Türkiye, iktidarın “terörsüz Türkiye” olarak isimlendirdiği, kimi kesimlerin ise “barış süreci” veya “çözüm süreci” olarak adlandırdığı ancak henüz isim üzerinde ortaklaşılmayan bir süreçten geçiyor. Devam eden süreçte kullanılan dil ise kimi eleştirileri beraberinde getiriyor. Akademisyen Dr. Elçin Aktoprak, Türkiye’de çatışma çözümlerinde barış dilinin önemini İlke TV’ye değerlendirdi. İktidarın “güvenlikçi” dilini eleştirdi.
İktidarın barış dilini kullanmadığını belirten Aktoprak, “İşte ‘terörle mücadele’, ‘teröre son’ gibi hala güvenlikçi, güvenlik sorunu olarak gitmesini ele alan bir dil konuşulduğunu görüyoruz. Dolayısıyla da dünya örneklerine baktığımızda da zaman zaman karşımıza çıkan ama çok da münasip görülen bir dil değil” dedi.
Aktoprak, iktidarın kullandığı dile ilişkin kimi eleştirilerde bulunurken, mevcut sürecin “henüz tam anlamıyla bir barış süreci olmadığını” gösteren eksikliklere dikkat çekti:
“Var olan sürecin reel politik nedenlerine, Ortadoğu’daki yeniden yapılanmada Türkiye’nin Kürt hareketinin belli gayelerinin gayet anlaşılır şekilde ortada olduğunu biliyoruz. Ama biz bir toplumsal barış olarak bahsedeceksek tabi ki zorluklarıyla karşımızda daha şeffaf, ne adım atacağını bildiğimiz bir süreç olduğu anda o zaman belki ‘A evet Barış Süreci’ diyebiliriz. Şimdilik bir ‘çözüm arayışı, barış arayışı’ demek daha mantıklı.”
‘Kardeşlik değil, eşitlik ve reform konuşulmalı’
Aktoprak’ın eleştirdiği bir diğer nokta ise iktidarın “kardeşlik” söylemi üzerinden süreci sürdürmesi oldu.
Aktoprak, “Kardeş olduğunuz zaman bu yine 2013-2015 sürecinde AKP tarafınca da dillendirilen bir şeydi. Kimin ‘ağabey’ olacağı, kimin o ast-üst ilişkisinde tahammül eden, hoş gören olacağı öne çıkıyor. Bu bir barış sürecinde, ideal süreçlerde, demokraside olmaması gereken bir şey. Onun yerine, bizim eşitliği, dolayısıyla eşitliği sağlayacak reformları, bunun için atılacak somut adımları konuşmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Herkes barışın öznesi olmalı’
Ayrıca barış dilinin toplumsallaşmasının önemine de dikkat çeken Aktoprak, herkesin barışın bir öznesi olması gerektiğini söyledi:
“Kadınlar, LGBTİ+’larla, sivil toplum örgütleri, barışa dair örgütlenerek ve barışı örgütleyerek gitmek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sadece yüksek siyasetin elinde bıraktığımız zaman tam da bu kadar derinleşmiş bir kutuplaşma sürecinde, yarın her şey değiştiğinde bu toplumsal kutuplaşma daha da derinleşecek ve toplumsal barış daha da zorlaşacak.”
‘Süreç, otoriter rejim döneminde karşımıza çıktı’
Öte yandan, Türkiye’de yaşanan sürecin kimi yönlerden istisnai olduğuna da dikkat çeken Aktoprak, çatışma çözümüne ilişkin dünya deneyimleri ile Türkiye’nin mevcut sürecini karşılaştırdı.
“Bir demokratikleşme sürecinde değil, aslında otoriter bir rejim sürecinde biz barıştan bahsetmeye başladık” diyen Aktoprak, “Dünya örneklerinin en azından yakın bildiğimiz örnekler olarak 90’larda sonuçlananlara baktığımız zaman, biz zaten dünyada bir insan hakları, demokratikleşme söyleminin ‘mış’ gibi yapılsa da hakim olduğu bir dönemden geçiyorduk” diye konuştu.
Aktoprak, “IRA ’ya baktığımız zaman 1998’de ‘Hayırlı Cuma’ anlaşması imzalanmıştır. IRA, silahı 2005’te bıraktı ve silahsızlanma sürecinin adımları vardı. Bunlar önceden planlanmıştı. Şimdi Türkiye’ye baktığımızda bir silahsızlanmanın önce geldiğini görüyoruz, olabilir. Yani dünya örneklerinden farklı bir örnek olarak karşımızda ama bu sürecin birebir otoriter rejim döneminde karşımıza çıktığını gördüğümüz için atılacak adımlar o noktada çok önemli oluyor” ifadelerini kullandı.