MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis’in yeni yasama yılı açılışında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleriyle tokalaşması ve devamında yaptığı açıklamalarla Kürt meselesi ekseninde çözüm tartışmalarını alevlendirdi.
Bahçeli son olarak dün de partisinin haftalık grup toplantısında yaptığı konuşmada, Öcalan’a çağrı açıklamalası tartışmalara neden oldu.
Bahçeli’nin sözlerinin hemen ardından bu kez CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise, partisinin grup toplantısında, Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a dönük yaptığı çağrıya işaret ederek, “Kürt’ün de Türk’ün de anasının gözünden akan yaşlar duracaksa, bu ülke bir ve beraber olacaksa, askere namlular doğrulmayacaksa bunun için söylenen her söz ve söyleyen her aktör kıymetlidir” diyerek, bu konuda bütün partilerin olduğu bir masada Kürt sorununun konuşulması gerektiğine dikkat çekti.
Türkiye’nin krizli halinin ana nedeni olan Kürt sorununun çözümü noktasında tartışmalara dair Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Aslan, Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.
‘İçerde ve bölgede sıkışmış bir iktidar var’
Kürt sorununun çözümüne dair yapılan açıklamaların ülke ve bölgedeki gelişmelerden bağımsız ele alınamayacağını belirten Aslan, “şöyle devam etti:
“Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırısı ve İsrail’in bu kadar barbarca bir biçimde Gazze’ye ve şimdi de Lübnan’a saldırması emperyalistlerin önemli ölçüde İsrail’in arkasında durması ve yine Türkiye’nin işbirlikçi tutumu, ekonomik olarak İsrail’e ticari ilişkilerini üçüncü ülkeler üzerinden dolaylı bir biçimde sürdürmesi gibi tüm bunları düşündüğümüzde iktidar açısında bir sıkışmışlığın ve çözümsüzlüğün olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.”
İktidar kanadının Kürt meselesinin çözümüne dair yaptığı açıklamaların önemli olduğunu ancak bu söyleme denk adımlar atmadığına işaret eden Aslan, “Kürt sorununun çözümü dahil olmak üzere demokratikleşme sorunları var ama bu iktidar bu sorunu çözebilir mi, gerçekten adımlar atabilir mi? Bize göre, yaşanmış olan sorunları manipüle ederek unutulmasını sağlayacak.” diye konuştu.
“Ama içerde barışın sağlanması için öncelikli atılması gereken adımlar var. Siz bu adımları bir atın yani bu yarın yapacaklarınızın önünde engel değil ki” diyen Aslan, Kürt meselesinin çözümünde iktidar tarafından atılması gereken adımlara ilişkin de şunları belirtti:
“Örneğin bugün Hakkari Belediyesi’ne kayyım atanmış değil mi. Bu kayyımı görevden alın ve oradaki halkın iradesinin tecelli ettiği, halkın kendi yöneticilerini seçtiği ve bu yöneticilerin görevlerini yapabilecek koşulları yaratın. Ya da Öcalan ve diğer siyasi tutsaklar üzerindeki tecridi kaldırın. Bunun önünde bir engel yok. Bunun yanı sıra operasyonların derhal durdurulması lazım. Çünkü şuan hala Kuzey Irak’a, ihtiyaç duyduklarında Suriye’ye her gün sınır ötesi operasyonlar yapılıyor. İçerde de gözaltı ve tutuklama operasyonları yapılıyor. Mitingler, gösteriler yasaklanıyor. Bölgedeki valilerin, kaymaklarımın her birisi olağanüstü yetkilerle donatılmış kurumların temsilcileri olarak 15 gün boyunca ‘bu ilde eylem, basın açıklaması yapamazsınız’ şeklinde karar alıyorlar. Böyle bir ülkede önce bunların çözülmesi lazım. O açıdan iktidarın Kürt sorununu çözme, adım atma, barış süreci başlatması noktasında dönemsel taktik olduğunu, sorunların üzerini örtmek üzere yeni hamleler yaptığını, hem iç hem dış politikadaki sıkışıklığın ortaya çıkardığı bir sonuç olarak görüyorum. Zaten Bahçeli’de Erdoğan ne diyorsa ona uygun davranıyorum’ diye belirtiyor.”
Kürt meselesinin çözümünün salt iktidarın dönemsel politikalarını güncellemesiyle sağlanamayacağını vurgulayan Aslan, bu konuda CHP başta olmak üzere demokrasi güçlerine de büyük sorumluklar düştüğünü belirterek şu çağrıda bulundu:
“Ana muhalefet geçmiş yıllardaki politikalarıyla bu sorunun çözümsüzlüğünü üreten bir yaklaşım içerisindeydi ama bugün hem ana muhalefet hem diğer muhalefet partilerinin bunu terk etmesi lazım. Tabi Türkiye’nin diğer sol-sosyalist partileri, emek, meslek örgütleri ve demokrasi güçleri bir bütün olarak bu sürece dair çok açık şekilde, ‘Biz tartışmasız, ör yargısız ve hiçbir karşılık beklemeden bu sorunun çözülmesini istiyoruz’ diye çok net biçimde bizim tutumumuzu kamuoyuna deklare etmemiz ve iktidar üzerinde bu sorunun çözümünü istemeyen kesimleri yalnızlaştıracak ve onlar üzerinde baskı kuracak politikaları üretmemiz gerekiyor. Yani burada şunu açıklıkla söylemek gerekir; sadece Kürt halkının, Kürt emekçilerinin ve Kürt hareketinin çözüm istemesi yetmez, Türkiye’de demokratikleşmeyi isteyen kim varsa Kürt sorununun çözümü konusunda elini taşın altına koymalı. Burada hiçbir tereddüt olmaması lazım çünkü bu demokratikleşme sadece Kürt halkı için değil hepimiz için önemli.” (MA)