Döner kebap grevi

Berlin sokaklarında herhangi birine sorsanız, dönerin geleneksel bir Alman yemeği olduğunu söyleyecektir. Bu yüzden Stuttgart yakınlarında hazır döner üreten Birtat fabrikasındaki grev, Almanya’yı sarstı.

Temmuz 2025’te Birtat et işleme tesisinde çalışan 120 işçi iş bıraktı. Ücret artışı, kurallı çalışma ve toplu iş sözleşmesi talep ettiler. Çoğu göçmen olan işçiler, soğuk hava depolarında uzun saatler boyunca ve düşük ücretlerle çalışıyordu. Gıda, İçecek ve Konaklama Sendikası (Gewerkschaft Nahrung-Genuss-Gaststätten, NGG) öncülüğündeki grev, ülkenin döner tedariğini riske soktu. “Döner kıtlığı” endişesi Belçika ve Hollanda’ya kadar yayıldı.

İşçilerin sadece üçü Almandı. Üstelik patron da göçmendi. Grevcilerden birinin üç yaşındaki oğlu Azad, grevin maskotu oldu. Kararların demokratik yöntemlerle alındığı grev komitesinin kararlı tutumuyla kalıcı bir zafer sağladı.

Halayların ve zılgıtların ardından taraflar anlaştı. Ücret düzenlemesi yapıldı, zamlar planlandı. 2027’ye kadar geçerli olacak sözleşme ve sektörün ilk ve en kapsamlı sözleşmesi olarak kayda geçti.

Kebap, şavarma, gemüse ya da kapsalon… Döner yalnızca bir sokak lezzeti değil; Almanya’nın en bilinen kültürel simgelerinden biri. 1970’lerde Berlin’deki “misafir işçilerin” elde yiyerek tanıttığı bu yemek, Alman mutfağının vazgeçilmezleri arasına girdi. Bugün Almanya’da günde yaklaşık 2 milyon porsiyon döner yeniyor; bu yaklaşık 660 ton ete denk geliyor.

Döner aynı zamanda büyük bir ekonomi: Almanya’daki döner pazarının yıllık hacmi 2,4 milyar avro civarında. Avrupa genelinde, çoğu aile işletmesi olan ve göçmenlere ait dükkânlarda yaklaşık 60 bin kişi çalışıyor. Dönerin sektördeki en görünür rakiplerinden biri McDonald’s şubeleri.

Almanya’daki fast food zincirlerinde genellikle toplu iş sözleşmeleri, iş bölümü ve meslek sınıflandırmaları var. Dönerciler ise istisnaydı; koşullar daha emek-yoğun ve daha güvencesizdi, Döner Kebap Grevi’ne kadar.

Göçmen patronların göçmen işçileri istismar ettiği örneklerde düşük ücret, düzensiz vardiya ve kuralsızlık sık gündeme geliyordu. Birtat grevi, ücret adaleti talebini yalnızca fabrika bahçesine değil, ülke gündemine de taşıdı. Sendika, anlaşmayı “bir dönüm noktası” olarak nitelendirdi. İmzalanan sözleşmenin etkisinin fabrikadan büfelere kadar uzanması bekleniyor. Almanya kamuoyu, bu millî yemeği üreten işçileri yalnız bırakmayacak gibi görünüyor.

2024’te dönerin ortalama fiyatı 5 avrodan 7 avroya yükseldi; ekonomi sayfaları buna “Dönerflasyon dedi. Tepkiler artınca bazı siyasetçiler “Döner-Preisbremse” (fiyat freni) vaadini gündeme getirdi. Şansölye Olaf Scholz tartışmaya TikTok videolarıyla katıldı. Scholz, İstanbul ziyaretinde yanında “diplomatik jest” olarak döner getirdi. Almanların döneri ne kadar sahiplendiğinin daha açık bir ifadesi zor bulunur.

Avrupa ve Kuzey Amerika’da gıda sektörü, kırılgan emek ile yüksek kârlılığın kesiştiği noktada duruyor. ABD’de Starbucks gibi markalarda işçiler, düşük ücretler ve güvensiz koşullara karşı büyük grevler düzenledi. Bu grevlerin öncüleri çoğu zaman göçmenler ve ayrımcılığa uğrayan kesimlerden gelen işçiler oldu.

Döner Kebap Grevi, Almanya’da göçmen işçilerin yarattığı geleneğin bir parçası. 1973’te Köln’deki Ford fabrikasında yüzlerce “misafir işçi” işten çıkarmalara ve ayrımcılığa karşı fiili bir grev düzenlemişti. Filmlere ve kitaplara konu olan bu yasadışı grev bir direniş mirası yarattı.

Döner Kebap Grevi, bu mirasa sahip çıkarak Alman ekonomisindeki göçmen emeğini ve ayrımcılığı hatırlattı.

Bir popüler kültür ürünü olarak dönerin şöhreti, çalışma koşulları ve ücret artışı gibi konuların daha çok konuşulmasını sağladı.

Bir zamanlar Almanya’da çok kültürlülüğün ve “başarılı entegrasyonun” simgesi sayılan döner, işçilerin hak arayışının da simgesi oldu.

Artık herkes biliyor: Döner tezgâhının arkasında bir emekçi var ve o emekçi yalnız değil.

 

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.