14 Şubat Sevgililer Günü’nde, Kadınlar Birlikte Güçlü’nün çağrısıyla “Eşitlik yoksa aşk da yok” demek için Kadıköy Khalkedon Meydanı’nda bir araya gelen feministlere polis müdahale etti.
“Aile dayatmasına, eşit olmayan aşklara isyanımız var” diyen kitle, eşitsizliğin ve şiddetin yoğun olduğu bir ortamda, kendilerine dayatılan “kutsal aile” adı altında ilan edilen ‘Aile Yılı’na karşı seslerini yükselttiklerini belirtti. Kadınlar Birlikte Güçlü tarafından açıklamada, aşkın özgürlükle değil, kontrolle tanımlandığı bu düzenin parçası olmayacakları vurguladı.
Basın açıklamasının ardından slogan atan kadın ve LGBTİ+lar, “Lezbiyen mezbiyen var öyle bir şey” sloganı nedeniyle polis tarafından gözaltına alındı. En az 50 kişinin gözaltına alındığı bildirilen protestonun ardından, Kadıköy sokakları polis barikatlarıyla kapatıldı.
Öte yandan gözaltına alınanların Kadıköy İskele Polis Merkez Amirliği’ne götürüldüğü belirtildi.

(Fotoğraf: Demir Leblebi X hesabı)
Kadınlar Güçlü Platformu tarafından okunan basın açıklamasında şunlar kaydedildi:
“Bugün 14 Şubat sevgililer günü. Her yıl olduğu gibi bu yılda kalpli balonların, kurdelalı hediye kutularının, mücevherlerin, mutfak robotlarının, aile yılı safsatalarının arasından sıyrılıp bir araya gelmeyi başardık. Bugün bir aradayız çünkü aşk adı altında sömürülmeye, eşitsizliğe, kutsal aile adı altında maruz kaldığımız şiddete, makbul aşk tarifleri arasında uğradığımız homofobiye, transfobiye isyanımız var.”
‘Sizin o kutsal saydığınız ailelerde şiddet görüyoruz, dışlanıyoruz, öldürülüyoruz’
Platform, iktidarın bu yılı “Aile Yılı” ilan etmesinin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğurganlık hızının düşük olduğunu ve kadınların ilk evlenme yaşıyla ilgili açıklamaları üzerinden yaptığı çağrıya tepki gösterdi.
“Gerçek tehdit bu mudur gerçekten?” diye soran kadınlar, şiddet, ekonomik kriz ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi asıl tehditlerin görmezden gelindiğini belirterek şunları söyledi:
“Kadınlar sokaklarda tedirgin yürürken, kadılar katledilirken, erkek şiddeti mahkemelerde aklanırken, insanlar yarıyıl tatilinde eğlenmek için gittikleri bir otelde ihmaller zinciriyle öldürülürken, iş cinayetleri ile hayatını kaybederken, 6 Şubat depreminin üzerinden 2 yıl geçmiş ve insanlar hâlâ enkaz altında hayatta kalmaya çalışırken, şiddeti önleyici mekanizmalar; İstanbul Sözleşmesi elimizden alınırken, yeni doğan bebekler çeteler eliyle kâr hırsıyla katledilirken, transların varoluş hakları yasalarla ellerinden alınırken, insanlar sefalet ücreti olan asgari ücret sebebiyle borçlanarak hayatta kalmaya çalışırken; biz kadınların dünyayı döndüren görünmeyen emeğimizin adı bile geçmezken, sokakta başını okşadığımız köpekler ölüm çukurlarına atılırken, barış diyenlerin sesi şiddetle, yargıyla, kayyumlarla kısılmaya çalışılırken gerçekten bu ülkedeki tehdit sadece doğurma hızımız, evlilik yaşımız mıdır? Hayır!”
‘Aşkı özgürlükle değil, kontrolle tanımlayan bu düzenin parçası olmayacağız’
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
Bugün 14 Şubat sevgililer günü. Kutsal aileniz, aşk tanımınız koskocaman bir yalan demek için buradayız. Biz sizin o kutsal saydığınız ailelerde kendi kimliğimizle var olduğumuz için şiddet görüyoruz, dışlanıyoruz, öldürülüyoruz. Sözde ‘bizi çok seven’ ailemizden kapı dışarı ediliyoruz. Sizin güçlendirdiğiniz o ailelerde sevgi adı altında, fıtrat adı altında kadın emeği sömürüsü var. Mesai saatleri olmayan, ekonomik kriz derinleştikçe o haneyi ayakta tutmak için daha da sömürülen görünmeyen emeğimiz. Müjde diye sunulan ‘kadınların iş ve aile hayatını uyumlulaştıracağız’ yaklaşımı arkasında sermayeye ucuz iş gücü, erkek egemenliğine de hane içinde daha da sömürebileceği emeğimiz sunulmak isteniyor. Huzurlu aşkı kadının itaat ettiği, alttan aldığı, sustuğu kalıplarıyla inşa edip böylece ‘huzurlu aileyi’ yaratma çabanıza karşı susmadan korkmadan itaat etmeden haykırıyoruz: Kutsal ailenizi de aşk palavralarınızı da alaşağı edeceğiz.
Ailenin kutsallığıyla şiddeti gizliyor, güvence vaadiyle bizi bağımlı kılıyorlar. Eğitimden sağlığa, barınmadan hukuka uzanan yüzlerce kadın ve LGBTİ düşmanı politikayla toplumsal cinsiyet normlarını pekiştiriyor, boşanmayı zorlaştırarak, heteronormatif aşkın dışında kalan tüm bağları gayrımeşrulaştırarak bizi evliliğe mahkûm etmeye çalışıyorlar. Kürtaj yasal olmasına rağmen devlet hastanelerinde adeta yasakmış gibi ulaşılamaz kılınırken, buna yine ‘en az 3 çocuk’ dayatması eşlik ediyor ve bedenlerimiz üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyor, şiddeti önleyen mekanizmaları yok ederek bizi korumasız bırakıyorlar. Aşkı özgürlükle değil, kontrolle tanımlayan bu düzenin parçası olmayacağız! Sevmenin, birlikte olmanın, hayatı paylaşmanın bin bir yolunu biliyoruz ve bize dayatılan tek seçeneği reddediyoruz!”

(Fotoğraf: İlke TV)