• Ana Sayfa
  • Ekonomi - Emek
  • Diyarbakır iş dünyası 17 yıl sonra Şam’da: ‘Türkiye’nin bütün kapılarını açması lazım’

Diyarbakır iş dünyası 17 yıl sonra Şam’da: ‘Türkiye’nin bütün kapılarını açması lazım’

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, 17 yıl sonra iş dünyası olarak Şam’da temaslarda bulunduklarını, komşu ülkelerin, Arap ülkelerinin daha hakim olduğu bir Şam gözlemlediklerini belirterek, “Bir an önce hem Şam’da hem Suriye’nin kuzeyinde bizim işbirlikleri oluşturarak hızlı bir şekilde girmemiz gerekiyor. Bunun için de Nusaybin kapısının bir an önce açılması gerekiyor. Aksi takdirde bizim orada rekabet üstünlüğü sağlama şansımız yok” dedi.

Diyarbakır iş dünyası 17 yıl sonra Şam’da: ‘Türkiye’nin bütün kapılarını açması lazım’
Diyarbakır iş dünyası 17 yıl sonra Şam’da: ‘Türkiye’nin bütün kapılarını açması lazım’
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 22 Aralık 2025 11:00

Diyarbakır Valiliği, Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Organize Sanayi Bölgesi (OSB) işbirliğiyle, Diyarbakır’dan 15 firma, Orta Doğu’nun en önemli ticaret organizasyonları arasında yer alan Uluslararası Şam Fuarı’na katıldı.

17 yıl aradan sonra Şam’da temaslarda bulunan Diyarbakır iş dünyası, Suriye’deki yatırımlara ilişkin çeşitli görüşmeler yaptı.

Suriye’deki temaslarını ANKA Haber Ajansı’na anlatan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, Suriye ile ticari ilişkilerin sağlanmasını ve iç savaş sonrası ülkede yapılacak yatırımları gerçekleştirmeyi hedeflediklerini söyledi.

Suriye’deki iç savaş nedeniyle rakamsal anlamda bölge ve ülke olarak da ticaret hacminin oldukça minimum seviyede olduğunu hatırlatan Kaya, “Bu son süreçte, bir yıl önce gerçekleşen yönetim değişikliğiyle birlikte sonuçta hemen sınır komşumuz olan bir ülke ile ticareti geliştirmek en önemli hedeflerimizden biri olmalı. Bölge olarak da olmalı. Evet, 17 yıl sonra 2009’da gittiğimiz o Şam’dan doğrusu tabii ki bir savaş geçirmiş, çok iyi bir Şam görmedik” diye konuştu.

‘Halk ile hükümet arasında henüz tam olarak güvenin oluşmadığını gözlemleyebildik’

Ülkede henüz oturmamış bir yönetimin olduğunu gözlemlediklerini dile getiren Kaya, “Ticaret anlamında henüz kurumların oturmadığı, halen güvenlik endişelerinin olduğu, yerel halk ile hükümet arasında henüz tam olarak güvenin oluşmadığını net olarak gözlemleyebildik. Bu bizim gördüğümüz önemli sonuçlardan bir tanesi. Biz bölgedeki imalatçı olarak, kentimizin en önemli, güçlü sektörlerinden inşaat sektörü fuarına katıldık. 15 civarında sanayicimiz fuarda stand açtı. Ticaret Bakanıyla, oradaki Türkiye’nin büyükelçisi, ticari ateşelerle görüşmeler yaptık. Ticareti nasıl arttırabiliriz konularını değerlendirdik” ifadelerini kullandı.

Şam’da, Türkiye’den çok Arap ülkelerinin etkin olduğuna tanık olduklarını aktaran Başkan Kaya, şöyle devam etti:

“Şam’da gördüğümüz tablo evet, belki Türkiye oraya şu an bir güvenlik politikası olarak orada mevcut durumda var ama ticaret olarak henüz istediğimiz noktada değiliz. Bunu görebiliyoruz. Komşu ülkeleri, Arap ülkelerinin daha hakim olduğu bir Şam gözlemledik. Gerek fuar katılımcılığı anlamında olsun gerekse de gelmeye başlayan bazı markaların daha ok güney komşuları, Suudi Arabistan gibi, Ürdün gibi ülkelerin daha ağırlıkta bir ticaret hakimiyetini gözlemleyebildik. Bu aslında bizlere önemli bir mesaj veriyor. Yani biz doğrusu Irak deneyimimiz var bizim. Irak deneyiminde de biz güvenlik politikalarını çok yukarıda tutarak ve bazı bazı endişelerimizi ekonominin önüne koyarak gecikmiş, dönem dönem aksayan bir ticaret yapmak zorunda kalıyoruz.”

Mehmet Kaya, bugün Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi’ndeki işletmelerinin en az üçte birinin Türkiye’den şirketler olduğunun görüleceğini belirterek, “3 binden fazla Türkiyeli şirketin orada şirket açtığını, 3 binden fazla Irak Kürdistan Bölgesi iş insanının da Türkiye’de şirketlerinin olduğunu, şirket ortakları olduğunu görebiliyoruz. Bu bize şunu gösteriyor, biz komşu ülkelerimizle, aynı dili kullandığımız ülkelerle, bize daha yakın bölgelerle ilişki birliğini geliştirdikçe, merkeze de daha hızlı ulaşabiliriz. Yani Şam gibi, Halep gibi merkezlere daha hızlı ulaşacak ticareti yapabiliriz. Bu doğrusu Şam’da bir ilk aşamada, Türkiye’nin de bölgenin de ticaret olarak büyüme olanağı çok da mümkün görünmüyor” dedi.

‘Suriye’nin kuzeyine ve oradan da Şam’a gidecek mekanizmaları doğru kullanmamız lazım’

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, Türkiye’nin Şam’ın yapılanmasında, özellikle idari yapılanmasında bir çalışmasının olduğunu ifade ederek, “Bu çok önemli. Evet, güvenlik politikalarının, yani Şam’ın oradaki işletmelerin güvenliğinin sağlanmasında da bir politikasının olduğunu gözlemleyebiliriz. Ama gördüğümüz de şu doğrusu, Türkiye’nin Suriye’ye açılan kapılarının özellikle Doğu ve Güneydoğu’ya bize yakın Nusaybin kapısı gibi kapıların bir an önce açılarak bizim gecikmeden Suriye’nin kuzeyine ve oradan da Şam’a gidecek mekanizmaları doğru kullanmamız lazım. Bakın çok rahatlıkla Irak’ta bunu yakalayabildik. Irak’ta bugün Bağdat’a gidilmesindeki en önemli ayak, bir tanesi Irak-Kürdistan bölgesi ile yakaladığımız işbirlikleri ile birlikte Bağdat’ta da güçlü olmaya çalışan bir iş camiası profili var” değerlendirmesini yaptı.

‘Dünyanın her yerinden Şam’a gelip ticaret yapmaya çalışan işletmeler var’

Kaya, Suriye’ye yatırımların sağlanması için Nusaybin ilçesindeki sınır kapısının açılması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Nusaybin kapısını Türkiye bir an önce açıp, oradan yatırımcılarımızın Suriye’ye geçmelerini kolaylaştırırsak, önce Kuzey ve Kuzeydoğu Suriye’de hızlı bir şekilde, Türkiye firmalarının gerek yeraltı gerek inşaat gerek ticaretin her alanında hızlı bir şekilde büyüyeceğini görebiliriz. Bu, beraberinde Halep’te, Şam’da aynı şekilde o hızı orada devam ettirerek, o bölgelere de hakim hale geliriz. Aksi takdirde buradan gerek Güneydoğu’dan gerekse de Türkiye’nin diğer kesiminden Şam merkezli tek başına bir ticaret oluşturma şansımız çok mümkün görünmüyor. Çünkü Şam 7 bin yıllık bir ticaret kenti. Yani yeni ticaretle tanışan bir kent değil, bir merkez değil. Tarih boyunca oranın ticari merkezi olmuş. Yani bu şu demektir, dünyanın her yerinden Şam’a gelip ticaret yapmaya çalışan işletmeler var. Şimdi biz bunlara 570 kilometre öteden, bin kilometreden öteden giderek bunlarla rekabet etme şansımız olanaksız. Hele bu globalleşen dünyada olanaksız. Çin’in tamamen Türkiye’nin güneyine yerleştiği bir ortamda Birleşik Arap Emirlikleri’ne, Dubai’ye yerleştiği bir ortamda, bizim o pazarı uzaktan tutma olanağımız yok. Bir an önce evet hem Şam’da hem Suriye’nin kuzeyinde bizim işbirlikleri oluşturarak hızlı bir şekilde girmemiz gerekiyor. Bunun için de Nusaybin kapısının bir an önce açılması gerekiyor. Aksi takdirde bizim orada rekabet üstünlüğü sağlama şansımız yok.

Türkiye’nin idari yapılanmada önemli bir mesafe katettiğini görebiliyoruz. Evet güvenlik sorunları henüz tam olarak çözülmemiş olmakla birlikte önemli bir mesafe katedilmiş. Doğrusu o konuda yatırımcılarla ilgili büyük sorunlar yaşanacağının ihtimalini vermiyorum. Burada sadece öne çıkması gereken Türkiye’nin güvenliğe verdiği önem kadar, biraz daha oranın pazarına hakim olacak şekilde bir strateji geliştirmesi gerekiyor.”

‘O alanları hızlı bir şekilde rakip ülkelere kaybettirebiliyorsunuz’

“Türkiye’nin ilk yapması gereken de burada özellikle bütün kapılarının, ticarete uygun hale getirilecek şekilde açılması lazım. Bakın, ülkenin gelişmesi için yine Irak’a örnek vereceğiz. Endişelerimizin dönem dönem büyümemizi engellediğini görebiliyoruz. Bu barış sürecinin oluşmasıyla birlikte tabii ki orada da önemli bir mesafe katedilecek. Ama şunu da görmemiz lazım. Ekonomi çok hızlı gelişen bir yapı. Bazen beklediğiniz o alanları hızlı bir şekilde rakip ülkelere kaybettirebiliyorsunuz. Bugün Irak’taki referandum sürecinde yaptığımız yanlışlar, oradaki ön yargılarımız, Irak’la olan ticaretimizi yüzde 50’ye kadar düşürdü. En nihayetinde daha sonra ilişkiler geliştikçe daha da gelişti.

İddia ediyoruz, Suriye’nin her türlü yapılanmasında en güçlü konumda olan ülkeyiz. Tek sorun, güvenlik endişelerimizin ticaretin önüne geçen bir pozisyonda olması. Bence bu süreç de biraz hızlı bir şekilde, çünkü bu süreç tek başına silah bırakma süreci değildir, evet, silah bırakılacak ama bunun demokratikleşme ayağı da uzun yıllara sarih bir süreçtir, şimdi biz bunların hepsi bitmeden ticareti de bekletelim dersek kimse sizi beklemiyor. Sizden önce girip insanlar kavgalı bile olsalar, savaş halinde bile olsalar komşu ülkelerle ticareti birinci sıraya koyuyorlar. Türkiye’nin de bu anlayıştan hızlı bir şekilde uzaklaşarak buraya dönmesi lazım.”  (ANKA)