybettiriyor’ Paneli
DİTAM’DAN Diyarbakır’da ‘Kürt Meselesinde Çözümsüzlük Türkiye’ye neler Kaybettiriyor’ Paneli
Şirin Bayık
  • Yayınlanma: 2 Kasım 2024 13:51

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM), “Kürt meselesinde çözümsüzlük Türkiye’ye neler kaybettiriyor?” başlıklı panel düzenledi. Yenişehir İlçesi’nde bulunan bir otelde gerçekleştirilen toplantıya, çok sayıda akademisyen, gazeteci, aydın, yazar, sivil toplum örgütü temsilcisi ile insan hakları savunucusu katıldı.

Panelin açılış konuşmasını DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Azizoğlu yaptı. Kürt meselesindeki çözümsüzlüğün yüzyıldır herkese kaybettirdiğini dile getiren Azizoğlu, şunları söyledi:

“Kürt meselesindeki çözümsüzlük 100 yıldır herkese kaybettiriyor. Halbuki Kürt meselesinin çözülmesi için çok haklı ve insani gerekçeler var. Kürtler yıllardır Türkiye toplumuna kimlikleri, dilleri ve kültürleriyle ilgili yaşadıkları haksızlıkları ve taleplerini anlatmaya çalışıyorlar. Devlet, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne Kürtlerin yaşadığı bölgeleri bilerek ihmal etti ve bu nedenle ekonomi, sağlık, eğitim gibi hayatın hemen her alanında mağdur edildiklerini ispatlamaya çalışıyorlar. Fakat maalesef bu gerekçeler, Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü için çok fazla dikkate alınmıyor.

Ama az önce dediğim gibi, Kürt meselesindeki çözümsüzlük sadece Kürtlere değil, bütün Türkiye’ye kaybettiriyor. Bugün Kürtlerin yaşadığı illere baktığınızda, Türkiye’nin diğer bölgeleriyle kıyaslandığında hep geride olduğu görünüyor. Benzer şekilde, dünyadaki genel istatistiklere ve endekslere baktığımızda, Türkiye’nin de dünyadaki durumunun kötü bir noktada olduğu ortaya çıkıyor. Devlete ve hukuka güven duygusunun azaldığı, demokrasi krizinin derinleştiği, kutuplaşmanın ve ötekileştirmenin hızla arttığı, dış politikadaki tıkanmışlık ve ekonomisiyle Türkiye, hayatın hemen her alanında dünya standartlarının gerisinde bir yerlerde duruyor.

Türkiye’nin bu sıkıntılı durumunda ‘Kürt meselesindeki çözümsüzlüğün ne kadar etkisi var?’ sorusunu bugün üç başlık altında konuşacağız. ‘Toplumsal hayata etkileri, ekonomiye etkileri ve uluslararası ilişkilere etkileri’ Bu alanlardaki çözümsüzlüğün Türkiye için yarattığı sorunların görünür ve anlaşılır hale gelmesi, çözüm için yeni gerekçeler yaratabilir ve toplumun bu çözüme ikna edilmesini kolaylaştırabilir.

Bugünlerde Kürt meselesiyle ilgili yaşanan gelişmelerin ardından herkes ‘Devlet neden böyle bir adım attı?’ diye soruyor. Bu soruyla ilgili genel düşünce, İsrail-İran çatışmasının Ortadoğu’da ve uluslararası alanda yaratacağı sıkıntılar nedeniyle devletin böyle bir çalışma başlattığı yönünde. Aslında bu cevap, bugün tartıştığımız konuyla doğrudan alakalı. Kürt meselesindeki çözümsüzlüğün Türkiye üzerindeki etkileri son dönemlerde daha görünür ve hissedilir hale gelmeye başladı. Devlet, kendi açısından riskli gördüğü bir durum nedeniyle bir çözüm arayışına giriyor.

Bu adım, Kürt meselesinin çözümü konusunda bir ihtimal yaratmış olması nedeniyle kıymetli ve önemli. Ancak, Kürt meselesinde yüz yıllık süreçte yapılan hataları doğru bir şekilde değerlendirmeden, diğer gerekçeleri ve talepleri göz ardı ederek sadece tek bir gerekçe üzerinden çözüm aramak eksik bir yaklaşım olur ve çözüme ulaşmayı zorlaştırır. Çünkü bu sorunun çözüldüğü gün, herkesin kendi gerekçesini bu çözümün içinde bulması gerekiyor.”

Depresyon oranı arttı: Barış sağlamak için adım atmak bir gereklilik

Azizoğlu’nun ardından konuşan yazar Bekir Ağırdır, yaptıkları bir araştırma sonucu Türkiye’de yüzde 74 insanın depresyon seviyesinde olduğunu söyledi.

Türkiye’de Kürtlerin ve Türklerin birlikte yaşadığı bu ağır depresyon ortamında, barışı sağlamak için adım atma gerekliliği doğduğunu belirterek barışın önemine vurgu yapan Ağırdır, son dönemde konuşulan barış söylemlerinin Türkiye için bir fırsat olduğunu dile getirdi.

Türkiye’nin, Ortadoğu’daki gerilimin tam ortasında olduğunu belirten Ağırdır, Kürt meselesinin çözülmesinin hayati önem taşıdığını şu cümlelerle ifade etti:

“Kürt meselesi çözülmedikçe Ortadoğu’daki sorunlar da çözülemez. Türkiye’de MHP’den gelen Kürt meselesine yönelik adımlar tesadüf değil. Alnımız ak bir barış sabahına uyanmak için biraz daha gayret etmemiz gerekiyor. Bunun için hikayemizi yeniden başlatalım. Öz eleştirilerimizi yaparak onurlu bir barış için yeniden konuşalım. Demokratik bir yaşam için ne yapıyoruz, bunu tartışmamız gerekiyor” diye konuştu.

‘Oysaki adaletin terazisi daha önce kırılmıştı’

Akademisyen Vahap Coşkun ise yaptığı konuşmada, Kürt meselesinin uzun bir tarihe sahip olduğunu ve Türkiye’nin modernleşmesiyle yaşıt olduğunu belirtti.

Sorunun kaynağında Cumhuriyet’in sağlam bir mimariye sahip olmaması ve birden fazla kesime cephe almasının yattığını söyleyen Coşkun, “Kürt meselesinin önemli bir özelliği, yapılan anayasal düzenlemer ya da baskı toplumun diğer kesimlerine de sirayet eder. Yani kanun sadece Kürtleri yakmaz, toplumun diğer kesimlerini de yaralamıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca 40 milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır” dedi.

Kürtlere yapılan adaletsizliğin zamanla CHP’ye yöneldiğini belirten Coşkun, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘adaletin terazisi kırıldı’ sözünü hatırlatarak, “Oysaki adaletin terazisi daha önce kırılmıştı” dedi.

Kayyım uygulamalarına da değinen Coşkun, kayyum politikalarının önce Kürt bölgelerinde başladığını, ancak daha sonra Esenyurt Belediyesi’ne de sıçradığını ifade ederek ekledi: “Ülkede derin bir kutuplaşma altyapısı oluşturuldu ve barışın konuşulmasına yönelik farklı kesimlerin bir araya gelmesi engellendi. Bunun yanı sıra, geniş bir parti kapatma tarihine sahibiz. Kürt partileri kapatıldı. En son, isminde ‘Kürdistan’ geçen dört partinin kapatma dosyası Anayasa Mahkemesi’nde duruyor.”

Ardından, ülkede çatışma ortamının yarattığı olumsuzluklara dikkat çeken Coşkun, “Ekonominin kötüye gitmesi, turizm gelirlerinin azalması savaş giderlerinin artmasına neden oluyor” dedi.